Shakespeare, dört büyük tragedyasından biri olan ve İskoçya söylencelerine dayanan “Macbeth”i 1605 ve 1606 yılları arasında yazdı. Onun temel kaynağı Raphael Holinshed’di. Yazarın en kısa tragedyası olan bu oyun, klasik tragedya anlayışına da en uygun olan oyunudur. Yalnızca psikolojik derinliği ile değil, aynı zamanda iktidar temasını evrensel bir yaklaşımla işlemesiyle de ilginçtir. Güç ve çıkar hırsıyla yanıp tutuşanların, kendi yollarında her türlü dalavereyi ve acımasız planları nasıl uyguladıklarını ve katlandıkları sonuçları işler. Aynı zamanda Shakespeare’in yaşadığı ve yapıtlarını yazdığı dönem, feodalizmin çözülmeye ve kapitalizmin üretim ilişkileri düzleminde ve siyasal/ideolojik düzlemde yayılmaya başladığı bir dönemdir. Yeni bir sınıfın ilk adımlarını duyuyoruz bu dönemde ve Shakespeare eserlerinde. Ancak bir kralcı ve feodal sistemin devamını savunduğunu genel olarak oyun sonlarına bakarak görebiliriz. Buna rağmen hırslarının kurbanı olanların ödediği bedeli tarafsızlıkla anlatmıştır.
Masum Uykuları Öldüren Macbeth
Macbet oyunu İskoç Kralı Macbeth’e dayanmaktadır. Macbeth ismi “hayatın oğlu” anlamına gelmektedir. Shakespeare’in Macbeth ismini seçmesi tesadüf değildir. Gerçek Macbeth 1005 – 1057 yılları arasında yaşamış ve yaklaşık olarak 1039- 1054 yılları arasında hüküm sürmüştür. “Tarihçilerin belirttiklerine göre gerçek Macbeth 1039 yılında, beceriksiz kuzeni Duncan’ı tahttan uzaklaştırarak krallığı ele geçirmiştir. KralII. Malcom’un bir torunu olarak Macbeth,İskoçya krallığında hak iddia etmiştir. Gerçek Macbeth bir cinayetten ziyade bir sivil savaş sonucu tahtı ele geçirmiştir ve Kral Duncan bu savaşta ölmüştür. (Banquo’nun varlığına dair gerçekte bir kanıt yoktur.) Fakat Holinshed Tarih’inde Banquo’nun Macbeth’e ortaklık yaptığından söz eder. Ayrıca gerçek Duncan ile Macbeth arasında yaş farkı yoktur; Shakespeare oyunda Duncan’ı daha yaşlı yapar.
Gerçek Macbeth İskoçya’yı akılcı bir şekilde ve barış içinde 17 yıl boyunca yönetmiştir. Onun hükümdarlığı sürgündeki prens Malcolm’un İngiliz ordusuyla İskoçya topraklarını işgal etmesiyle sona erer.” Tarihten ve mitolojiden beslenen Shakespeare’in teatral başarısı da eklenince metinlerine neredeyse 500 yıl öncesinden günümüze kadar unutulmaz eserleriyle güncelliğini koruyor. Başta onurlu bir askerdir Macbeth. Zaman içinde eli kanlı bir katile dönüşür. Amcasının oğlunu Kral Duncan’ı uykusunda öldürür her şeyin bilincinde olan Macbeth hırsının önüne geçemez ve kendi deyimiyle ise Kralı öldürdüğü an ‘’Masum uykuları da öldürmüştür.’’ Tabi ki bununla kalmayacaktır kral olma yolunda yürümek için bile daha fazla insanın ölmesi gerekir. Böylece kanlı bir yolculuk başlar. Sheakespeare eserlerinde sıradan insanlara rastlamak pek mümkün değildir.
