Aysel Tuğluk’un mücadele arkadaşları devletin Tuğluk’a bir özür borçlu olduğunu belirterek, ATK’nin AKP’nin cezaevlerinde devreye soktuğu fili idam cezasına ortak olduğunu söyledi. Aynı zamanda sanal medyada Tuğluk’un serbest bırakılması için #AyselİçinGeçOlmadan kampanyası yapıldı
Kürt siyasetinin önemli isimlerinden biri olan, bütün kadınlar için mücadele eden ve Türkiye’nin ilk Eşbaşkanı olan Aysel Tuğluk, 5 yılı aşkın süredir Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Cezaevi’nde tutulduğu süreçte sağlık sorunları yaşamaya başlayan ve “demans” teşhisi konan Tuğluk’un sağlık durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Kocaeli Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) Tuğluk hakkında verdiği “cezaevinde kalamaz” raporuna karşı İstanbul ATK’nin “cezaevinde kalabilir” yönünde rapor oluşturulması dünyanın dört bir yanında tepki ile karşılanırken, Adalet Bakanlığı sessizliğini korumaya devam ediyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekilleri Tuğba Hezer ve Besime Konca, Aysel Tuğluk’un yaşadığı sağlık sorunlarını, ATK’nin raporunu, Adalet Bakanlığı’nın sessizliğini ve yürütülen politikalara ilişkin Jinnews’ten Dilan Babat’a değerlendirmelerde bulundu.
Hepimizde iz bıraktı
Aysel Tuğluk’un Türkiye siyaset tarihinin ilk kadın eşbaşkanı olduğunu ve bunun başlı başına sadece Kürtlerin değil, Türkiye’deki milyonlarca kadın açısından sembolik bir anlam taşıdığını belirten Tuğba Hezer, “Kürt kadın mücadelesinde verdiği bedellerle eşbaşkanlık sisteminin ilk temsiliyeti ve vücut bulmuş halidir. Tuğluk, Türkiye hapishanesinde sağlık sorunları ile birlikte rehine olarak tutuluyor. Tuğluk, mücadelesi boyunca kararlığı, duruşu ile kadınların Türkiye toplumundaki sorunlarına yaklaşımı, naifliği ile birlikte her birimizde bir iz bıraktı” dedi.
Kadınlara mesaj verilmek isteniyor
Aysel Tuğluk’un “hapishanede kalamaz” raporuna rağmen devletin Tuğluk’u dört duvar arasında bırakma ısrarını “Aysel şahsında kadınlara bir mesaj verilmek isteniyor” sözleriyle yorumlayan Hezer, “Kürt kadınları olarak Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da bir toplum değişimin kadın özgürlüğü ile başarabileceğinin inancını ortaya koyduk. Kadını özgürleştirmek için mücadele verdiği toplumlarda faşist rejimler ilk olarak kadınları seçiyor. Değişim ve dönüşüm gücüne sahip olan kadınlar onların karşısına bir tehdit olarak çıkıyor. Bu tehdidi bertaraf etmenin kendince yollarını arıyor. Aysel Tuğluk’u rehin tutarak ve onun yaşamını kast ederek yapmaya çalışıyor. Bu rejimin Kürtlerin demokratik mücadelesine bir saldırısı var. Ama bu saldırıyı en dirençli kadınlara yönlendiriyor. Aysel Tuğluk hapishanede sağlığını kaybetti. Sağlıklı bir birey olarak o hapishaneye girdi. Devletin saldırı politikalarının sonucu Aysel’in sağlığı bu hale geldi” diye belirtti.
Bu acıyla kimse baş edemez
Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesinde yaşanılan ırkçı saldırıyı hatırlatan Hezer, şöyle devam etti: “O süreçte Aysel Tuğluk annesinin ölüm haberi ile annesinin cenazesine eşlik etmek için oradaydı. Hiçbirimizin yaşamak istemediği bir saldırı yaşadı ve bu acıyla kimse baş edemez. Annesi Dersim’de defnedildi ve ona da eşlik edemedi. Aysel annesinin cenazesine yapılanlardan kaynaklı kendisini de suçluyor. Pek çok yönüyle Aysel şahsında direnen, mücadeleci kimliği şahsında hepimize bir mesaj verildi. Bu iktidar Hatun anne ve Aysel şahsında Kürtlere yapabileceği saldırının üst aşamalarının olduğunu gösterdi.”
