Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye garabetler ülkesi. Hiçbir şeyi dünyada olanlara benzemiyor. Neden benzemediğinin tek bir cevabı var; o da Kürt sorunudur. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe garabetler ülkesi olmaya devam edecek. Her şey çarpık olacak. Hiçbir konu dünyanın başka ülkelerindeki duruma benzemeyecek. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe siyasi yaşam da toplumsal yaşam da dünyanın başka ülkelerinden farklı olacak. Spor da sanat da çarpık olacak. Ekonomik alan da dünyanın başka ülkelerine benzemeyecek. Solcusu da sağcısı da dincisi de farklı olacak. Çünkü Türkiye’de tüm kurumlar Kürtleri inkar ve soykırıma uğratma amaçlı şekillenmiştir. Buna göre davranmayana yaşam hakkı yok! Bunun için de şovenizm yaşamın her alanını sarıyor. Her şeyi normal zemininden çıkarıyor; çarpıklaştırıyor. Türkiye’de bunu anlamayan ne gerçek aydın ne demokrat ne de sosyalist olabilir. Doğruları bunlar bulur; bunlar da sakatlanmışsa orada hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. Türkiye gerçeğinde tüm çarpıklıkların temeli böyle ele alınmalı. Nasıl ki, tüm insanlık açısından çarpıklık kadının egemenlik altına alınmasıyla başlamışsa, Türkiye açısından da çarpıklıklar Kürtlerin üzerinde uygulanan inkarcı ve soykırımcı politikayla izah bulur. Türkiye’deki çarpık yaşamın kanunu mu dersiniz, şifresi mi dersiniz, işte budur.
Türkiye’de sol, aydın ve demokrat olmakta da gerçekten ciddi sorunlar var. Bunu birçok olayda rahatlıkla görebilirsiniz. Örneğin en son Sezen Aksu’ya Türkiye cumhurbaşkanının söylediği sözler karşısında tüm aydınlar, sanatçılar, demokratlar ayağa kalkmalıydı. Ama bu sınırlı oldu. Belki içten içe benimsemeyenler çok oldu; ama dışa vurumu yetersiz kaldı. Zaten Erdoğan açık karşı çıkışlardan çok benimsemeyenlerin fazla olduğunu görünce çark etti. Erdoğan bu dönme konusunda yetenekli. Güncel olduğu için bu konuyu örnek verdim.
Esas konumuz ise Türkiye’de herkes AKP-MHP iktidarına faşist, Erdoğan’a da diktatör diyor. Ancak sıra faşizme karşı nasıl durulacağına geldiğinde dünyanın başka yerlerinde gösterilen tutum ortaya konmuyor. Faşist ülkelerde demokratik siyasetin, sol siyasetin tek bir gündemi olur; o da faşizme karşı ittifak kurmak. Çünkü bu gerçekleşmeden faşizm alaşağı edilemez. Ancak Türkiye’de dört dörtlük bir faşizm var. Tabi ki bu 21. yüzyıl koşullarında ve Kürtleri soykırıma uğratmayı esas alan özel savaşa dayalı bir faşizmdir. Çünkü bu faşizmin soykırımcı karakterini gizleyen, hatta otoriter yüzünü gizleyen maskeleri ve perdeleri vardır. İşte sözde seçim, sözde parlamento bunlardan ikisidir. Türkiye’de faşizm perdeli ve maskeli olduğundan olmalı ki, demokratlar ve sol siyasi güçler AKP faşizmine karşı bir araya gelemiyor. Kendine sol ve demokrat diyen bazı siyasi güçler demokrasi ittifakına katılmamak için kendine bazı gerekçeler buluyor.
HDP birçok demokratik siyasi gücü kendi çatısında bulunduran bir parti. Demokrat Müslümanlar da var. Sosyalistler de var. Yurtsever demokrat Kürtler de, sosyalist Kürtler de var. HDP’nin bu çizgisi başarılı oldu. Türkiye demokrasi güçleri ile Kürt demokratik güçlerini bir araya getiren önemli bir gelenek yarattı. Kuruluş felsefesi tam uygulansa daha fazla da başarılı olurdu; daha geniş yelpazede demokratik bir siyasi hareket haline gelirdi. Türkiye gerçeğine cevap olurdu. Şimdi de çok önemli rol oynuyor. Faşizme karşı mücadelenin direği haline gelmiş durumda.
Ancak HDP’nin tek başına Türkiye’deki faşizmin ağır yükünü kaldırıp atması zor. Bu açıdan daha geniş bir demokratik ittifaka ihtiyaç var. Millet İttifakı’nı gerçek bir demokrasi ittifakı olarak görmek zor. Onlar Kürt sorununa yanlış bakışla sakatlanmış bir ittifaktır. Bu nedenle Türkiye’nin Cumhur ve Millet İttifakı dışında bir ittifaka ihtiyacı var. Bunun için 8 parti bir araya geldi. Bu olumlu ama sonuçları itibarıyla yetersiz. Çok gevşek bir oluşum. Öte yandan bazı sol ve demokrat kesimler de hala içinde değil. Her nedense bazı sol ve demokratlar HDP ve bu oluşumla bir ittifaktan kaçınıyor. Örneğin Sol Parti’nin bu 8 siyasi gücün içinde yer aldığı oluşuma katılmamasına cevap bulunamıyor. Gerekçeleri kimseyi ikna etmiyor. Sol Parti’nin bazı çevreleri rahatsız etmemek için bu yelpazede yer almadığı söyleniyor. CHP’ye HDP ve sol ittifaktan daha yakın duruyor.
Şu açık ki, Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden hiçbir şey yerli yerine oturmaz. Bu açıdan da solculuğun da demokratlığın da Müslümanlığın da sınandığı yer Kürt sorunudur. Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamını açıkça savunmadan kimse bu sıfatları hak edemez. Aksine solcuyum, demokratım ve Müslümanım diyenler Türkiye halklarını kandırmış olurlar. Artık bu kandırmaya son vermek gerekiyor. Yoksa Türkiye halkları cehennem azabı denilecek mevcut azap yaşamından kurtulamayacak!