Günümüzün en büyük sorunu ‘ırkçılık ve milliyetçiliğe dayalı egemen ulus devlet olma hastalığı, insanlığı felce uğratan en büyük toplumsal hastalıktır’
Zeynel Kete
2021 yılında dünyamız bir kaos aralığında yaşamaya devam etti. Genellikle geride kalan “eski” yıl olarak tanımlanırken karşılanan yıl “yeni” yıl olarak tanımlanır. Tarih bir yerden başlayıp düzgün doğrusal hareket ederek başka bir noktada sonlanmıyor. Doğanın döngüsü içerisinde “eski” ve “yeni” tanımlaması yoktur. Bir halden başka bir hale geçiş vardır. Zaman düzgün doğrusal değil döngüseldir.
2021 yılı Türkiye’de tekçi zihniyetin sorunları “kriz” kavramı ile tanımlanmayacak bir durumla devam etti. Mevcut hiyerarşik devletçi anlayışın derinleşen krizi sadece yerelle sınırlı değildir. Dincilik, endüstriyalizm ve milliyetçilik ekseninde toplumu kontrol, gözetleme ve denetim altına almaya çalışarak varlığını devam ettireceğine inanan bütün tekçi zihniyetler, ulus devletler sistemsel bir kriz ve kaos durumu ile karşı karşıyalar.
Rıza Toplumu süreklerinin demokratik siyasete doğrudan müdahale kanalları etkisiz hale getirildikce, toplumunun dinamik güçleri olan farklı etnik yapılar, mezhepsel kimlikler dillerinden inançlarından dolayı zulme uğradıkça; düşünce toplulukları, devlet dışı inançların baskı altına alındıkça, iradelerine ket varuldukça, demokratik siyasetin araçlarını oluşturanlar zındanlarda can verdikçe, ekolojik katliamlar devam ettikçe, kadın kırımları bir siyaset tarzı hâline geldikçe , en geniş anlamı ile farklı kültürler “öteki” kabul edildikçe, inançlar ve ritüeller devletin resmi kurumları tarafından belirledikçe, eğitim öğretim tek resmi dil ile yapıldıkça, kamusal alan iktidar islamın denetiminde oldukça, çiftçi topraktan kopdukça; hangi üründen ne kadar üretileceğine devlet karar verdikçe, ekonomik-politik alan eril zihniyetin kontrolünde oldukça, adaletten yoksun, güçlülerin hukuku eğemen oldukça, yaşamın anlamsal değerlerini üretenlerin kendi varlıklarını devam ettirecek imkanları kalmadıkça, toplumsal doğanın ikrarlı çeşitliliği teklikte-birlik zihniyeti ile katliama tabi kılındıkça, insan toplumuna, doğasına ve kendine yabancılaşınca, mevcut kriz kaos haline dönüşerek; özgür bir yaşamın kapısını da aralamıştır.
Krizin kaosa evrildiği anlar aynı zamanda çoklu kazanım ve kayıplarında yaşandığı anlardır. Sorunun temel nedeni hiyerarşik devletçi toplum yapısıdır. Toplumsal tarih göstermiştir ki hiyerarşik devletçi toplumun organize ettiği ulus devletler ve yerel temsilcileri mevcut sorunları çözemedikleri gibi sorunun asıl nedeni durumundadırlar. Günümüzün en büyük sorunu “ırkçılık ve milliyetçiliğe dayalı egemen ulus devlet olma hastalığı, insanlığı felce uğratan en büyük toplumsal hastalıktır.”
Ortadoğu ve Mezopotamya’da sistem krizi en derinlikli şekilde yaşanmaktadır. Ortadoğu çelişki, çatışma ve krizin en derinlikli yaşandığı coğrafyanın adıdır. Bu coğrafyada rıza toplumu zihniyeti ile devletçi toplum özellikleri en üst düzeyde yaşanıyor. Tüm bu çelişki ve çatışmaların nedeni; hiyerarşik devletçi toplum ile rıza toplumunun derinlikli çelişkisidir.
Mevcut devletli toplum zihniyeti ve onların bölgedeki temsilcileri sorunları çözme konusunda alternatif olamazlar. Tek çare bölgedeki devlet dışı kalmış demokrasi güçleridir. Bölgedeki doğal toplum özelliklerini günümüze taşıyan, hakikat ve özgürlük arayışında binlerce yıllık birikimi bugüne devriye eden Kürtler başta olmak üzere, diğer otantik halklar ve devlet dışı inançlar özgür yaşamın kök hücresini barındırıyor.
Yapısal krizler derinleştikçe tekçi zihniyetler varlığını korumak için kollektif irade ve örgütlü mücadeleyi engelleme çalışmalarına ağırlık vereceklerdir.