ATK fili idam cezasına ortak oluyor
İktidarın tutuklamalarla Kürt mücadelesinin önünü kesmek istediğini ancak tutuklamalar ve baskılara rağmen istediğini elde edemediğini kaydeden Tezer, “Bunun başka bir yöntemi olarak hapishanelerde fili idam uygulamasını ortaya koyarak gerçekleştirmek istiyor. ATK’nin verdiği raporlar ‘cezaevinde kalabilir’ raporları değil, ‘cezaevinde ölebilir’ raporlarıdır. Saldırı bir parçası olarak ATK, ‘Hipokrat’ yeminine göre değil rejime bağlı olarak bu kararı veriyor. İnsanların hayatlarını kurtarmaya yeminli olan hekimler cinayete teşebbüs ediyorlar. Bunun en somut hali budur. ATK’nin aldığı kararlar ölüm getiriyor. Bu ölümlerin sebebi salt sadece rejimin suçu değil, rejimin kararlarına biat eden ve eksiksiz yerine getiren ATK’de suçlu. Aysel Tuğluk hakkında Kocaeli Hastanesi tarafından verilen bir karar var ama ATK yaptığı beş dakikalık görüşmede ‘cezaevinde kalabilir’ kararı verebiliyor. ATK’nin yaptığı fili idam cezasına ortak olmaktır. Hasta tutsakların durumu her geçen gün ağırlaştıkça ATK bunun hesabını veremez” şeklinde konuştu.
Hapishaneden çıkarmak için yan yana gelmeliyiz
“Aysel sadece kendisi için değil, milyonlarca kadın için mücadele etti ve bu yüzden şu an tutsak” diyen Tezer, bu tutsaklık süresince devletin kendi kanunlarını uygulamadığına değindi. Tezer, “Onlara, bizler için verdikleri mücadelenin sonucu olarak bu bedel ödetiliyor. Aysel Tuğluk ve diğer tutsaklar için adalet dilenmiyoruz. Olması gereken şeyi istiyoruz. Aysel ve diğer tutsaklar bizler için o dört duvar arasındalar ve onları çıkarmak boynumuzun borcudur. Aysel milyonlar için mücadele verdi ve milyonlarca kadın Aysel’i hapishaneden çıkarmak için yan yana gelmeliyiz. Milyonlar isterse devletin dört duvar arasında tutsaklara dayattığı fili idam cezasını durdurabiliriz” çağrısında bulundu.
Dersim Katliamı’ndan kurtuldular
Aysel’in bir kadın, hukukçu ve Dersim’li olarak mücadele ettiği süreç boyunca arkadaşlarında izler bıraktığını söyleyen Besime Konca ise, Dersim Katliamı’nda sağ kalan Tuğluk’un ve ailesinin kimliğini, Kürtlüğünü, özgürlüğünü esas alarak mücadele etmesinin çok değerli olduğunu dile getirdi. Besime Konca, “Bunun travması ile mücadele eden bir kadın arkadaş olarak Aysel bugünlere geldi. Örnek bir süreç olan eşbaşkanlık sisteminde ilk eşbaşkan olarak bu mücadelede yer alması, kadın iradesini, demokratik çoğulcu siyasetti, erkek egemenlikçi siyaseti yıkmak konusunda mücadele etmiş bir arkadaşımızdır. Eşbaşkanlık döneminde gülümseten anıları vardır. Aysel bu sistemi oturtmak, erkek egemen zihniyetine karşı mücadele ederek siyaseti özgürleştirmenin zorlukları içerisinde olan ve direngen olmayı, ısrar etmeyi gerektiren bir süreçte yer aldı” diye konuştu.
Nerede hukuksuzluk varsa oradaydı
Tuğluk’un devletin zulmünden yeterince nasibini alan bir kadın olduğunu, Tuğluk’un abisinin 1980 tarihinde cezaevinde işkenceler sonucu katledildiğini belirten Konca, “Bunun ardından annesi ile birlikte metropole göç etmesi kimlik bilincini daha da geliştirdi. Buna rağmen adım atmayan, DTK, DBP, HDP’de siyaset yapmak, Diyarbakır ve Van Milletvekili süreci geçirmek kolay bir şey değil. Bedel gerektiren, zorlukları göğüslemeyi gerektiren bir süreçti ve bunları bilen bir arkadaş olarak siyasete atıldı. Asrın hukuk bürosunda görev almış ve Sayın Öcalan’ın avukatlığı konusunda doğrudan, insan hakları ve hukuku savunan bir arkadaşımızdır. Kadın olarak, politik olarak da siyasetten bütün alanlarda çalışmalarını yürüttü. Kobanê sürecinde DAİŞ’in saldırıları karşısında politik bir kişilik olarak çabaları çok fazlaydı. Nerede hukuksuzluk, trajedi, zorluk varsa bunun mücadelesini ve sorumluluğunu alan bir arkadaşımızdır” dedi.
