Kürt kentlerinde yürütülen ekoloji politikalarını “mekân-kırımı” olarak nitelendiren Ekoloji Derneği üyesi Vahap Işıklı, “Doğa, toplum, insan yararını öncelemeyen eko-kırım politikalarını reddediyoruz” dedi
Diyarbakır merkezli Ekoloji Derneği, bölgede gerçekleştirilen doğa tahribatına ilişkin dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda açıklamayı dernek üyesi Vahap Işıklı yaptı. “Kırım” olarak nitelendirdiği politikalardan vazgeçilmesi çağrısı yapan Işıklı, doğanın iktidar eliyle bir meta konumuna taşındığını söyledi. İktidar ve sermaye ortaklığıyla gerçekleştirilen yapılaşmaya dikkati çeken Işıklı, buna örnek olarak Kanal İstanbul, İkizköy/Akbelen Ormanı, İkizdere ve Şırnak’ta yürütülen projeleri gösterdi.
Onlarca alan maden şirketlerine peşkeş çekildi
Şırnak’ta 22 alanda ve diğer birçok alanda “ÇED gerekli değildir” raporlarıyla maden arama ilanlarının yapıldığını belirten Işıklı, Hakkari ve Van’da ise onlarca alanın maden şirketlerine peşkeş çekildiğini hatırlattı. Işıklı, “Bunlarla birlikte ‘güvenlik barajları ve HES’ler sonucu Hasankeyf’te 199 köy sular altında kaldı. Bugün aynı proje, aynı mantıkla Silvan Barajı projesi kapsamında Sarım Çayı’nda yapılacak. HES ile 118 köy sular altında bırakılacaktır. Barajlarda can suyunun kesilmesi ve tarımsal zehirlerin suya karışmasıyla binlerce balık yaşamını yitirirken, sucul ortamdaki ekosistemin tahrip edilmesine sebep olunmaktadır” dedi.
Ağaç katliamı sürüyor
Şırnak’ta günde 450 ton ağaç kesildiğini ve Bingöl’ün Karacehennem Ormanları’nın 40 hektarlık alanındaki ağaçlar için kesim kararı verildiğini anımsatan Işıklı, Lice’de de ağaç kesimlerinin sürdüğünü aktardı. “Kamu yararı” gerekçesiyle ormanların kesilmesini düzenleyen yasal düzenlemeye işaret eden Işıklı, “2022’nin ilk ayında, ülkenin kimi yerlerinde toplamda 1 milyon metrekare alanın ‘orman vasfı’ kaldırılarak, yapılaşmaya açıldı. Orman yangınları ve ağaç kesimleri derken yaban keçilerinden geyiklere, Dersim’den Bingöl’e ülkenin dört bir yanında yaban canlıları ‘av ihale’ ilanlarıyla katledilmektedir” diye belirtti.
Mekân-kırımının yaşanıyor
Diyarbakır Sur’daki yıkım ve kentin birçok mahallesinde başlatılan “kentsel dönüşüm” projeleri ile Dicle Nehri’nin “nehir statüsünden” çıkarılmasını hatırlatan Işıklı, “Hevsel Bahçeleri’nde yaşanan talan sonrası bahçelere kadar inen asfalt yol, kentin değiştirilen silueti artık bir mekân-kırımının yaşatıldığını ortaya çıkardı. Tren rayları boyunca kentin ortasından geçirilen telden duvarlar, kenti ikiye bölerken, kentin diğer semtleri ve mahalleleri arasında artık bir engel olarak durmaktadır” ifadelerini kullandı. Belediyelere atanan kayyımlar eliyle bu talanların gerçekleştiğini vurgulayan Işıklı, “Atanan kayyumların kentleri ağacından bitkisine, yollarına, evlerine kadar bir eko-kırım hedeflendiği açıktır. Kentin refüjlerinde kentin ekosisteminden uzak bir ağaç türü olan palmiye ağaçlarının ekilmesi, yine hayvan barınak merkezinin değiştirilerek, barınaktaki köpeklerin taşınması yerine doğaya salınması sebebiyle yaşamlarını yitirdikleri ortaya çıktı” dedi.
‘Kentte yeni bir kimlik kazandırılmak istendiği açıktır’
Gündemdeki Kırklar Dağı tartışmalarına da değinen Işıklı, şöyle devam etti: “Devlet Bahçeli Hatıra Ormanı kurulmak istenmesi her kesimin gündemi olmaktadır. Kentteki sivil toplum yapılarıyla kentin sahipliği üzerinden tartışılması meselenin ne kadar sorunlu olduğunu göstermektedir. Bir kent, kentte yaşayan çocuk, genç, kadın, sonrasında bütünüyle kent sakinlerinin ortak bir doğası olduğu kabulüne ihtiyaç vardır. Mesele bu kadar açıkken kentin sakinleri ve temsili olan sivil toplumla inatlaşmaktadır. Özetle halkın kimliği üzerinden kutuplaştırıcı bir zihniyete sahip olan adla, kentte yeni bir kimlik kazandırılmak istendiği açıktır. Sermaye ve iktidar birlikteliği, tüm yolları kendilerine mubah görerek doğa talanını hızlandırmaktır. Bir taraftan Paris İklim Anlaşması Meclis’ten geçirilirken, öte taraftan maden aramaları ile fosil yakıt müjdeleri gelmektedir. Yine 1 milyon metre kare orman yok edilirken, öte taraftan kentte ‘Bahçeli Hatıra Ormanı’ kurulmak istenmesi, yaşanan çelişkinin ve samimiyetsizliğin de fotoğrafı çekilmektedir. Doğa, toplum, insan yararını öncelemeyen eko-kırım politikalarını reddediyoruz. Kent sakinleri ve sivil toplum kurumları ile ortaklaşmadan verilen karardan acilen dönülmesini istiyoruz.”
Kaynak: MA