Ataol Behramoğlu’nun çevirisinde ise söz konusu ifadenin çıkarıldığını görüyoruz. Metnin Cem Yayınları tarafından basılan 1982 baskısından, 2013 yılındaki İş Bankası Kültür Yayınları 6. basımına kadar tüm baskılarında bu sansürün devam ettiği ve 2021 yılında yapılan baskısına Kürt ifadesinin eklendiğini görüyoruz
Fırat Sözeri*
Modern Rus edebiyatının altın çağını yaşaması çokça kıyaslandığı Fransız edebiyatının aksine, tarihsel bir gelişim sürecinin sonucunda değil; 19. yüzyılın başında Puşkin, Lermantov, Griboyedov gibi yazarların duru gökte çakan şimşek misali yazın sahnesine çıkmasıyla mümkün olmuştur.
Rus edebiyatının altın çağını başlatma onuru illa ki bir kişiyle ilişkilendirilecekse, bu kişi kuşkusuz Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’den başkası değildir. Yazar haklı olarak günümüze kadar Rusya’da eserleri en çok basılan ve okunan edebiyatçıdır. Gerek edebiyat eleştirmenleri gerekse sıradan okurun gözünde tartışmasız en önemli Rus edebiyatçısı da yine Puşkin’dir. Çarlık döneminden, Sovyetler Birliği’ne oradan da günümüz Rusya’sına kadar, her evin kitaplığında en güzel köşede mutlaka onun eserleri yer almıştır.
Puşkin’in edebi dehası, Rus dilinde modern anlamda ilk ve belki de en güzel öykü, şiir ve romanı kaleme almasıyla sınırlı değildir. İki büyük epik türü, birinden biçim diğerinden içeriği alarak, Yevgeni-Onegin adlı şiir-romanında birleştirmesi de onu kendi zamanının tüm edebiyatçılarından ayrı bir yere koyar.
Genel kanının aksine Puşkin, yaşamını salt ışıltılı baloların esrikliği içinde geçiren soylu bir şair değildi. Kısacık ömrünü aşk yaşamındaki çilelerin yanında, edebi ve politik nedenlerle Çarlığın sopasını hep ensesinde hissederek yaşadı. Öyle ki birkaç yıl sonra bir düelloda uğruna ölüme gideceği aşkına yazdığı 3 Haziran 1834 tarihli mektubunda Çar ajanlarının mektuplarını okuduğunu hissederek şunları yazmıştı: “Politik özgürlük olmadan da yaşar insan; özel yaşamın gizliliği olmadan ise asla… Bunları sana yazmıyorum …”
Puşkin, Aralık 1825’teki Dekabrist ayaklanmasına katıldığı için görev adı altında Kafkasya’ya sürülen dostlarının peşinden 1829 yılında Erzurum’a giderken de Çar’ın takibatı altındaydı. 1828 yılında Çar’a Erzurum Seferine katılmak için başvuran Puşkin, Çar adına, Jandarma Amiri Benkendrof’tan “tüm makamlar dolu” yanıtını almıştı. Puşkin bunun üzerine gizlice yolculuk hazırlıklarına başladı. Çar’ın bizzat Puşkin’i denetlemekle görevlendirdiği Benkendrof gibi burnu iyi koku alan bir avcı köpeği bile Puşkin ancak Erzurum’a ulaştığında bu yolculuktan haberdar oldu. Derhal bölgedeki yetkililere Çar adına haberler gönderen Jandarma Amiri, Puşkin’in sorgulanması ve gözetim altında tutulmasını bildiriyordu. Puşkin farkında mıydı bilinmez ama “Ünlü bir gurme olan General Strekalov beni yemeğe davet etti…” dediği olay bir davet değil sorguydu aslında.
Okur haklı olarak, Puşkin’in bu yolculuğunu konu ettiği ve daha önce Rusça’dan Türkçe’ye çevrilmiş olan 1829 Seferi Sırasında Erzurum’a Yolculuk’u (Zeki Baştımar, 1961 ve Ataol Behramoğlu, 1982) neden yeniden çevirme ihtiyacı duyduğumuzu sorabilir. Bu soruya kısaca ‘her iki çeviride de bazı tahrifatlar bulunduğu’ yanıtını verebiliriz. Söz konusu tahrifatlar uzun süre önce dikkatimi çekmiş ve bunu çeşitli mecralarda dile getirmiştim. Töz Yayınlarının eseri sansürsüz ve tahrifatsız olarak yeniden yayımlama önerisi üzerine çeviriyi yapmaya karar verdik.
Sözünü ettiğimiz sansür ve tahrifat iki kısımdan oluşuyor: Birincisi özgün metinde yer alan Kürt sözcüğünün sansürlenmesi ya da tahrif edilmesiyken, ikincisi; Puşkin’in seyahatnamenin kitap olarak basımı için hazırladığı Ezidi Mezhebi Üzerine Not adlı kısmının Behramoğlu’nun çevirisinde yer almamasıdır.
