Her gün bir cenazenin çıktığı cezaevlerinde ölümler olmasın diye Van’da nöbet tutan annelerle konuştuk
Reyhan Hacıoğlu
Garibe Gezer, Halil Güneş, Vedat Erkmen, Abdurrezak Şuyur, İlyas Demir… Ve son olarak önceki gün Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tek kişilik karantina hücresinde tutulan 70 yaşındaki Ramazan Turan. Baskı, inkâr, asimilasyon, katliamlara karşı bedenleri direniş olanlara reva görülen bedel… Buna karşı cezaevlerini “Müjde” olarak sunan; muhalife, Kürde düşman bir iktidarın cezaevlerinde katlettiği, ölümlerine göz yumduğu tutukular onlar. Son iki ayda biri adli olmak üzere 9 tutuklu cezaevlerinde hayatını kaybetti.
600’ü aşkın ağır hasta
Bugün binlerce insanın tutsak edildiği cezaevlerinde İHD verilerine göre, bin 600’ü aşkın hasta tutuklu bulunurken, bunlardan 600’ü ise ağır hasta durumunda. Tecrit, baskı, sürgün ve hak ihlallerinin tavan yaptığı Türkiye ve bölge cezaevlerinde hemen her gün bir ihlal haberi geldiği gibi, AKP son aylarda ise infaz yakma gerekçesi ile birçok tutuklunun tahliyesine engel oluyor, göz göre ölüme terk ediyor, baskı ve işkence politikaları ile şüpheli bir şekilde ölümlerine yol açıyor.
İktidar sağır, adalet kör!
Bugün PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, tüm cezaevlerine yayılan sürgün ve hak gasplarıyla cezaevleri tutuklular açısından bu politikalara karşı bir direniş alanına dönse de, iktidar toplumu “ıslah” etmenin aracına dönüştürmüş durumda, sokağa çıkanı cezaevleriyle tehdit eder noktada. Tutukluların aileleri ise kulağı sağır, gözleri kör adalete seslenerek; “Bir ölüm daha istemiyoruz” diyor ve bunun için aylardır nöbet tutuyor.
44 gündür aynı inanç
Diyarbakır’da 69, Van’da ise 44 gündür tuuklu aileleri Adalet Nöbeti’nde. Her gün onlarca kişi ziyaret ediyor, seslerine ses oluyor, aileleri dinliyor. Geçtiğimiz haftalarda Adalet Bakanlığı ile görüşmek için Ankara’ya dahi gittiler. Ancak hükümet cephesinden ne gören ne duyan var, buna karşın aileler ısrarlı. Her gün bir tabut taşımaktansa bu hukuksuzluğa karşı “Bu nöbette taş olur da kalkmayız” diyorlar.
Direnişten kadınlar
Nöbet kentlerinden biri olan Van’da hava soğuk. Kışın tüm ağırlığına rağmen anneler günlerdir oturuyor. Van Barosu toplantı salonunda dağ gibi kadınlar, üşenmeden her gün; Ne soğuk ne iktidarın körlüğü… İşin bir diğer ironisi ise Van ‘Adalet Sarayı’nın oturdukları nöbet alanına çok yakın olması olsa gerek. Her gün saat 13:00 ile 16:00 arası oturuyorlar anneler, üşenmeden her gelene taleplerini sıralıyorlar, “Siz de destek olun ses olun” diyorlar. Gittiğim gün Barış Anneleri ziyarete gelmişti. Kadınlar, bu coğrafyanın en direngenleri. Emine Şenyaşar’dan Halime Encu’ya, Naciye anaya kadar gördüm ki çekilen bütün acılara karşı güçlü kadınlar var karşımda. Sesleri çatallaşsa da hikâyelerinde, iktidara olan öfkeleri bu nöbetteki en büyük dayanakları.
67 yaşında ve ağır hasta
Adalet Nöbeti’nde olanlardan biri de 3 yıldır tutuklu olan İbrahim Alkan’ın eşi Dılşat Alkan. İbrahim Alkan “örgüt üyeliğinden” 7 buçuk yıl ceza almış ve 67 yaşında. İHD’nin acil tahliye edilmesi gerekenler arasında ve birçok rahatsızlığı mevcut. Dışlat ana eşinin durumunu şu sözlerle anlatıyor: “Sürekli rahatsızdır. Kalp rahatsızlıkları var, tansiyon ve şeker hastası. Günlük dört adet insülin iğnesi kullanıyor. Doğru dürüst hastaneye götürülmüyor. Götürseler de ilaç vermiyorlar. Hem de günlerce vermiyorlar.”
