‘Cezaevlerindeki arkadaşların yalnızlaştırmaya, tecride, hafızasızlaştırmaya karşı çok yönlü direnişleri var ama seslerini bizim de bir şekilde daha örgütlü bir şekilde çıkarmamız gerekiyor’ mesajını veren siyasetçiler, hasta tutukluların durumuna dikkat çekti
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2020 yılında yayınladığı “Hapishaneler Raporu” verilerine göre, Türkiye ve bölge cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. Cezaevlerindeki tecrit, işkence ve şiddet politikaları ile beraber hak ihlalleri de koronavirüs (kovid-19) salgını ile her geçen gün artış gösteriyor. Birçok cezaevinden cezaevi idaresi ve gardiyanlar tarafından tutuklulara yönelik tehditler gelirken yaşam hakları ve temel hakları saldırı altında olan tutukluların durumuna dikkat çekmek için tüm çevrelerden ve siyasilerden çağrılar gelmeye devam ediyor.
‘Ölüme terk ediliyor’
Son zamanlarda cezaevinde gerçekleştirilen ölümlerle dışarıdakilere de bir mesaj verildiğini ifade eden HDP Şişli İlçe Yönetim Kurulu üyesi Nazmiye Ülker, “Siz de itaat etmezseniz, teslim olmazsanız, hep böyle mücadeleye devam ederseniz hepinizin sonu budur’ demeye çalışıyorlar” dedi. 1989’da tek tip elbise dayatmasına karşı direnenlerin dayakla öldürüldüğünü hatırlatan Ülker, aradan 30 yıl geçmesine rağmen kendini tekrarlayan bir devlet ve yönetim biçiminin devam ettiğini ve özellikle kadınları teslim alabilmek adına “Kadınların ne işi var politikada, otursun evinde üç çocuk büyütsün” yaklaşımını politikaya dönüştürdüğünü söyledi. “Bu zihniyetin kadınlar üzerindeki tutumu zaten bile bile ölüme terk etmek” diyen Ülker, “Aysel Tuğluk için ‘cezaevinde kalabilir’ raporu vermek düşman hukuku uygulamaktan başka bir şey değildir. Özellikle de onurlu, mücadele eden, dik davranan, itaat etmeyen kadınlar için tamamen ya ölüme terk etmek ya da ölüme zorlamaktır” değerlendirmesini yaptı.
‘Topluma görevler düşüyor’
Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tecavüz ve işkenceye maruz kalan Garibe Gezer’in İnsan Hakları Haftası’nda katledildiğine işaret eden Ülker, “1980’lerde, 12 Eylüllerde ve daha başka dönemlerde sahip çıkıldığı gibi şimdi de tutsaklara ve hasta mahpuslara sahip çıkmak, gündemleştirmek gerek. Devlet aklı elinden geleni yapacaktır ama dışarıdaki insanlar da dört duvar arasında olan insanlara bu kadar şey yüklememeli, topluma çok çok büyük görevler düşüyor. Duyarlılık gösterilmeli, hasta mahpuslar muhakkak tahliye edilmeli, dışarıda tedavileri sürdürülmeli ve toplumun içine tekrar geri dönmeli” dedi.
‘Erkek-devlet şiddetini biliyoruz’
Cezaevlerindeki tutukluların sistematik bir şekilde cinsel, psikolojik, fiziksel şiddete maruz bırakıldığını paylaşan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul İl Kadın Sözcüsü Didem Acabey ise, Garibe Gezer’in tekli hücrede öldürülmesini hatırlatarak, cenazesinin kaçırılmasının ve cenaze aracının verilmemesinin Kürtlerden edilen nefretin açık göstergesi olduğunu belirtti. “Türkiye’de çıplak aramadan tutalım gözaltı ve tutuklama süreçlerinin hepsi kadına ve tutsağa bir şiddet mekanizması halinde dönüyor” diyen Acabey, kadınların erkek-devlet şiddetini çok iyi bildiklerini paylaşarak, “Kadınlara yönelik şiddetin değişmediğini de görüyoruz, Ekin Wan’ın vücudunun teşhir edilmesiyle Garibe Gezer’e cinsel şiddette bulunarak onu bir hücrede ölüme terk etmek çok farklı şeyler değil, ikisi de erkek-devlet şiddeti. İpek Er neden intihara sürüklendi, İpek Er’den biliyoruz, Gülistan Doku nasıl kaybettirildi, Gülistan Doku’dan biliyoruz, Ayşe Gökkan’a neden 30 yıl ceza verildi, Ayşe Gökkan’dan biliyoruz, Deniz Poyraz’dan biliyoruz, Garibe Gezer’den biliyoruz” diyerek dayatılan tecrit ve baskılara karşı mücadeleyi birlikte büyütme çağrısını yaptı.
İSTANBUL