Bu oyunda ise kısa bir yer kaplasa da Kapıcı figürü atlanmamalı. Bir sahne önce kral Duncan öldürülmüştür. Kralın öldürüldüğü mekân, yani Macbeth’in sarayı Shakespeare’in kapıcısı tarafından cehennem olarak adlandırılır. Shakespeare için cehennemlik olanlar, yani burjuva değerleri içselleştirmeye başlayanlar Kapıcı tarafından gülünç bir şekilde ele alınırlar. Macbeth’e dönecek olursak kendi kuzenini öldürdükten sonra içi müthiş bir güvensizliğe kapılan Macbeth korkularının kaynağının Banquo olduğunu düşünmektedir. Çünkü Cadıların verdiği kehanete göre Banquo’nun oğlu da Kral olacaktır. Macbeth’i saran güvensizlik, suçluluk duygusuyla karışıp sabit bir fikir halini alır. Tahtı onun soyuna kaptırmamak kaygısıyla Banquo’yu öldürmesi gerektiğine, o ve oğlu yaşadıkça güvenlikte olamayacağına inandırır kendini. Duncan’ı öldürmek için kendi yükselme hırsı dışında bir neden bulunmadığını itiraf eden Macbeth, savunma içgüdüsüyle hareket ettiğini söylemektedir şimdi: Ancak cinayeti kendi eliyle işlemeyecektir bu kez; Duncan’ı öldürürken çektiği azabı yeniden yaşamaktan korkar çünkü. Kiralık katiller Banquo’yu öldürürler ama oğlu Fleance kaçıp kurtulur. Böylece Macbeth yine geleceği garanti altına alamamış, yine hükmedememiştir zamana.
Ancak Banquo’nun hayaleti göründüğünde yaşadığı çılgınca korkuya rağmen cinayetleri sürdürmekte kararlıdır. Kötülüğe alışıp kanıksayabildiği takdirde rahatlayacağını düşünür. Kendini bir türlü güvende hissetmeyen Macbeth cinayetlerine bir yenisini ekler: Bu kez Macbeth’in zorbalığı karşısında İngiltere’ye kaçan Macduff’un karısına ve çocuklarına gelmiştir sıra. Artık bütün şatoyu huzursuzluk kaplamış ve neleri kaybettiğinin bilincindedir Macbeth: etrafı sevgi, dostluk ve sadakatten örülmüş bir halka yerine ona sözde saygı gösteren ama aslında nefret duyan, arkasından lanetleyen insanlarla çevrilidir. Yolun sonuna geldiğinde, ölümü de yaşamı gibi kanlı olur. Ancak korkunun tadını unutup kötülüğü kanıksamış da olsak, karısını ve çocuklarını öldürttüğü Macduff’la vuruşmak istemez. Macbeth’te gördüğümüz son insanlık kırıntısıdır bu. Ama Macbeth’in ölümü yine de Macduff’un elinden olacaktır. Hükümdar kendi kaderiyle birlikte ülkesinin kaderini de elinde tuttuğundan, Macbeth’in zulmü İskoçya’yı saran iltihaplı bir hastalığa dönüşür.
Karşılıklı sadakat, dostluk ve sevgi yerini güvensizlik ve korkuya bırakırken eski dostlar bile çekinirler açıkça konuşmaya. Yaralı ve hasta ülkenin sağlığına kavuşması, dengelerin yeniden kurulabilmesi için Macbeth’in ölmesi gerekmektedir. Tahtın meşru sahibine teslim edilmesiyle Macbeth’in İskoçya’da yarattığı kaos nihayet son bulur. Peki, iyilerin kazanmasıyla soyun sosyal ve politik açıdan gerçek bir mutlu sona ulaşır mı acaba? Cadıların kehanetine göre İskoçya tahtı Banquo’nun soyuna, yani Kral James’in soyu olan Stuart’lara geçecektir. Macbeth’in yerine kral olam Malcolm başka bir soydan geldiğine göre, taht el değiştirirken kanlı olaylar mı yaşanacaktır yine? Savaşla başlayan, cinayetlerle süren ve yine savaşla noktalanan oyunun yansıttığı dünyada madalyonun bir yüzü onur ve cesaretse diğer yüzü kan ve şiddettir. Peki halk için ne değişir oyunda gelen Macbeth olmuş, Duncan gitmiş, Malcolm gelmiş bunlar ne ifade eder ? Tüm bu kuşkuları dile getirebilmemize olanak veren bir metinle karşımıza çıkan Shakespeare, mutlak çözümlere ulaşmanın zor olduğunu anımsatır bize. Son olarak iktidar kavgası çevresindeki insanın kıyıcılığı, yarattığı vahşet, dünyayı uğrattığı yıkımı işleyen Shakespeare’in Macbeth oyunu, ne yeri ne de zamanı açısından eskide kalmış bir masal veya bir oyun değil! Macbeth’in, 400 yıl öncesinden günümüzü anlatan güçlü bir ışık olma özelliğini tüm gücüyle sürdürüyor…
Rewşan Apaydın