‘Anneler el ele verelim’
“Gerçekten adalet istiyoruz, adalet de kalmamış. Çünkü adalet yoktur artık yine de biz adalet istiyoruz. Sadece kendimiz için değil tüm aileler için adalet istiyoruz. Hepsi de bizim çocuklarımızdır. Genci de yaşlısı da bizimdir. Biz çıkmak istiyoruz, beraat istiyoruz. Artık cezaevini istemiyoruz. Artık öyle olmuş zindanlarda insanlar şehit oluyor. Biz cezaevinden cenazelerin çıkmasını istemiyoruz artık. Yeter artık adalet istiyoruz. Başka bir şey demiyoruz” diyerek öfkesini dile getiren Dilşat ana, “Biz istiyoruz ki tüm anneler ayağa kalksın. Tüm anneler el ele verelim. Tüm anneler sesini çıkarmalı. Tek bir anneyle bu olmaz. Tüm anneler ayağa kalksın” diyor.
‘Oturmaya devam edeceğiz’
Sözlerini seslerine ses olunması çağrısıyla bitiriyor: “Hangimizin tutuklusu yok ki, herkesin var. Ben istemiyor muyum sıcak evde rahatımı edeyim. Ama diyoruz ki tüm anneler ses çıkarsın, herkes sokağa çıksın. Çok çekiniyorlar korkuyorlar mı bilmiyorum. Her gün on aile otursa, kamera karşısında olsa, devlet karşısında olsa insanlar adalet için oturduğumuzu bilir. Tüm anneler sesimizi duysun istiyoruz. Herkes gelsin yoksa kanımızın son damlasına kadar oturacağız mücadele edeceğiz.”
Henüz girmiş 25’ine…
Nöbetteki kadınlardan biri de Meryem Abi. Meryem ananın omuzlarındaki direnişe tezat bir hüznü var ve bir o kadar asi ve asil bakışları. Konuşma boyunca dinliyor bir yandan da kafasında sanırım ne demesi gerektiğini ölçüp biçiyor. Oğlu Necdet, 9 yıldır tutuklu ve 45 yıl ceza almış. Tutuklandığında henüz 25 yaşındaymış. Van F Tipi Cezaevi’nde şu an. “Neden oturuyorsunuz?” sorusuna cevap net; “Adalet için, adalet istiyoruz. Adalet için oturmuşuz. Cezaevlerinde cenaze çıksın istemiyoruz. Sadece çocuklarımız için değil, hepimizin çocukları için cezaevlerindeki herkes için oturmuşuz. Çocuklarımız bırakılsın istiyoruz. Artık analar ağlamasın istiyoruz” diyor Meryem ana ve ekliyor ziyaretlerde çocuklarının kendilerine aktardıklarını; “Kötü olduğunu söylüyorlar. Tek hücrelere kapatıldıklarını söylüyorlar. Bazen hastalandıklarını söylüyorlar. Cezaevi koşulları çok kötü.”
Bir kişi de olsak yeter…
Annelerin sayıları değişiyor, bazen 2, bazen 3, bazen de 4 oluyorlar. Ama sayı önemli değil elbette onlara göre, “Bir kişi de olsak burada olacağız” diyorlar. “Tüm annelerin gelmesini istiyoruz” diyor o da. Nöbetin nasıl geçtiğini, ihtiyaçlarını soruyorum. Ne yemek ne başka bir şey biz sadece ama sadece adalete açız diyor. “Zaten yemek derdinde de değiliz. Çocuklarımızdan daha iyi değiliz. Çocuklarımız her gün aç. Bir şey vermiyorlar ki çocuklarımıza” diyor öfke ile, çocuklarının nöbetlerine dair düşüncelerini soruyorum: “Onlara oturduğumuzu söylüyoruz. Onlar da kutluyor eylemimizi. Başarılar diliyorlar. Tüm haykırışımız budur. Adalet istiyoruz. Adalet var diyorlar hani o kadar geldik oturduk nerede adalet. İnşallah adalet gelir ve inşallah çözüm olur.”
