Coğrafyamızın, en “kabul görmüş” belki de en “inandırıcı” olmuş bir sivil itaatsizlik eylemi, CUMARTESİ İNSANLARI!
Kabul edilmiş çünkü bir GERÇEĞE dayanıyor. Devletin muhaliflerine karşı bir “sindirme yöntemi” olarak uyguladığı gözaltında kayıp etme olayları bizzat meclis tarafından da kabul edilmiş bir gerçek. Bu nedenle, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları ve O’nun talimatı ile Cumartesi İnsanlarına yönelik şiddet eylemi, hiç kabul görmedi. İnandırıcı olmadı! Bu konuda çok yazılar yazabilirim çünkü birçok “kayıp edilmiş” insanımızın dosyalarında avukatlık yaptım, yapıyorum. Bugün, yorumsuz olarak 1980’de gözaltında kayıp edilen Cemil Kırbayır olayına ilişkin, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun raporunun, sonuç kısmını iletmeyi önemli buldum. Süleyman Soylu okusun, kendi partisinin bir üyesinin başkanı olduğu komisyon raporunu ve cevap versin!
“Komisyonumuz, Cemil KIRBAYIR ile aynı gözetim evinde tutulan ve Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’nde sorgulanan ve sorguya götürülürken ve sorgu esnasında kötü muameleye tabi tutulduklarını ifade eden arkadaşlarının tanıklığı ile Cemil KIRBAYIR’a sorgu sırasında kaba dayak uygulandığına, falaka ile dövüldüğüne ve elektrik şoku verilmek suretiyle işkence gördüğüne dair ifadeleri yeterli delil olarak kabul etmiş ve KIRBAYIR’ın bu işkence sonucu yaşamını yitirmiş olduğuna kanaat getirmiştir. Komisyonumuz; Cemil KIRBAYIR’nın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.
Cemil KIRBAYIR’ın gözaltında öldürülmesi ile ilgili bu kanaatimize mukabil; olayda adı geçen kamu görevlilerince ileri sürülen ‘Şahsın sorgu için getirildiği Dede korkut Eğitim Enstitüsü’nün 2 veya 3’üncü katından pencereden atlayarak kaçtığı’ şeklindeki iddianın, ortaya çıkan ölüm olayını örtbas etmeye yönelik bir senaryo olduğu kanaati komisyonda oluşmuştur. Kaçma olayı ile ilgili olarak o dönemde, göstermelik bir iki arama yapılması, görevliler ile ilgili usulen yapılan ve en düşük cezalardan olan kınama cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması dışında başkaca bir etkin soruşturma ve aramanın yapılmaması bu kanaatin oluşmasında önemli etkenlerden biridir.
O dönemde Kars ilinde görev yapan idari ve adli yönden yasaları uygulayan yetkililer Cemil KIRBAYIR’ın ölümüyle ilgili olarak, gözaltında işkence sonucu ölüme sebebiyet verme iddiaları hakkında doğru ve tutarlı bir soruşturma açmayarak, insanlık dışı muamele, işkence ve ölüme neden olma gibi eylemlere adı karışanların dokunulmazlığı gibi bir algının oluşmasına sebebiyet vererek bir kısır döngünün tohumlarını atmışlardır. Diğer bir deyişle burada sistemli hak ihlallerini tayin eden unsurlar, işkence eylemlerinin tekrarına gösterilen resmi hoşgörüdür.
12 Eylül 1980 darbesi ertesinde ve 90’ların ortasına kadar ülkemizde faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar ile işkence ve kötü muamelenin olduğu ile ilgili kamuoyundaki kuşku ve kanaatler azımsanamayacak kadar çoktur. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve devletin şeffaflaşmasında kat edilen mesafeye mukabil Komisyonca olayın inceleme sürecinde; dönemin askeri personelinin belirlenmesine ve dinlenilmesine yönelik yazılı ve sözlü isteklere Milli Savunma Bakanlığınca, raporun yazım aşamasına kadar henüz cevap verilmemiş olması, işkence ve yaşam hakkı ihlaline neden olan dönemin personeline yönelik hoşgörü olduğuna ilişkin endişemizi güçlendirmektedir.
12 Eylül sonrasında Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’nde yapılan sorgulamalara katılan üç birimin mensuplarından ikisi olan Emniyet ve MGT personeli kendilerinin sorgulamayı yapan ekibe ellerindeki bilgileri vermek suretiyle yardımcı olduklarını, sorgulamaları kendilerinin dışındaki diğer birimlerinin yaptığını, kendilerinin yapmadığını belirtmiştir. Ancak ortada bir gerçek vardır; o da şahısların buraya alındıkları ve bu üç birimin koordinasyonunda sorgulandıkları, sorgulamalarda insan hak ve hürriyetlerine aykırı davranışların fazlaca olduğu ile Cemil KIRBAYIR’ın sorgu yerine alındıktan sonra tekrar gözaltı birimine getirilmediği, büyük olasılıkla sorgu esnasında yapılan işkenceye dayanamayarak yaşamını yitirdiği ve ortadan bu sorgulamayı yapan şahıslarca yok edildiğidir. Komisyonumuz bu bilgi ve değerlendirmeler ışığında; KIRBAYIR’ın gözaltında iken işkence ile öldürüldüğü iddiası ile ilgili olarak; sorgulamayı yapan üç birim olan Emniyet, MGT ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın o dönemdeki görevlileri ve yetkilileri ile dönemin sıkıyönetim komutanı hakkında, Kars Başsavcılığına suç duyurusunda bulunma, elindeki tüm bilgi, beyan ve belgeleri ilgili savcılığa göndererek soruşturmanın sonucunu takip etmenin uygun olacağı kanaat ve sonucuna ulaşmıştır.”