Aysel Tuğluk’un acil tahliye edilmesi çağrısında bulunan Diyarbakır Barosu ve Rosa Kadın Derneği avukatları, ‘Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere yetkili bütün isimlerin sorumluluklarını yerine getirmesini bir kez daha yineliyoruz’ dedi
Cezaevlerinde bulunan tutuklular için hak ihlalleri gün geçtikçe artarken hasta tutukluların durumu daha da ağırlaşıyor. Cezaevlerinde tahliye bekleyen binlerce hasta tutuklu için devlet tarafından bir adım atılmazken Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği raporlar da tahliye önünde engel oluşturmaya devam ediyor. Ağır hasta tutsaklardan biri de Türkiye siyasetinde ilk eşbaşkanlık yapan ve milletvekili olduğu dönemde yaptığı konuşmalardan kaynaklı 10 yıl hapis cezası verilen Aysel Tuğluk. 5 yıldır Kandıra Kapalı Cezaevi’nde tutulan Tuğluk son 2 yıldır demans hastalığı ile mücadele ediyor. Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Bölümü tarafından Tuğluk hakkında oybirliğiyle “Cezaevinde kalamaz” raporu verilmesine rağmen Adalet Bakanlığı’nın kesin rapor için sevk ettiği İstanbul ATK, “Cezaevinde kalabilir” raporu verdi.
8 dilde imza kampanyası
Durumu ciddiyetini koruyan Tuğluk için, “Aysel Tuğluk için 1000 kadın” adıyla geçtiğimiz günlerde dijital medya üzerinden başlatılan imza kampanyasına Türkiye’nin yanı sıra, Amerika, Almanya, Avusturya, Hollanda, Fransa, İsveç, İngiltere, Küba ve İtalya gibi ülkelerden kadınlar da katıldı. 8 dilde açıklamanın yer aldığı kampanyayı şimdiye kadar 6 bine yakın kişi imzaladı. Hem Tuğluk’un hem de diğer hasta tutsakların tahliyesini talep eden ve kampanyada imzacı olan Diyarbakır Barosu üyesi avukatlar çağrıda bulundu.
Tuğluk bir insan hakları savunucusudur
Aysel Tuğluk’a özgürlük talep eden kadınlardan biri olduğunu söyleyen Diyarbakır Barosu avukatlarından Aslı Pasinli, Tuğluk’un Kürt siyasi parti tarihinde eşbaşkanlık yapan ilk kadın olduğuna değindi. Pasinli, “Aynı zamanda kadına yönelik şiddetle mücadelede alanında uzun yıllar mücadele veren bir insan hakları savunucusudur. Aysel Tuğluk ve onun özelinde bütün hasta mahpusların bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını talep ediyorum” dedi.
Aysel Tuğluk için adalet
ÖHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi avukat Suzan Akipa, Aysel Tuğluk’un Alevi bir Kürt kadın olarak kadın mücadelesi ve demokratik siyaset içinde yer alan bir kadın olduğunu vurguladı. Akipa, Tuğluk’un siyasi rehine olarak hapsedilmesinin, Tuğluk’a ve Tuğluk’un temsil ettiği değerlere saldırı olduğuna dikkat çekerek, “Dolayısıyla Aysel için adalet istemek, özgürlük talep etmek Aysel’in temsil ettiği değerleri savunmak anlamına gelir. Bu hapis süreci içerisinde Aysel’in çok ağır sağlık sorunları yaşadığı herkes tarafından biliniyor. Hem bilinmesine hem de çeşitli bağımsız sağlık kuruluşlarından cezaevinde kalamaz raporu verilmiş olmasına rağmen sadece bağımlı olan bir kuruluşun İstanbul ATK’nin raporu gerekçe gösterilerek tahliye edilmiyor. Hasta tutsakların tahliye edilmesi başta Türkiye’nin hukuku ve evrensel hukuka göre mutlak bir zorunluluk iken hala cezaevinde olması var olan hukukun uygulanmadığı ve rafa kaldırıldığı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanlığı görevini yerine getirsin
Tuğluk’un annesinin cenazesinde yaşanan ırkçı saldırı ve Tuğluk’un kadın kimliği ve özgürlük mücadelesinin saldırıya uğramasının sorumlusunun siyasi iktidarın savaş ve ölüm politikası olduğuna dikkat çeken Akipa, “Bu hukuksuzluklar karşısında bilindiği gibi binlerce kadın, onlarca kadın örgütü Aysel’e özgürlük talep etmek için adalet taleplerini dile getirdiler. Getirmeye de devam ediyorlar. Bizler de bu çağrıyı sahiplenip tekrar ediyoruz: Aysel ve bütün hasta tutsakların bir an önce özgürlüklerine kavuşturulması gerekiyor. Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere yetkili bütün isimlerin sorumluluklarını yerine getirmesini bir kez daha yineliyoruz” diye konuştu.
İnsanlık onuru adına serbest bırakılsın
Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Hatice Demir de Aysel Tuğluk gibi sesini duyuramayan her kadın için mücadele etme sorumlulukları olduğuna dikkat çekti. Yetkili yerel sağlık kurulu raporlarına rağmen Aysel Tuğluk’un hala serbest bırakılmamasının politik olduğunu vurgulayan Demir, “Çünkü Aysel Tuğluk Kürt kadın siyasetçi, Kürt kadın hareketinin içinden çıkmış bir isim… Uzun yıllar Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle çözüm meselesini merkezine alan, siyasi partilerde politika yapmış muhalif bir kadın. Bu nedenle adalet ve insanlık onuru adına Aysel Tuğluk ve tüm hasta mahpusların serbest bırakılmasını talep ediyorum” dedi.
Yaşam hakkı ihlal ediliyor
Rosa Kadın Derneği üyesi avukat Berfin Polat ise Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan ırkçı saldırılar ve linç girişimleri ruh sağlığını büyük ölçüde olumsuz etkilediğini anımsattı. Polat, “Ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olan bu hükümlerle ve düzenlemelerle mahpusların yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Bunların en büyük sorumlusu maalesef ki cezaevinde kalabilir raporunu düzenleyen ATK’dir. Son süreçlerde cezaevlerinden peş peşe gelen ölüm haberlerinden de anlıyoruz ki ATK’nin vermiş olduğu raporlar siyasi iradenin etkisinde kalınarak verilmiş olan raporlardır. Ayrıca demir parmaklıklar ardından eriyen Aysel Tuğluk için başlatılan imza kampanyası dünyanın her yerinden destek gördü” dedi.
Bağımsızdan yargıdan beklenilen bu değil!
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi avukat Cemre Işık da şu ifadelere yer verdi: “Aysel Tuğluk yıllardır mücadele ettiği hak ihlallerine maruz bırakılıyor. Hastalığının başından beri kendisinin takibini yapan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin ‘cezaevinde kalamaz’ raporuna rağmen hala tahliyesi gerçekleşmiyor. Aslında bağımsız ve tarafsız bir yargıdan beklenen Aysel Tuğluk’un derhal tahliye edilmesidir. Ancak mevcut durumda tahliyesinin önünde ATK raporu bir engel oluşturmuş. Ben de Aysel Tuğluk’un özgürlüğü için ses çıkaran binlerce kadından biriyim. Yaşamına dönük hak ihlalinin derhal tahliye edilmesi gerekiyor.”
Kaynak: JINNEWS