Diyarbakır’da kadınlar tecride son verilmesini ve hasta tutukluların serbest bırakılması için dayanışma çağrısı yaptı. HDP Van İl Eşbaşkanı Doğan ise ‘Barış ancak Öcalan ile olabilir’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecrit, cezaevlerini, toplumu, doğayı, kadınları ve tüm kesimleri etkilerken son süreçte söz konusu politika en çok tutsaklar üzerinde uygulanıyor. Tahliye edilmeyen ve tedavileri engellenen hasta tutsaklar ölüme terk edilirken, 31 Aralık 2020’de yayınlanan bir yönetmelikle takdir yetkisi genişletilen Cezaevi İdare Gözlem Kurulu (İGK), “iyi halli’’ olmadığı gerekçesiyle tutsakların tahliyelerini engelliyor. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nin (TDİ) verilerine göre 60’tan fazla tutuklunun infazı bu şekilde yakıldı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin konuşan Diyarbakırlı kadınlar Türkiye’de adaletin olmadığını vurgularken, tecridin son bulmasını ve hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Eşbaşkanı Fikret Doğan ise “Barış ancak ve ancak Sayın Öcalan ile olabilir” dedi.
Adalet
Diyarbakır’da farklı meslek gruplarından kadınlar JINNEWS’e tecrit politikası ve hasta tutsakların durumuna ilişkin konuştu. Türkiye’de adalet olmadığını vurgulayan öğretmen Ayşegül Kaya, cezaevleri yönetimi tarafından tutsaklara yönelik uygulanan baskılara tepki gösterdi. Tecrit uygulamalarına son verilmesi gerektiğine dikkat çeken Kaya, “Bir ülkede adalet olabilmesi için öncelikle eşitliğin olması lazım. Eğer adalet ve eşitlik olursa ülkedeki sorunlarda çözülmüş olur” dedi. Türkiye’de adalet kavramının olmadığını ifade eden bir diğer ev emekçisi Müslime Akit de, “Türkiye’de adalet olsaydı hasta tutsaklar cezaevinde tutulmaya devam edilmezdi” diye vurguladı.
Dayanışma
Tutsakların cezaevlerinde iyi koşulda tutulmadığını vurgulayan Mizgin isimli öğrenci ise “Tecavüzcüleri ve diğer adli suçluları bırakırlar ama hasta tutsakları bırakmazlar” diye konuştu. Ev emekçisi Gönül Bozkuş, düşüncelerini özgürce dile getirmekten çekindiğini ifade ederek, bunun nedeninin ise “adaletsizlik” olduğunun altını çizdi. Bozkuş, “Adaletin olabilmesi için sistemin ve başındaki yetkililerin değişmesi gerekiyor” diye belirtti. Tecridin tüm dünyaya ve halklara yansıdığını ifade eden Bozkuş, “Ülkede bir dayanışma içerisinde olsaydık daha farklı bir yerde olabilirdik. Ama tek sorunumuz birlik olmamamız ve bu sorunlara karşı yeterince mücadele etmemizden kaynaklanıyor” dedi. Ülkede adaletin olmadığını düşünen öğrenci Mervenur Aslan ise, “Hasta tutsakların bırakılması gerekiyor. Tutsaklar bırakılmıyorsa da tedavi edilmeli” dedi. Songül Aras da tecridin son bulması gerektiğini ifade ederek, tüm toplumun bu politikalardan etkilendiğini sözlerine ekledi.
‘Barış Öcalan ile olur’
Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit politikasını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Eşbaşkanı Fikret Doğan, tecridin halkların gücüyle kırılması gerektiğini söyledi.
Yıllardır Türkiye’de sistemin ve devletin, Kürt halkı ile imtihanın devam ettiğini belirten Doğan, “Bu coğrafyada binlerce insanımızı kaybettik, milyonlarca insanımız topraklarını bırakarak metropollere göç etmek zorunda kaldı. Bu topraklar her türlü zulmü gördü. Bu toprakların artık barışa ihtiyacı var ve bu barış ancak ve ancak Sayın Öcalan ile olabilir” dedi.
