Hüseyin Aykol
9 Ocak 2022 akşamı bir arkadaşımızı, bir yoldaşımızı sürgünde kaybettik. Ardından onu ne kadar sevdiğimizi-saydığımızı belirten haberler yapıldı. Ancak cenaze töreni sürgünde yapılabildi. Yoldaşları-arkadaşları ilanlar verdi gazetelere. Nüfus kağıdında adı Ökkeş Ünlübayır diye yazılsa da, kendisinden hep Hüseyin Narlı diye bahsedildi; yazdığı makalelere ve katıldığı panellere ithafen. Hüseyin Narlı’yı anlamak ve onu tarihte hak ettiği yere oturtabilmek için Türkiye Komünist Partisi -Birlik’ten -kısaca TKP(B)- mutlaka ve genişçe bahsetmek gerekiyor:
Kuruluşu 1975’lere kadar dayanan ve genel sekreterliğini Ahmet Kaçmaz’ın yaptığı TKP(B), Ahmet Kaçmaz’ın Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Genel Başkanlığı’nı tercih ederek, illegal partiden ayrılması-onu reddetmesi üzerine genel sekreterliğe İbrahim Seven’in seçildiği TKP(B), 1980 yılı başlarında 1. Kongresi’ni; 1980 yılı yaz aylarında ise 1. Konferansı’nı toplamış ve gelmekte olan 12 Eylül faşist cuntasını tespit etmiş bir partidir.
Gerçi bu tespit, onu 1981 yılı sonbaharından itibaren kendisine yönelik operasyonlardan kurtaramadı. Yüzlerce militanı işkenceden geçirilip, cezaevlerine atıldı. Bunun üzerine parti, merkezi yapısını korumak amacıyla kimi kadrolarını özellikle Hatay üzerinden Ortadoğu’ya taşıdı. Lübnan’da Filistinli devrimci örgütlerle dayanışma içinde oldu. Dahası Bekaa’da PKK ile iletişime girdi. Kürt Özgürlük Hareketi ile Türkiye’de ortaklaşa mücadeleyi amaçlayan cephe faaliyetlerine katıldı. 12 Eylül Faşist Cuntası’nın hüküm sürdüğü yıllarda Avrupa’ya sürgüne gidişler konusunda sadece kendi kadrolarının değil, başka örgütlerin yöneticilerinin ya da kimi aydınların Edirne üzerinden Avrupa’ya çıkarılması konusunda da önemli bir rol oynadı.
TKP(B)’nin mücadele tarihi
Parti, 1986 yılının Kasım ayında II. Kongresi’ni topladı. Bu kongrede iki önemli karar alındı: Birincisi Silahlı Halk Birlikleri (SHB) kuruldu. Böylece parti, silahlı mücadeleyi benimsemiş ama bunu parti ideolojisiyle donanmasını şart koşmayan ayrı bir örgütlenmeye havale etmişti. Bu kongrenin aldığı önemli kararlardan biri de Yekitiya Komunisten Kurdistan (YKK) isimli bir örgütün kurulması oldu. Böylece Kürdistan’da faaliyet yürütmek üzere özerk bir örgüt kurulmasına karar verilmiş oldu. Yani ideolojik olarak TKP(B)’ye bağlı ama örgütsel olarak ayrı bir örgüt kuruldu. YKK’nin MK düzeyindeki yöneticilerinden biri de Hüseyin Narlı’ydı.
1989 yılında ise TKP(Birlik)’in III. Kongresi yapıldı. Kongre’de yaşanan tartışmalar üzerine Genel Sekreter İbrahim Seven, bir grup arkadaşıyla birlikte partiden ayrıldı ve Devrimci Komünist Partisi adıyla -ömrü çok kısa süren ayrı bir örgüt kurdu. Partide kalanlar, genel sekreter olarak Suat Bozkuş’u seçti. Kongre sonrası Merkez Komitesi’nde yapılan tartışmalar sonrasında, Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin ulaştığı aşama selamlandı ve bu yüzden YKK’nin kendisi feshetmesi ve bu mücadeleye devam etmek isteyenlerin PKK’ye katılması tavsiyesinde bulunuldu. Yine TKP(B) 1992 yılında topladığı II. Konferansı’nda adını Türkiye Devrim Partisi (TDP) olarak değiştirdi. Bu karar, basit bir isim değiştirme değil, tüm parti üyelerini silahlı mücadelenin içine katma anlayışını içeriyordu.
