PKK Lideri Abdullah Öcalan, 2013 yılında Paris’te katledilen Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’e ilişkin, ‘Sakine’lerin olayı öyle bir kırılma noktası ki, Bundan sonra 9 Ocak tarihi de bizim açımızdan önemli bir tarih olacaktır’ dedi
Kürt sorununun çözümüne ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında görüşmelerin başladığı ve ilk kez Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekillerinin İmralı’ya gittiği sürecin günlerinde Fransa’nın başkenti Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçi katledildi. 3 Ocak 2013 tarihinde BDP’li milletvekillerinin İmralı’ya gidişinden 6 gün sonra 9 Ocak 2013 tarihinde PKK’nin kurucu kadrolarından Sakine Cansız (Sara), Gençlik Hareketi Üyesi Leyla Şaylemez (Ronahi), Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan’ın (Rojbin) Paris’te Gare du Nord Tren İstasyonu yakınlarında bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda katledilmelerinin üzerinden 8 yıl geçti.
Katliamın üstünü örtme çabası
Fransız adli makamları katliam sonrası tutuklanan tetikçi Ömer Güney’in MİT bağlantılarına işaret ederek katil zanlısının MİT için çalıştığı, katliamdan önce 13 kez Türkiye’ye geldiği ve Ankara’daki MİT Kurumu ile irtibatta olduğunu belirledi. Söz konusu durum Türkiye’deki ilgili kurumlara soruldu ancak buna dair bir cevap gelmedi. 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesi sonrasında başlatılan soruşturmada işlenen cinayetlerin “kabul edilemez” olduğu açıklamasında bulunan Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, yaşanan ölümleri aydınlatmakta kararlı olduklarını ifade etse de, açılan soruşturma dosyasına “gizlilik” kararı getirildi. 2014’de kaldırılan bu karar, kısa bir süre sonra yeniden alındı. Kürt kadın siyasetçilere ilişkin aradan geçen zaman ve delillere rağmen Fransa sorumluları açığa çıkarmak bir yana adım adım üzerini örtmeye çalıştı.
Suikast planları!
Katliamdan sonra İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan Sakine, Leyla ve Fidan’ın katledilmesine ilişkin tespitlerde bulundu. Ortaya çıkan bilgi ve belgelere ilişkin “Baransu, Emre falan ‘Yirmi iki PKK kadrosu öldürülürse’ diye yazdılar işte. Sakine ile başladılar” yorumunda bulunan Abdullah Öcalan, Sakine Cansız ve arkadaşlarının katledilmesini “süreci bitirmeye yönelik bir provokasyon” olarak değerlendirdi.
9 Ocak darbesi
Sakine Cansız ve arkadaşlarının öldürülmesiyle asıl mesajın PKK’ye verilmeye çalışıldığını belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Özal’dan bugüne kadar gelen çözüm sürecine komplocu güçlerin yönelimleri devam ediyor. Daha büyük şeyler olabilirdi. Glaido’nun son kurbanları Sakine’lerdir. Mesaj bizedir, mesajı şudur: PKK böyle halledilir! 9 Ocak darbesi süreci bitirme darbesidir” dedi.
Kırılma noktası…
Mehmet Baransu’nun Taraf Gazetesi’nde yer alan “Yirmi bir etkili PKK lider kadrosu imha edilirse mesele çözülür” yazısına dikkat çeken Abdullah Öcalan “İşte Sakine bunlardan biridir. Diğerlerini ise hala yapmaya çalışıyorlar. Etkili bir liste çıkarmışlardı, tıpkı 90’lı yıllardaki işadamları listesi gibi, Çiller’in listesi gibi. Geçmişte MİT’in de böyle planları vardı” dedi. Sakine Cansız’ın çözüm için masaya oturduklarını duyduğunda olumlu karşıladığını, bu nedenle hedef seçildiğine dikkat çeken Abdullah Öcalan şunları kaydetti: “Sakine’lerin olayı öyle bir kırılma noktası ki, Türkiye’de 19 Mayıs kadar önemli. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi kadar, İkinci Mahmut’un Yeniçeri Ocağını lağvetmesi kadar önemlidir. 27 Mayıs, 12 Mart darbeleri kadar da önemlidir. Bundan sonra 9 Ocak tarihi de bizim açımızdan önemli bir tarih olacaktır.”
Mücadeleye adanmış bir ömür: Sakine Cansız
Üç kadından Sakine Cansız, 1938 katliamı ile bilinen ve bu katliamda erkek egemen sisteme esir düşmemek için silahlanan, kendini kayalıklardan atan Besêlerin, Zarifelerin diyarı olan Dersim’de 1958 yılında dünyaya gelir. Katliamdan kurtulan anne ve babanın ilk kızı olan Cansız, doğduğu yılı “Hep Kavgaydı Yaşamım” adlı kitabında, yeni yılda ve kışın tam ortasında çok karlı bir coğrafyada doğmayı, şans olarak belirtir.