Özgün metinde sözünü ettiğimiz Kürt sözcüğünün geçtiği cümlenin Türkçe çevirilerine baktığımızda;
Zeki Baştımar; “Artemi (benim Ermeni’nin adı buydu) bir Türk aygırına binmiş, elinde esnek bir kurtin kargısı, belinde hançer…”
Ataol Behramoğlu ise “Artemi (benim Ermeni’nin adı buydu), bir Türk kısrağı üstünde, elinde esnek bir kargı, belinde hançer…” olarak çevirmiştir.
Söz konusu bölümün çevirisi şu şekilde olmalı;
“Artemi de (benim Ermeni’nin adı buydu) elinde esnek bir Kürt kargısı, belinde hançeriyle bir Türk aygırı üstünde…”
Çevirilerdeki üslup farklılıklarını bir yana bıraktığımızda Zeki Baştımar’ın sözcüğü çevirmek yerine transkripsiyon yapmakla yetindiği görülüyor.
Kürt sözcüğü günümüz Rusçasında Kurd, sıfat olarak ise Kurdskiy biçiminde telaffuz edildiği; Çarlık dönemi metinlerde ise Gurti, Kirti, Kurtin ya da Kurtinskiy olarak kullanıldığı bilinmektedir. Ancak alana hâkim olmayan ya da çeviri için günümüzdeki imkânlara sahip olmayan bir çevirmenin Kurtinskiy ifadesinin Kürt anlamında kullanıldığını bilememesi anlaşılabilir bir durumdur. Dolayısıyla Zeki Baştımar’ın metni çevirdiği dönemdeki imkânları bağlamında bir sansürden çok bilgi eksikliğinin böyle bir tahrifata neden olduğunu düşünmek mümkündür.
Ataol Behramoğlu’nun çevirisinde ise söz konusu ifadenin çıkarıldığını görüyoruz. Metnin Cem Yayınları tarafından basılan 1982 baskısından, 2013 yılındaki İş Bankası Kültür Yayınları 6. basımına kadar tüm baskılarında bu sansürün devam ettiği ve 2021 yılında yapılan baskısına Kürt ifadesinin eklendiğini görüyoruz. Doğrusu kitabın tüm baskılarına ulaşmamız mümkün olmadığından sözcüğün kaçıncı baskıdan itibaren metne eklendiğini belirtemiyoruz.
Metnin İş Bankası Kültür Yayınları’ndan basılan edisyonunda yer almayan Ezidi Mezhebi Üzerine Not’la ilgili Rusça literatürde de metnin yazarı üzerine ihtilaflı görüşler bulunuyor. Puşkin’in yolculuk notlarını 1835 yılında kitap olarak basma düşüncesi ve bu konuda hazırlıkları olsa da düşündüğü tarihte bu niyetini gerçekleştiremiyor. Puşkin’in kitaplarını ve Sovremennik dergisini yayımlamakta oldukça zahmet çektiğini belirtmekte fayda var. Puşkin sevgilisi Natalya Gonçarova’ya yazdığı bir mektubunda bu konudaki sıkıntılarını şu cümlelerle dile getiriyor; “Kitapçılarla flörtleşerek Sovremennik’i en iyi şekilde kotarmaya çalışacağım. Kitapçıların Gogol’un edebi tiplerinden daha düşük bir karakterleri var.”
Puşkin yolculuk notlarını ilk olarak 1836 yılında Sovremennik dergisinin ilk sayısında yayımlama şansına erişiyor. Dergide seyahatnamenin sadece ana metni yayımlanmış, yazar kitap için hazırladığı Ezidi Mezhebi Üzerine Not adlı makale ve Tiflis-Erzurum arası güzergahla ilgili tabloyu dergiye teknik nedenlerden ötürü dahil etmemiştir. Ancak daha sonra yapılan birçok baskıda her iki ek de kitaba dahil edilmiştir.
İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yapılan 2021 tarihli 10. baskıda Ezidi Mezhebi Üzerine Not makalesinin bilimsel değeri olmadığı için ve Puşkin tarafından yazılmadığı gerekçesiyle kitaba dahil edilmediği belirtilmiştir.[1] Bu görüş karşısında haklı olarak şu soru akla gelmektedir; Tiflis-Erzurum güzergâhında var olan durakları ve aralarındaki mesafeleri gösteren tablonun kitaba eklenmesindeki bilimsel referans nedir? Ayrıca söz konusu güzergâh da yine Puşkin tarafından değil, Anton Delving eliyle hazırlanmıştır. Bunlara rağmen Kürt sözcüğünün sansürlenmesi meselesi olmasaydı bu görüşün kabul edilebilir bir yanı olabilirdi. Ancak bu şekliyle sansürün başka bir biçimde sürdürüldüğünü belirtmek gerekir.