Aysel politik bir rehinedir
ATK’nin son yıllarda aşındığını, tıbbın ve genel politikanın dışında AKP’nin beklentilerine cevap olan bir kurum haline geldiğini belirten Konca, şöyle devam etti: “Yargı süreçlerinden tutalım, yerel mahkemelerine kadar hukuksuz süreçleri söz konusu. Aysel politik bir rehinedir. Kısmen adalet beklediğimiz ve bağımsız karar verebileceğini düşündüğümüz ATK’nin de mahkeme ya da AKP’nin politikaları gibi karar alması kabul edilecek bir durum değil. Oysa ATK’ye ‘Hipokrat’ yemini hatırlatmak isteriz. Yerel sağlık örgütleri, ‘cezaevinden kalamaz’ kararları alınmasına rağmen ATK’nin tam tersi karar vermesi politik bir yaklaşım olduğu açık bir durum. Bu kurumu teşhir etmek lazım. Geçmiş yıllarda da çok acil tahliye edilmesi gereken hastalar varken, hastanelerde öldüler ve öldükleri gün tahliye kararları verdiler. Mehmet Emin Özkan yaşı ve hastane hastane dolaşmasına rağmen tahliye edilmiyor. 80’cilerin işkencecilerinden farklı değiller. AKP’nin açık bir şekilde düşman hukuku uygulamasından farklı değil ATK’nin kararları.”
Devlet Aysel’e borçlu
Aysel Tuğluk şahsında çok açık ve adil olmayan bir süreç yaşandığını ve bu zincirlemenin yıllardır yaşandığını vurgulayan Konca, “Parlamentoda da çoğu kere politik kadınlar olarak, teşhir edildik, sözlü olarak tacizlere uğradık. Aysel arkadaşımız da çoğu kez hedef gösterildi. Fakat tutuklayıp rehin almak durumu daha da ağırlaştırıyor. Binlerce hasta tutsak bu riski yaşıyor. Ölümler gittikçe sıklaştı. Açık bir idam uygulamasıdır bunu yapmak. Hasta tutsaklar ve Aysel özelinde kampanyalar yürütmek önemlidir ama bunu toplumsallaştırmak lazım. Bütün hukuki kurumlar birlikte hareket ederek, bundan ısrarcı olması lazım. Hukuki gerekçeleri deşifre ederek mücadele yürütmek lazım. Aysel’in yaşadığı sağlık sorunu hükümetin doğrudan payı var. Annesi’nin cenazesine yapılanlar insanlık suçu. Devlet Aysel’e bir özür borçlu. Birlikte kaldık ve travmasını çok yaşadı. Doğrudan kendisine bir mesaj olduğunu, geçmişte yaşananlarla bağlantılı olduğunu her defasında bizlere söyledi. Devlet de bunu bilerek yaptı. Aysel’i sahiplenmek ve bir an önce çıkarılması gerektiğini başta mücadele arkadaşları olarak çok şey yapmamız lazım. Sadece bizim sorumluluğumuz değil, herkesin sorumluluğudur” çağrısında bulundu.
#AyselİçinGeçOlmadan kampanyası
Öte yandan, “Aysel Tuğluk’a Özgürlük İçin 1000 Kadın”ın imzasıyla 7 Ocak’ta açıklanan ve kısa sürede 52 ülkeden 6 bini aşkın kadının imzasıyla geniş bir çağrıya dönüşen kampanyada #AyselİçinGeçOlmadan hashtagı ile Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu (ATK) göreve çağrıldı.
Bir an önce serbest bırakılmalı
Çağrıda, “52 ülkeden 6 bin kadın olarak, Aysel Tuğluk’un yaşadığı ağır hastalığa ilişkin yetkili sağlık kurumlarının hazırladığı ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarının dikkate alınmasını, hukuka, insan haklarına uygun bir karar verilmesini, Aysel Tuğluk’un derhal serbest bırakılarak tedavi olmasının sağlanmasını talep ediyoruz” diyen kadınlar, Aysel’in tedavi ve muayene sürecini aylarca sürdüren Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurulu’nun “cezaevinde kalamaz” raporuna işaret etti.
İnsan haklarıyla hareket edilme
Yetkili mercilerin Tuğluk’un cezaevinde tek başına hayatını idame ettirmesinin gün geçtikçe imkansızlaştığını görmezden geldiğini ifade eden çağrıcı kadınlar, Adalet Bakanlığı’nın ve ATK’nin siyasi saiklerle değil bilimsel raporlarla, hukukla ve insan haklarıyla hareket etmesinin bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Bir an önce özgürlük istiyoruz
“Biz kadınlar bu hukuksuz süreçte sorumluluğu olan tüm yetkilileri bir kez daha hukuk ve bilime uygun davranmaya çağırıyoruz. Biz, hayatın ve mücadelenin her alanından binlerce kadın Aysel Tuğluk’a ve bütün hasta tutsaklara bir an önce özgürlük istiyoruz!” diyen kadınlar dijital medyada #AyselİçinGeçOlmadan etiketiyle taleplerini dile getirdi.
HABER MERKEZİ