Maddi imkansızlıklardan dolayı Almanya’ya giden babası, Cansız’ı 14 yaşındayken ağabeyi ile birlikte Almanya’ya götürür. Ancak ülkesinden uzak yaşamaya dayanamayan Cansız, Dersim’e geri döner ve burada evlerinin bitişiğinde yaşayan devrimcilerle tanışmasıyla hayatı değişir. Gençlik yıllarında arayışları başlayan Cansız, PKK’ye katılmadan önce evlenerek, Polat soyadını alır ancak mücadelede aktifleşince boşanır.
12 Mart 1971 askeri darbesi sonrasında devrimci gençlik mücadelesine ilgi duyan Cansız, Elazığ’da çalışmalarda yer alır. Ömrü Kürt, Alevi ve kadın kimliği için verdiği mücadeleyle geçen Cansız, 1970’li yılları şöyle tarif eder: “Hareketimiz kısa bir süre içinde politik bir güç haline geldi. 75, 76, 77’ye doğru gençlik hareketini aştı. Elbette bizim bu konuda hem feodal-aşiretçi yapıya karşı, hem de ilkel-şoven milliyetçiliğe karşı mücadele etmemiz gerektiği ortadaydı.”
1. Kongrede yer alır
1978 yılına doğru aktif olarak yer aldığı gençlik örgütlenmesini Dersim ve çevresinde sürdüren Cansız, 55 yıllık mücadelesinde hem devlet hem de erkek egemen zihniyete karşı verdiği mücadeleyle bir ilki gerçekleştirir. Boşandıktan sonra mücadeleye aktif katılım sağlayan Cansız, kadını mücadeleyle bağdaştırmayan “ne işi var” algısını direngenliğiyle yerle bir eder. Bulunduğu ortamlardaki duruşu ve konuşmalarıyla dikkat çeken Cansız, öyle ki birlikte mücadele yürüttüğü erkekler tarafından “başımızın belası” olarak anılır.
27 Kasım 1978 tarihinde PKK’nin kuruluşunun gerçekleştirildiği 1. Kongrede yer alan Cansız, 1979 yılında Elazığ’da bir ihbar sonucu bir grup arkadaşıyla birlikte tutuklanır.
İşkenceye direnir
Elazığ, Malatya’dan sonra 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde işkencelerin yoğunlaştığı Diyarbakır Cezaevi’nde tutulan Cansız’ın, teslimiyet dayatmalarına karşı direndiği işkence tezgahında çenesi kırılır. Kendi deyimiyle “Nazi kamplarını aratmayan” yerde direnişiyle bir simge haline gelir. İnsanlık dışı işkencelere karşı korkusuzluğu ise şu cümleleri özetler: “İşkencede göğüslerimi kestiler, ben haklı bir davanın militanı ve bir kadını olarak ah demeye utandım.”
Duruşuyla, kadını bedeniyle cezalandırmak isteyen erkek egemen sistemin hafızasında iz bırakır.
İlklerin kadını
1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra mücadelesini daha aktif bir şekilde sürdüren Cansız, İstanbul’da ilk kadın kurumlaşması olan Yurtsever Kadın Derneği’nin (YKD) tüzüğünü yazarak, kurucuları arasında yer alır. 1991 yılında Halkın Emek Partisi (HEP) tarafından İstanbul’da organize edilen 21 Mart Newroz kutlamasına katılarak, binlerce kişiye hitap eder.
Hep kavgaydı yaşamı
Türkiye’de kaldığı beş aylık süreçte devlet baskısına rağmen önemli çalışmalar yürütür. Bulunduğu her yerde erkek aklına karşı özgür kadın bilinci ve iradesini geliştirmek için kendi deyimiyle “kavga”sını veren Cansız, 1991’de Türkiye’den ayrılarak, Suriye’nin başkenti Şam’a gider. Kürt kadın hareketinin örgütlenmesinde öncü rol üstlenen Cansız, 9 Ocak 2013 tarihinde katledilmeden önce de Avrupa’da çalışmalarını sürdürür. Yıllar önce ilk kavgayı verdiği Dersim’de son yolculuğuna uğurlansa da ne karanlığa teslim olmayan özgürlük yürüyüşü ne de kavgası bitti.
Yaşamıyla sadece Kürtlere değil dünyada direnen tüm kadınlara örnek olan Cansız’ın yaşamı “Hep Kavgaydı Yaşamım: Sara” belgeseline, Diyarbakır Cezaevi’ndeki direnişi ise “10 yılda 3 gün” adlı kısa filme konu oldu.
DİYARBAKIR/JINNEWS-MA