Bununla birlikte, Puşkin’in seyahatnamesinde Kafkas halklarına (Çerkes, Kalmuk vd.) dair görüşlerinde oryantalist bir bakışın hâkim olduğu aşikardır. Bunun tarihsel ve toplumsal açıdan anlaşılır nedenleri bulunmakla birlikte ‘’bilimselliği” yayımlama ölçütü olarak gören anlayışa göre bu seyahatnamenin de yayımlanmaması gerekirdi.
Son olarak Ezidi Mezhebi Üzerine Not adlı makalenin bilimsel olmadığına dair görüşe karşı söz konusu metnin önemini vurgulamak açısından Puşkin’in adı geçen makaleyi Fransızca olarak aldığı Jean-Baptiste Rousseau’nun 1809 tarihinde yayımlanan Description du pachalik de Bagdad: suivie d’une notice historique sur les Wahabis, et de quelques autres pièces relatives à l’histoire et à la littérature de l’orient adlı bir kitapta yayımcının notuyla verilen şu ifadeleri okurla paylaşmayı gerekli görüyoruz.
“Ezidi mezhebi ya da Ezidiler üzerine buraya aktardığım açıklama notunun yazarı, 18 yıl boyunca Kürdistan’da saygıdeğer misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuş, ayrıca kendisine 1787 yılında Roma’da İtalyanca olarak neşredilmiş bir Kürtçe sözlük ve gramer kitabını borçlu olduğumuz, kardeş vaizler tarikatından Peder (papaz) Maurice Garzoni’dir. 1781-82 yılları arasında İstanbul’dan Basra’ya ve Basra’dan İstanbul’a yaptığı yolculuklar esnasında Peder Sestini, Ezidilerin yaşadığı Sincar dağlarının yakınından geçme fırsatı bulmuş ve Peder Garzoni’ye kendisine bu mezhep hakkında bazı bilgiler vermesini rica etmiştir. Peder Garzoni, misyonerlik faaliyetlerinin bitimini müteakip Floransa’ya dönüşünde Peder Sestini’ye, burada okuyacağınız bilgilendirme notunu takdim etmiştir. Peder Sestini, bu nota daha geniş bir okur kitlesinin ulaşmasının münasip olacağını düşünmüş ve söz konusu nota, ‘Viaggi e opuscoli diversi Domenico Sestini’ başlığıyla 1807 yılında Berlin’de neşrettiği İtalyanca bir derlemenin içerisinde yer vermiştir. Bu not bana Fransızcaya çevrilmeyi hak edecek derecede ilginç gözüktü. Sonuç olarak metni Fransızcaya kendim tercüme ettim ve çeviriyi sizinle birkaç harici not da ekleyerek burada paylaşıyorum.”
Söz konusu kitabın yazarı Jean-Baptiste Rousseau olsa da makaleyi İtalyancadan Fransızcaya çeviren kişi ve dolayısıyla bu satırların yazarı Sylvester de Sacy’dir (Antoine Isaac)
Sonuç olarak Erzurum’a Yolculuk’ta tanık olduğumuz şekilde çevirmen ya da yayınevleri tarafından sansüre maruz kalan birçok eser olduğu biliniyor (Bkz. Salman Rushdie- Floransa Büyücüsü, Evliyâ Çelebi- Seyahatname, Paulo Coelho- On Bir Dakika vb).
Türkçe yazında bir olgu haline gelen sansürün Bekçi Murtaza ve Akaki Akakiyeviçvari bir yaklaşımın birleşiminden meydana gelen bir tavrın ürünü olduğu görülüyor. Bazen çevirmen, bazen editör, bazen de yayınevi resmi ideolojinin devamlılığı konusunda kendisine bir rol biçmekte herhangi bir sakınca görmüyor.
Çevirmenlerin ya da yayınevlerinin bir metni çevirmek ya da yayınlamak konusunda özgür olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Bununla birlikte eserin özüne sadakat konusunda olabildiğince özenli ve etik davranma yükümlülüğü bulunduğunu da unutmamak gerekir.
Dipnot
* Bu yazı Rus yazar Aleksandr Puşkin’in “Erzurum’a Yolculuk” isimli kitabının çevirisi vesilesiyle kaleme alınmıştır. Kitabın benim tarafımdan yapılan çevirisi 11.01.2022 tarihinde Töz Yayınları tarafından yayınlanmıştır.
[1]A. Puşkin, Erzurum Yolculuğu, (çev. Ataol Behramoğlu), İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021, s.xx
*Bu yazı kurdarastirmalari.com’dan alınmıştır.