Kaldığı cemaat yurdunda yaşadığı psikolojik baskıları anlatan D.D., benzer süreçler yaşayan kadınlarla dayanışma içinde süreci atlattığını söyledi
Kaldığı cemaat yurdunda yaşadığı sorunlar, gelecek kaygısı ve aile baskısı nedeniyle yaşamına son veren Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın ölümü, tüm dikkatleri yeniden cemaat yurtlarına çevirdi. Devlet politikaları doğrultusunda cemaat yurtlarına mecbur bırakılan öğrenciler, kimi zaman barınacak başka yer bulamadıkları, kimi zaman da baskılara karşı koyamadıkları için cemaat yurtlarında kalmayı kabul ediyorlar.
Güvenlik sebebiyle bulunduğu şehrin adını açıklamak istemeyen D.D., bir tarikat tarafından kontrol edilen yurdun, resmiyette bir kaydının bulunmadığını söyledi. Üniversite sınavını kazandıktan sonra aile baskısı nedeniyle ev tutamadığını söyleyen D.D., “Babam bir kontrol mekanizması olarak beni tarikat yurduna verdi. Babamın akrabaları, tanıdıkları vardı. Gönderme sebebi daha çok kimlerle olduğumu bilmek, nereye gidip geleceğimi kontrol etmek amaçlıydı” diye konuştu.
‘Ablalar’ ve kuralları
Kaldığı cemaat yurdunda “abla” olarak tabir edilen kişilerin olduğunu ve “cemaat ablası” ve “yurt ablasının” görevlerinin farklı olduğunu ifade eden D.D.,“En ‘ideal’ olanlar abla olarak seçiliyordu. Tıp okuyan peçeli bir kadın seçmişlerdi, her şeyden onu sorumlu tutuyorlardı ve onun kurallarına göre yaşıyorduk” diyerek, şunları ekledi: “Bir hafta sonu ailemi görmek istedim. O zaman başörtülüydüm. Biraz ailemin zoruyla, biraz onların dayatmalarıyla artık bana da normal geldiği için kapanmıştım. Ancak kapanma şeklim onlarınki gibi değildi. Ferace giymemi istiyorlardı. İlk haftadan baskılar başlamıştı. Yurttan çıkmayı çok düşündüm. Ayrılmamam için ikna etmeye çalışıyorlardı. Bir sürü dayatma söz konusu oluyor. Ailenle iletişime geçiyorlar, ailen senin yanında duruyorsa bile onlarla konuştuktan sonra ailen de karşında durmaya başlıyor. Yurttan ayrılırsan, ‘namaz kılmak istemiyor, dinden uzaklaşıyor’ diye düşünüyorlar. Bu defa da dini bir baskı oluşturuyorlar. Günde bir saat Kur’an dersi alıyorsan, o iki saate çıkıyor.”
‘Okul hep ikinci plandaydı’
Kaldığı yurdun, öğrencilerin eğitimini ve sosyal hayatını olumsuz etkilediğini söyleyen D.D., “Uygulamalı dersleri yoğun bir bölümde okudum. Asla ders çalışamıyordum çünkü çok yoğun bir dini eğitim vardı. Sabah namazından sonra Kur’an okuması yapıyorduk. Okumayı bilmiyorsan meal okuman gerekiyor. Sabah 05.00’de uyanıp 07.00’ye okuma yapıyorduk . Sabah dersi olanların derse girmesine izin verilmezdi. Okul hep ikinci plandaydı. Bunu sorguladığın zaman ‘nerede kaldığının farkında ol, sen din için bir sembolsün, dışarıdaki arkadaşlarına da böyle olmak zorundasın’ diyorlardı. Bizim bütün ders programlarımızdan haberleri vardı. Eve gelişimiz en geç 17.00 idi, bu saatten sonra eve girmemek gibi bir şansın yoktu. Derslerime geceleri çalışmam gerekiyordu” bilgilerini paylaştı.
