Pakrat Estukyan
Ölümünün 15. yılında yarın bir kez daha vurulduğu yerde, kurucusu olduğu ‘Agos’ gazetesinin eski binası önünde gazeteci Hrant Dink’i anacağız. Türkiye’nin yakın tarihinde çok büyük anlamlar taşıyan simgesel bir gündür 19 Ocak 2007. Bir anlamda Ermeni tabusunun kırılma noktasıdır. O tarihten sonra resmi tarih tezini savunan akademik çevrelerin söylemleri inandırıcılıklarını önemli ölçüde yitirdiler. Yüz yıl boyunca işlenen ötekileştirme çabası “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” sloganı ile boşa düştü.
Ölümünün on beşinci yılında bu cinayeti kurgulayan, ilmek ilmek örerek uygulayan devlet aklı bir kez daha lanetlenecek. Özellikle bu cinayetle somutlaşan suç, “Katil devlet hesap verecek” sloganıyla bir kez daha ifşa edilecek. Bu slogandan rahatsız olan, kutsallık atfedilen devlet yapısının suçla ilişkilendirilmesini sindiremeyen çevrelerin, cinayet davasında yargılanan ve bir kısmı çeşitli cezalara çarptırılan yüzden fazla sanığın tamamının devlet memuru oldukları gerçeğini anımsamalarında yarar var.
Geçen yıl pandemi tedbirleri kapsamında on- line düzenlenen anma etkinliği bu yıl yine kitlesel katılımla gerçekleşecek. ‘Hrant’ın arkadaşları’ adlı inisiyatif bu anma etkinliği için hazırlık çalışmalarını tamamladı ve çağrısını da yayınladı.
Bu yıl da 19 Ocak tarihine yakın günlerde ve sonrasında yurt içinde ve dışında birçok noktada Hrant Dink anmaları düzenleniyor. Bunların bir kısmının duyuruları geldi, ama önemli bir kısmından da gerçekleşmesinden çok sonra haberdar olacağız.
Hrant’ın hain bir suikastla aramızdan alınmasından sonra oluşan tepki, sanatın hemen her dalında üretilen eserlere konu olarak koskoca bir üretim birikimine yol açtı.
Ülkenin önemli belgesel film yönetmenlerinden Ümit Kıvanç, ‘Hafıza Yetersiz’ adlı son filmi ile Hrant Dink fenomenini genç kuşaklarla buluşturuyor. Dink’in farklı tarihlerde ve değişik mekânlarda yaptığı konuşmaların özenle kurgulanması, onu ömründe hiç görmemiş olanların da bu olağanüstü insanla tanışmalarını sağlayan bir görsele dönüşmüş. Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Yetvart Danzikyan’la yaptığı söyleşide Ümit Kıvanç Hrant Dink’in içtenliğinin, sahiciliğinin ve samimiyetinin yazılarından çok konuşmalarında kendini hissettirdiğini söylüyor. Bu yüzden de filmi izlemenin, makalelerinden derlenmiş kitapları okumaktan daha etkili olduğunu belirtiyor. Film boyunca Hrant Dink’in kimseyi incitmemeye özen gösterirken bir yandan da olağanüstü bir özgüven ve kararlılıkla, adeta meydan okurcasına halkının tarihini sahiplenmesi, sesinin vurgusuyla, yüz ifadeleri ile bir kez daha yıkıyor inkâr duvarlarını.
Bu yıl, 19 Ocak tarihine birkaç gün kala elimize ulaşan Cengiz Sinan Çelik’in ‘Serdestan’ adlı şiir kitabını okurken bir sürprizle daha karşılaşıyoruz. ‘Kunduramda kardelen çiçeği’ adlı şiir ‘Ahper Hrant’a’ sunu notuyla yer almış kitapta. Çelik 2008 yılında da müebbet hapse hükümlü olduğu cezaevinde ürettiği bir tabloyu kız kardeşleri eliyle ulaştırmıştı ‘Agos’ gazetesine. Gazetenin emektar Ermenice editörü Sarkis Seropyan’ın her ziyaretçiye o tabloyu ve ressamını tanıtırken nasıl da duygusallaştığına defalarca tanık olmuştum.
15. yılda halen ısrarla Hrant’ın hesabını sormamızın nedeni, suç işleme potansiyeli bu denli yüksek olan bir düzenle yaşamanın imkânsızlığındandır. Vazgeçmek, 20 yaşındaki bir gencin kuşatılmışlık duygusunu aşamayarak yaşamına son vermesini de sineye çekmemizi gerektirecek. Vazgeçmek, Aysel Tuğluk’un hepimizin gözleri önünde yaşamdan koparılmasına razı olmak anlamına gelecek. Vazgeçmek, hayattan kopmaya, boyun eğmeye, haklarından feragat etmeye yol açacak. Bu anlamda vazgeçmek, insan onurunun korunmasından, yaşamdan, gitgide geleceğimizden vazgeçmeyi dayatacak.
O yüzden de ısrarla ve inançla vazgeçmeyeceğimizi haykırmak yaşamsal bir öneme sahip.