12 Eylül cuntasına karşı kurulan Bir-Kom / Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi aslında kaçırılmış bir fırsattı. Latin Amerika’da bu tür birliktelikler, cunta yönetimlerinden sonra solun yeniden yükselmesi için bir zemin oluşturdu.
Türkiye’de ise tam tersine 12 Eylül rejimi kendisine süreklilik kazandıracak bir yapılanma kuracak fırsata sahip oldu.
Latin Amerika deneyiminde kendine en uzun sürecek olan yapılanmayı sağlayan Şili deneyimi oldu. Ama orada bile zincir kırılabildi. Allende’nin siyasi çizgisi başa geçmeyi başardığı gibi, bu miras son seçim örneğinde olduğu gibi, yeni kuşaklara da aktarıldı.
Bir-Kom / Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi içinde yer alan kimi sol hareketlerin dağılmadan sonra da Kürt özgürlük arayışı ile dostluğu bugüne kadar devam etti. Ancak demokrasiye geçiş mücadelesinin de yükü de Kürtlerin omuzuna kaldı.
Bu dağılmanın nedenlerinden biri de sivil toplumculuğun yükselişiydi. Sivil toplumculuğun yükselişi ise, maalesef Siyasal İslamın iktidara yürüyüşünün önünü açtı.
Bir-Kom’un kurucu önemli öğelerinden biri olan DY’nin dağılması ile Bir-Kom’un sonlanması da iç içe geçti bir yerde, sivil toplumculuk ortalığı kaplayıverdi.
11. Tez dergisi, tam Bir-Kom’un dağılmasından sonra Sivil Toplumculuğun yükselişine karşı akademik ağırlıklı bir müdahele amacıyla çıkmaya başladı.
Zaten dizinin ikinci kitabının başlığı da, Karl Marx’ın “Die Philosophen haben die Welt nur verschieden interpretiert; es kommt aber darauf an, sie zu verändern /Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir” mottosu dergiye adını vermişti.
12 Eylül cuntası, yeni sürekli yayın çıkmasına izin vermiyordu ve bu yasak sözde sivil yönetime geçilmesinden sonra da devam etti. Bu nedenle, 11. Tez dergi değil, dizi adıyla çıktı, her dizinin bir kitap gibi adı vardı.
Kurumsal olarak da, 12 Eylül ve sonrası rejimin tanıdığı tek özgürlük, “şirket kurma özgürlüğü” kullanılmıştı. 11 Tez Kollektifi’nin mensupları bir araya gelip Uluslararası Yayıncılık Ticaret Limited Şirketi’ni kurup onun ortakları oldular.
Kimse bizi “örgüt” kurmak, “örgüt dergisi” çıkarmakla suçlayamazdı.
1985’de çıkan ilk kitabın başlığı “Bunalım, Azgelişmişlik ve Devlet”ti.
Yine aynı yıl çıkan 2. kitabın başlığı, “Sağda ve Solda Liberalizm”di.
1987’de çıkan 6. kitabın başlığı, “Demokrasi, Devlet ve Sınıflar”dı.
Aynı dönemde ben de, Türkiye Sorunları ve Dünya Sorunları Dizisi’ni yayınlamaya başladım. İki dergi de Alan Yayıncılık bünyesinde çıkıyordu. O sonlanınca bunlar da sonlanmış oldu. Kitap stoğu kurulan Yeni Alan yayıncılığa devroldu.
İyi ki 11 Tez vardı! İyi ki Belge Yayınları vardı! Alan Yayınları’nda başlattığımız İsmail Beşikçi kitaplarına Belge’de devam ettik. Zaten kırılma noktalarından bir de bu olmuştu.
Alan Yayıncılık artık boş bir şirketti. Muhasebecimiz sevgili Nazik, aynı zamanda Beşikçi’nin savunmalarını yayınlayan MELSA Yayınları’nın muhasebecisi idi. MELSA kişi şirketi idi. Bu boş Alan şirketini MELSA devralıp şirketleşti. Tarihin ironisi ne denir!?
Belge ise Uluslararası yayıncılığı ekledi ünvanına.
Tarih terk edilen boş alanı bir biçimde doldurur.
“1989 Sonrası Dünya Düzeni” başlıklı yazımı, “Demokrat!” dergisi şef editörü beğenmeyince, 11. Tez kollektifi bu yazıya “11. Tez”de yer verecekti.
11.Tez’in “Küresellik ve Ulusallık” başlığı ile son sayısı 1992 Ocağında çıktı ve Maxime Rodinson’un yazdığı ana makalenin başlığı ise, “Kürtler ve Kürdistan”dı. Hani “İslam ve Kapitalizm” ve “Hz. Muhammed” kitaplarının yazarı Fransız marksisti.