İmralı tecridine karşı Adalet Bakanlığı’na başvurunun yanıtsız kaldığını aktaran Diyarbakır Barosu’ndan Özdemir, ‘Türkiye’nin demokratikleşmesi İmralı’daki tecridin sonlanmasıdır’ dedi
Diyarbakır Barosu, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için 26 Kasım’da Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Başvuruda, “İmralı Ada Cezaevi’nin yaşam koşulları başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlere ilişkin gözlem ve tespitte bulunulması amacıyla, ziyaret edilebilmesi için gerekli iznin Adalet Bakanlığı tarafından verilmesi, mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir” taleplerine yer verildi. Ancak aradan bir ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen baronun başvurusuna yanıt verilmedi.
Talebin reddi
Baronun Yönetim Kurulu üyelerinden Mehdi Özdemir, bakanlığın 30 gün içerisinde başvuruya yanıt vermemesinin taleplerin reddi anlamına geldiğini aktardı. Öcalan ve diğer tutuklular üzerinde mutlak bir tecrit uygulandığına dikkati çeken Özdemir, “Ancak Adalet Bakanlığı tarafından 26 Kasım’da yaptığımız başvuruya herhangi bir cevap verilmedi. 30 günlük cevap süresi içerisinde gerek taleplerimizin karşılanmaması gerek İmralı Cezaevi’ne gidilerek inceleme ve tespitlerde bulunma talebimize karşı herhangi bir bildirimde bulunulmaması bu talebimizin reddedildiği anlamına gelmektedir” dedi.
Hukuk standardı
İmralı Cezaevi’ndeki mutlak tecridin tüm cezaevlerine yayıldığını kaydeden Özdemir, “İmralı Cezaevi’nde yaşanan mutlak tecrit aslında diğer cezaevlerinde yaşananlardan bağımsız değil. Aslında birbirini tetikleyen, bir bütünün iki parçası boyutuyla değerlendirmekte yarar var” diye kaydetti. Türkiye’deki demokrasi ve hukuk standartlarının yükselmesi veya düşmesinin İmralı’daki tecritle doğrudan bağlantılı bir durum olduğunu söyleyen Özdemir, şunları söyledi: “Türkiye’nin demokratikleşmesi İmralı’daki tecridin sonlanması anlamına gelir. Temel hak ve hürriyetlerin de uygulanabilmesi anlamına gelir. Ülkeyi yöneten iktidarın süreci insan hakları bağlamında yürütebilmesi için İmralı’daki tecridi sonlandırması gerekir.”
Önceliğimiz tecridi kırmak
Van’da Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği’nin (MEBYA-DER) 1’inci olağanüstü kongresine katılan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır tecride dair konuştu. Bayındır, “Bakur’da AKP-MHP iktidarı yenildi, tek bir şey ellerinde kaldı, o da cezaevlerindekilere karşı yürürlüğe koydukları politikalardır. Sayın Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış bir tecrit yürütüyorlar. Ancak, yaptıkları her proje ve plan yenildi. Kürt halkı, mücadele gerçeğini Amed zindanından almıştır. Kürt halkı, Sayın Öcalan’a sahip çıktı ve tecride karşı da mücadelesini sürdürecek. Bizim önceliğimiz Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kırmaktır. Bugün de yarın da mücadelemizi büyüteceğiz” dedi.
DİYARBAKIR