Halkların geleceği
Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit politikasının tüm topluma uygulandığını belirten Doğan, “Sayın Öcalan’ın tüm Kürt halkı başta olmak üzere diğer halklar üzerinde de bir karşılığı bulunmaktadır. Sadece Türkiye sahasında geçmiş yıllarda yapılan bir imza kampanyasında ‘Sayın Öcalan benim irademdir’ denilerek 6 milyondan fazla imza toplandı. Bu imzalar TBMM ve Avrupa Parlamentosu’na gönderildi. Devletle sürdürülen bu mücadelede devletin zaman zaman ağır tecride rağmen Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirdiği, fikir alışverişinde bulunduğunu da biliyoruz. Ne zamanki Sayın Öcalan’ın topluma bir mesajı yayınlanmışsa ve tecrit ufacık da olsa yumuşatılmış ise, bu toplumda barışın ve huzur boy vermiştir” diye konuştu. Doğan, Öcalan üzerinde sürdürülen tecridin uluslararası komplonun devamı olduğunu söyledi. Doğan, “Halkların öz gücüne dayanarak Sayın Öcalan’ı savunmamız gerekiyor. Bütün hakların geleceği barıştan geçer. Hiçbir savaşın kazananı olmamıştır” dedi.
‘Adalet Nöbeti toplum için umuttur’
Diyarbakır’da Adalet Nöbeti’ni sürdüren Herdem Merwanî, tutuklu yakınlarının eyleminin hem kendisi hem de toplum için bir umut olduğunu dile getirdi
Herdem Merwanî (43), bir Kürt şair ama aynı zamanda halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesinin bir parçası. Kızıyla birlikte Diyarbakır Barosu’nda devam eden Adalet Nöbeti’nin eylemcilerinden biri. 1990’larda Silvan’da hem devlet hem de Hizbullah saldırıları yoğunlaşır. Merwani’nin babası Abdulhalim Kırtay başta olmak üzere tüm aile bu saldırıların hedefindedir. Abdulhalim Kırtay ve bir oğlu hakkında yakalama kararı çıkartılır. Merwanî tutuklandıktan 1 yıl sonra bu kez de babası tutuklanır. Mezopotamya Ajansı’na konuşan Merwanî, babasının gözaltında kaybedilmek istendiğini kaydederek, “Uzun süre elimizde değil diyorlardı, aile de avukatlar da bilgi alamıyordu. O süreçte Özgür Gündem gazetesi vardı, babamın durumuna ilişkin haberleri oradan ediniyordum. 50 günden sonra bilgi verildi. Sonrasında tutuklandı ve bir daha hiç bırakılmadı” dedi.
Evrensel bir hak
Babasının ömrünün 30 yılını cezaevinde tamamladığını, dışarıdayken sağlıklı ve yaşamı seven biri olduğunu anlatan Merwanî, babasının son olarak tedavi için Şakran Cezaevi’ne sevk edildiğini ve buradan kendilerini aradığında durumunun ciddi olduğunu aktardığını belirtti. Merwanî, tutuklu yakınları tarafından başlatılan Adalet Nöbeti’nin hem kendisi hem de toplum için bir umut olduğunu belirtti. Cezaevinde yaşanan ihlallerin sadece ailelerin değil tüm toplumun sorunu olduğunu anlatan Merwanî, tutuklu ailelilerine de şu çağrıyı yaptı: “Tutuklu yakınlarının çocuğu, babası, kardeşi cezaevinde ve hasta ama bunu duyurmaktan çekiniyor. İnfazı yakılıyor ama ses çıkartmıyor. Sen yakınlarını kime emanet ediyorsun? Bu hakları talep etmek yasak değil. Bu bizim en doğal, insan olmaktan kaynaklı sahip olduğumuz haklar. Benim, babama sahip çıkmam evrensel bir hak. İhlallerin üzerinde durursak belki bir şeyi değiştirebiliriz.”
DİYARBAKIR