Otuz yıl öncesinde kalmış bir partiden-örgütten bahsediyoruz burada. Ancak yine de TKP(B)’den bugün bile uzun uzun söz etmeyi gerektiren en önemli husus, herhalde Türkiyeli bir sol örgütün Kürt sorununa yaklaşımı üzerine olmalı. Nitekim çok büyük kitlelere ulaşmayı başarabilmiş kimi sol örgütler, Kürt sorununun çözümünü -birçok başka diğer sorun gibi- devrim sonrasına ertelerken, Türkiye’de sadece iki sol örgüt, Kürt sorununu kendine özellikle ve öncelikle dert edindi: Kurtuluşçular ve TKP(B). Örneğin TÖB-Der davasında yöneticilerin çoğu 5 yıl hapis cezası alırken; bizim TKP-Birlik üyesi arkadaşlarımız, Kürt sorunu üzerine aldığı tavırlar yüzünde 8 yıl hapis cezası aldılar.
Yekitiya Komunisten Kurdistan
Kurtuluşçular, 12 Eylül sonrasında, Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü isimli bir örgütlenmeye giderken, TKP(B) yönetimi, Kürt halkının kurtuluşunun ancak ayrı bir örgütlenme ile çözülebileceğinden hareketle 1986 yılında Yekitiya Komünisten Kurdistan-YKK isimli ayrı bir örgütlenmeye gitti. İşte burada Hüseyin Narlı’nın yaşam öyküsüne geçmek gerekiyor:
Hüseyin Narlı, nüfus kağıdındaki resmi adıyla Ökkeş Ünlübayır, Maraş Pazarcık doğumlu bir insan. Ancak ailesinin bir bölümü Türkiye’nin Suriye ile olan sınırı 1920’li yıllarda çizilirken, Efrin’de kalmış. Yani aile Kürt ve Alevi. Maraş Lisesi’nden Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne gelen Hüseyin Narlı, artık her üç K’den üçünü de omuzlarında taşımaya başlıyor: Kürt, Komünist ve Kızılbaş…
ODTÜ ve ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne okurken, TSİP, SGB’de faaliyet gösteriyor ve yönetici seçiliyor. Ardından Suriye’ye geçen parti kadroları arasına katılıyor ve Bekaa’da TKP(B)’nin Devrimci Birlik çalışmalarında yer alıyor. Ardından partinin Avrupa’daki çalışmalarını yürütmek için seçilenler arasında Hüseyin Narlı da bulunuyor. Partinin MK ve Polit Büro üyelerinden biri olarak zaman zaman Türkiye’ye illegal olarak gelip-dönse de, Avrupa’da kalma-yerleşme konusunda görevlendirilen ‘şanssız’ kişilerden biridir artık o.
Önce parti merkezinden Yekitiya Komunisten Kurdistan Merkez Komitesi’ne (MK genel sekreteri) tayin ediliyor. YKK’nin feshedilmesi üzerine ise kendisi PKK çalışmalarına yönlendiriliyor. Hüseyin Narlı’yı ondan sonra Kürt Özgürlük Hareketi’nin Avrupa’daki tüm çalışmalarında görüyoruz. Hem Kürt hem de Alevi olması nedeniyle, Kürdistanlı Alevilerin bir araya getirilmesinde önemli rol oynuyor. Dahası Avrupa’da kurulan Kürt televizyonlarının kuruluşlarına -özellikle teknik- katkıda bulunuyor. Program hazırlıyor, panellere konuşmacı olarak katılıyor.
“Katılıyordu…” dememiz gerekiyor artık maalesef. Kanserle üç yıldır sürdürdüğü mücadeleye geçen hafta yenik düştüğünde ardında kalan biz yüzlerce, binlerce insan olarak çok üzüldük. Ancak onu tanımış olmanın ve birlikte mücadele etmiş olmanın haklı gururunu da taşıyoruz.
TKP(B) kadroları ne yapıyor?
TKP(B) kadroları, Ortadoğu’da ilan edilen Devrimci Birlik Platformu’ndan itibaren Kürt Özgürlük Hareketi’nin tüm ortak kurumlarında ortak mücadele ettiler. Nitekim önce ortak yayın projesi olan Halk Gerçeği’nde yer aldılar. Sonra Halkın Emek Partisi’nden (HEP) başlayarak şimdiye kadar kurulan ve Kürt sorununu parlamenter yoldan çözmeyi amaçlayan tüm partilerde yer aldılar. Dahası bu partilerin il, ilçe yönetimlerine, parti meclislerine ve hatta partinin genel sekreterliğine ve parti genel başkanlığına bile seçildiler.
İşte Hüseyin Narlı, bu anlayışın zirve örneklerinden biriydi. Ancak sonuncusu da değildir. Halen Kürt Özgürlük Hareketi’nin Türkiyeli sol-sosyalist örgütlerle ortaklaşa kurduğu tüm ortak mücadele kurumlarında -üstlendikleri görevin düzeyi her ne olursa olsun- TKP(B) eğitimi, terbiyesi almış kadrolarla karşılaşabilirsiniz. Devrimci mücadeleye bunca yıldır devam edenlere selam ve saygılarımızla…