Erdoğan’ın ‘hesaplaşma’ dediği şeyi ‘bir kan davası gibi tasvir ettiğini’ kaydeden HDP Onursal Başkanı Kürkçü, ‘Kendinize güveniyorsanız, İmralı’nın kapılarını açın, Öcalan konuşsun’ dedi
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 10 aydır haber alınamıyor. Aile ve avukatlarının yaptığı tüm başvurulara rağmen Öcalan’la görüşme sağlanmazken, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “İmralı hesap soracak” açıklaması tartışma yarattı. Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından 2019 yılında yenilenen İstanbul seçimleri öncesi İmralı’ya götürülen ve PKK Lideri Öcalan’dan aldığını iddia ettiği mektubu açıklayan Munzur Üniversitesi öğretim görevlisi Ali Kemal Özcan da 19 Ocak’ta “Demirtaş çıktığında canını kurtarırsa eğer, sadece Abdullah Öcalan kurtarabilir” açıklamasında bulundu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Öcalan’ın söz kurmasının engellendiği bu süreçte ana akım medya ve siyasetçilerin sürekli olarak Öcalan adına konuşmasına dair değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan’ın hesabı
Kürkçü, ilk olarak 2019 yılında İmralı’ya götürülen Ali Kemal Özcan’ın kamuoyuna açıkladığı mektup üzerinde durdu. Öcalan’a fırsat verilmesi durumunda kanaatlerini her zaman açıkladığını dile getiren Kürkçü, “Sayın Öcalan kanaatlerini hiçbir zaman direktif olarak vermez. Daima kendi önerisini ortaya koyar ve varsa taraflar, değilse muhataplara bunu açıklar” dedi. İktidarın Özcan’ı bir plan dahilinde İmralı’ya gönderdiğini ifade eden Kürkçü, bu planının tutmadığını ve başta İBB olmak üzere 7 büyükşehir belediyesini kaybettiğini hatırlattı. Kürkçü, “Dolayısıyla ortada Öcalan’ın herhangi bir kimseden hesap sorması değil, Tayyip Erdoğan’ın hepimize çıkardığı bir hesap var. Erdoğan; Sayın Öcalan’a, Demirtaş’a, size, bana, partiye, bütün Türkiye’ye ‘benim istediğimi yapmazsanız, hesap verirsiniz’ diyor” ifadelerini kullandı.
‘Devlet adına tehdit’
Ali Kemal Özcan’ın devlet adına Demirtaş’ı tehdit ettiğini dile getiren Kürkçü, “Konuştukları şeylerin bir geçerliliği yok. Ne Sayın Öcalan ile Demirtaş ne parti ile Sayın Öcalan ne de Demirtaş ile parti arasında herhangi bir tartışma yok. İmralı’nın kapıları uzun süredir kapalı. Bunu Sayın Öcalan’dan duymadık. Bizim temsilcilerimiz, vekillerimiz, Öcalan’la görüşmediler. Öcalan’la biz görüşmüyorsak, devletin aracılığına neden güvenelim?” diye sordu.
Erdoğan’ın açıklamalarının hem Öcalan’ın hem de Demirtaş’ın hayatlarına ilişkin endişe yarattığını ifade eden Kürkçü, “Erdoğan, ima ettikleriyle, ‘hesaplaşma’ dediği şeyi bir kan davası gibi tasvir etmekle hem Sayın Öcalan’ın hem de Demirtaş’ın yaşamsal bir tehditle karşı karşıya olduğunu ima etmiştir. Bunu her ikisinin de tutsak olduğu, tek başlarına hücrede tutulduğu koşullarda yapmıştır. Burada ister Öcalan’ın ister Demirtaş’ın burnu kanasa, tırnağına bir şey olsa, bunu devletten bileceğimiz yeni bir durum ortaya çıkarmıştır” diye kaydetti.
‘Esir tutuluyor’
PKK Lideri’nin ağır tecrit koşulları altında tutulduğunu ve 25 Mart’tan bu yana da kendisiyle hiçbir iletişimin sağlanmadığını belirten Kürkçü, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan’ın dış dünyayla ilişkisinin ne şekilde kurulduğunu bilmiyoruz. İktidar; dış dünyadan tecrit ettiği hem ruh sağlığı hem de beden sağlığı bakımından ağır bir risk altına soktuğu, tam anlamıyla eziyet ve işkence altında tuttuğu bir insanın siyasi kanaatinin de istediği gibi olması istiyor. Bu, neresinden bakarsanız bakın ahlaksızlıktır. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı esir tutup bütün haklarını elinden aldığı, dünyayla iletişimden mahrum ettiği bir liderle, esir tuttuğu başka bir politikacının arasına fitne sokmaya çalışıyor. Onların arasında derin bir ihtilaf varmış gibi göstermeye çalışıyor. Eğer kendinize güveniyorsanız, İmralı’nın kapılarını açın da Sayın Öcalan konuşsun ve gerçeği bütün toplum öğrensin.”
Yüz yüze görüşme
İktidarın en büyük siyasi komplosunu kurmaya çalıştığını dile getiren Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erdoğan ve onun komplosunu satın alanlar, Sayın Öcalan ve Demirtaş’tan söz ederken, sanki kendileri gibi saraylarda yaşayan, her an dünyanın her tarafına gidip gelen ve güvence sahibi, korunaklı insanlarmış gibi söz ediyor. Bu kişiler 9 metrekarelik hücrelere hapsedilmiş, dünyayla irtibatı kesilmiş. Bu iki insanın hakları tartışılmadan, hakları ve hayatları güvence altında olmadan yapılacak her türlü tartışma aslında Erdoğan’ın oyununa ortak olmaktır. Ben Kürt halkının, Kürdistan devrimcilerinin, Türkiye demokratik güçlerinin, sosyalistlerin ve HDP’nin milyonlarca seçmeninin bu rivayetlere sırtlarını çevirmelerini ve saraydan gelen bu telkinlerin bir tekine bile kulak asmamaları gerektiğini şimdiden söylemek istiyorum. Sayın Öcalan bildiğimiz, tanıdığımız, güvendiğimiz kişiler ile yüz yüze görüşerek, bir demokratik müzakere dahilinde kendi görüşlerini açıkça ortaya koymadığı sürece, Tayyip Erdoğan’ın ağzından ‘Öcalan’ın sözleridir’ diye anlatılanlara itibar eden de aslında Erdoğan’ın suçuna ortaktır.”
Ferhat Çelik / İstanbul-MA