İki oğlu için oturuyor
Bir diğer anne Naciye Abi. İki oğlu için oturuyor o da. Sedat 24 ve Necmettin 23 yaşında. Sedat 6 yıldır tutuklu ve infazı yakılmış, Necmettin ise 16 yıl ceza almış ve 4 yıldır tutuklu. “Sedat’ın cezası bitmiş ama devlet bırakmıyor, Necmeddin ise dosyası Yargıtay’a daha sonuçlanmamış. 16 yıl ceza almış ama dosya hala dönmemiş. Van’da tutuklu o da” tutuklu diyor Naciye ana.
‘Öldürsünler diye büyütmedik’
“Ben kalp hastası olduğum için çocuklarım hiç anlatmıyor bana” diyerek cezaevi koşullarının kötü olduğunu bildiğini söylüyor ve ekliyor; “Devletin malını istemiyoruz. Çocuklarımızın davasını güdüyoruz. Çocuklarımız boşuna cezaevlerinde. Ne suçları var çocuklarımızın. Ne için içerdeler boşu boşuna. Tecavüzcüler, katiller, kadın katillerini, hırsızları 15 gün tutup sonra salıyorlar, çocuklarımız ise boşuna 17-18 yıl ceza alıyor. Adalet Bakanı’na sesleniyoruz elini vicdanına koysun onun da evladı var. Çocuklarımızın cenazeleri cezaevlerinden çıksın diye büyütmedik onları.”
‘Adalet olsa böyle mi olurdu?’
Naciye ana AKP’ye olan öfkesini ise şu sözlerle anlatıyor; “Biz de her anne gibi evladımızı iyi yaşasın diye, bizi sahiplensin ve geçindirsin diye büyüttük. Biz çocuklarımızı suçsuz ve sebepsiz yere cezaevlerine atılıp çürüyerek cenazeleriyle çıksın diye büyütmedik. Diyorlar ki Türkiye’de Adalet Bakanı var. Acaba Adalet Bakanı nerde, kimdir, ne yapıyor, gözü kapalı mı, kulağı sağır mı, dilsiz mi. Adalet Bakanı bu annelere baksın eğer gerçekten Adalet Bakanı varsa bu anneleri görmüyor mu? Herkesin evladı var, herkes evlat acısını bilir. Bu soğukta niçin gelip oturuyorlar sorsunlar.”
‘Kürt olunca iki seçenek var’
“Vicdansızlık dışında bir şey yok. Özellikle Kürtler için. Kürt olduğunu bilen için, ya ölüm ya cezaevi dışında başka seçenek yok. Barış istiyoruz ve cezaevlerindeki tutuklular için cenazeler çıksın istemiyoruz. Bunu istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz” diyor ve devamında ise; “Aslında Türkiye’nin her yerinden insanlar adalet arıyor. Emine Şenyaşar arıyor. Başka bir şey istemiyoruz. Gerçi adalet de kalmamış. Yine de biz adalet istiyoruz. Yani artık yeter. Cenazeler cezaevlerinden çıkıyor. Biz istemiyoruz. Şu an bizim vekilimiz Aysel Tuğluk tekli hücrede. Herkes de biliyor devlet de biliyor. Biz hepsinin tahliye olmasını istiyoruz, herkes kendi evinde kalsın. Cezasını evinde çeksin. Bu adalet değil. Peki, baştakiler sürekli diyor ya işte işkence yok, işte cezaevlerinde hak ihlali yok diye, peki bize bu yaşatılan nedir.”
‘Biz hep burada olacağız’
“Dünya bizim sesimizi duysun. Herkes de duysun. Devlet kendisi öldürüyor. Hiç kimse kendi canına kıymaz” diyor ve sözlerini o da diğer analar gibi çağrıyla bitiriyor; “Biz istiyoruz ki tüm analar gelsin. Tek bir ana değil. Hepimiz el ele vererek sesimizi duyuralım. Dünya bizim sesimizi duysun. Avrupa, yabancı devletler olsun Türk devleti olsun kim olursa olsun biz istiyoruz ki herkes sesimizi duysun. Artık yeter. Biz adalet istediğimiz için burada oturmuşuz. Bütün cezaevleri ve tutuklular için biz burada oturacağız. Ya adalet yerine gelecek ya da kanımızın son damlasına kadar burada oturacağız, buradan kalkmıyoruz.”