‘Sorgulayınca ötekileştiriliyorduk’
Evdeki yetkili kişinin dini eğitimlere katılmayanlara psikolojik baskı uyguladığını ve ona kendini yalnız hissettirmeye çalıştığını kaydeden D.D., “Ne kadar kötü hissettirebileceklerini biliyorlar çünkü ‘ne kadar dindarsan o kadar sevilirsin’ mantığı hem yurtta hem de ailemde vardı. O derslere katılmak zorundaydık, sorguladığımız zaman da ötekileştiriliyorduk” şeklinde konuştu.
‘Benim gibi kadınlar tanıdım’
D.D., “Bir gün internet ortamında cemaat evindeki baskılara dayanamadığımı, ders çalışamadığımı ve kapanmak istemediğimi yazdım. Sonra benim gibi birçok kadının olduğunu öğrendim. Onlara mail göndererek kendi hikayemi anlattım ve dayanışma beklediğimi söyledim. Sosyal medya gruplarına dahil oldum” dedi. Bir süre sonra yurttan ayrılan D.D., psikolojik olarak çok yıprandığını ancak kadın dayanışmasıyla sürecin üstesinden geldiğini belirterek, şunları ekledi: “Ailen sana güvenmiyor, yalnız yaşamana ya da başka bir yurtta kalmana izin vermiyor. Yurtlarda seni güvende tuttuklarını düşünüyorlar. Aslında oradan ilk hafta çıkmam gerekiyordu. Öğrenciler, dayanışabileceği bir çevresi yoksa bile ailesine ‘burada kalmak istemiyorum’ diyebilmeli.”
Aylardır okula gitmeyen öğrenciler tarikat yurdundan çıktı
Aylardır okula gitmeyen ortaokul öğrencilerinin tarikat kurslarında olduğu ortaya çıktı. CHP’li Kılıç, konuyu Meclise taşıdı.
CHP İzmir Milletvekili Sevda Erden Kılıç, aylardan okula gitmeyen 61 öğrenciden bazılarının tarikat kurslarına gittiğini belirterek, hazırladığı yazılı soru önergesini Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na sundu.
Yaptığı yazılı açıklamada, Barbaros Hayrettin Ortaöğretim Okulu’na kayıtlı, 11-14 yaşları arasındaki 61 öğrencinin aylardır okula gitmediğine ilişkin devamsızlık tebligatlarının, oturdukları Emir Sultan Mahallesi’nin muhtarlığına gönderildiğini ifade eden Kılıç, Emir Sultan Mahallesi Muhtarı Hüseyin Heptepe’nin, “Okulun müdürü tarafından muhtarlığıma 61 tane devamsızlık mektubu geldi. Üst yazısıyla birlikte kendisi tebliğ etti. Bu devamsızlık yapan 61 öğrencinin devamsızlıklarını kendilerinin beyan edemeyeceğini söyledi. ‘Muhtarlık aracılığıyla bunları tebliğ eder misiniz?’ dedi. Ailelere gidip ‘çocuğunuz okula gitmiyor’ diye mektupları ulaştırmamızı istedi” dediğini aktardı. Kılıç, bunun üzerine muhtarın bu tebligatları 61 öğrencinin ailelerine verdiğini kaydetti.
Yoksul ailelerin çocukları
Okula gitmeyen çocukların yoksul ailelere mensup olduğuna dikkat çeken Kılıç, “Söz konusu mahalle daha çok Roman ailelerin oturduğu dezavantajlı bir mahalle. Bu çocukların derin yoksulluk nedeniyle okula gidemediğini öğrendik. Aileler, çocuklarının ayakkabılarının olmadığını, çoğu zaman terlikle okula gitmek zorunda kaldıklarını beyan etmişlerdir. Ancak bu çocukların okula gönderilmeyip cemaatlerin merdiven altındaki kuran kurslarına gönderildiğini de üzülerek öğrendik.” Bakanlığın, çocukların okula devamsızlık nedenleri konusunda çalışmalar yürütmesi gerektiğini ve çocukları okula gidemeyen ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi gerektiğini belirten Kılıç, cemaat ve tarikat yurtlarında yaşanan taciz, tecavüz ve ölümleri hatırlatarak, “Bakanlık, eğitimde yeri olmayan ve ‘kimlere hizmet ettiği belli olan’ merdiven altı tarikat-cemaat kurslarının kapatılmasını sağlamalı” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