Sesi, yaşamı ve ölümüyle bir halkın, bir kadının ve yurtsuzluğun ta kendisi Eyşe Şan. Yasaklı bir dil, statüsüz bir halk ve kendi kendini tüketen eril bir toplumsallığın kıskacında var olmayı başarmış bir kadının öyküsü
İnan Kızılkaya
Kadife ve kor bir çığlığın sesi olan Eyşe Şan’a annemin verdiği isim “Cîgera Kûrmancan”dır. (Kürtlerin ciğeri). Sesi, yaşamı ve ölümüyle bir halkın, bir kadının ve yurtsuzluğun ta kendisi Eyşe Şan. Ressam, film yapımcısı ve yayıncı Andy Warhol’un, “Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır” sözüne binaen, günümüzün dijital olanaklarıyla ünlü olmanın yakınından geçmeyen bir isim. Feodal-dini baskının, aile cehenneminin yaşatıldığı bir kadının, hiçbir dayanağı olmadan sanatını icra etmenin yanı sıra halkının acılarına bigane kalmadan verdiği yaşam kavgasına atfen “Taçsız-Tahtsız Kraliçe” diye bilinir. Yasaklı bir dil, statüsüz bir halk ve kendi kendini tüketen eril bir toplumsallığın kıskacında var olmayı başarmış bir kadının öyküsü. “Eyşane Kurd” doğduğu topraklara defnedilmeyen, sermayesi sanatı olan, kadınlığının yazgısına boyun eğmeyen, Kürtçe söylediği için uğradığı baskılardan dolayı sanatı için sürgün hayatı yaşayan, ailesinden bir tek annesinin manevi desteğiyle ayakta kalma mücadelesiyle hafızalara kazındı. Anadiliyle kurduğu ilişkiyi şöyle tarif eder: “Öleceğimi bilsem dahi Kürtçe klamları ile babamın seslendirdiği klamları söyleyeceğim diyordum.”
Dengbêj geceleri
1938 yılında Diyarbakır’da tanınmış ve varlıklı bir ailede dünyaya gelen Eyşe Şan’ın annesi Haciye Xanim, Erzurumlu Hacı Mustafa Bey’in kızı, babası Osman’ın ise Cîbran aşiretine mensup olduğuna dair bilgiler var. Annesinin Ermeni olduğu da söyleniyor. Eyşe Şan, Eyşe Xan, Eyşana Elî isimleriyle de tanınır. Babasının aynı zamanda kendi döneminin tanınmış dengbêjlerinden olması dolayısıyla küçük yaşta müzikle tanışan Eyşe Şan, evlerinde kurulan dengbêj divanlarıyla Kürt müziğini, kültürünü, tarihini, klamlarını öğrenerek ilk müzikal eğitimini alır. Bu sürecin kendisi üzerindeki etkisini, “Keşke Diyarbakır’daki evimizin duvarlarının dili olsaydı da o dengbêj gecelerini anlatsaydı. Evin dip köşesinde dengbêjleri dinlerdim. O kadar dinlerdim ki, biri beni çağırsaydı aniden irkilirdim…” diyerek anlatır.
Kürtçe söylemenin bedeli
Diyarbakır’da 20’li yaşlarına geldiğinde kadınların bulunduğu ortamlarda Kürt klasik klamlarını, ilahi ve medîhaları seslendirir ve dinleyicilerin beğenisini kazanır. 1958 yılında babasının isteği üzerine evlendirilir ve bu evlilikten bir kızı olur. Kendi rızasıyla yapmadığı evliliği kısa sürer ve eşinden ayrılır. Eyşe Şan’ın sanat hayatı da bir bakıma bu boşanmadan sonra başlar. Mutsuz evliliğin ardından, kadınların şarkı söylemesinin tasvip edilmediği ve günah sayıldığı bu ortamdan ayrılarak, kendi yolunu çizmek ve hayatını yeniden kurmak üzere, genç yaşta Antep’e gitmek zorunda kalır. Antep Radyosu’nda şarkı söylemeye başlayan Eyşe Şan, Kürtçe ve Türkçe parçalardan oluşan bir plak yapar. 1963 yılında İstanbul’a giderek Kürtçe ve Türkçe şarkılar seslendirdiği konserler verir. Kürtçenin yasak olması nedeniyle Türkçe ağırlıklı iki kaset sonrasında da Kürtçe kasetler yapar. “Ez Xezalim” şarkısıyla tanınır. Kürtçe okuduğu şarkılardan dolayı ciddi baskılarla karşılaşır ve 1972 yılında Almanya’ya giderek sürgün hayatı yaşamaya başlar. Kürt dilinin ve Kürtçe şarkı söylemenin yasak olduğu o dönemde birçok Kürt müzisyen gibi o da el altından yapılan kasetler sayesinde sesini duyurma olanağı bulur. İlk kasetinde söylediği ‘Lê Lê Ximşê’, ‘Lorke’, ‘Siverek Yollarında’ ve ‘Gurbette’ şarkılarıyla ünlenir. Almanya’da iken 18 aylık kızı Şehnaz’ı kaybetmesi üzerine zor günler yaşar ve sanat yaşamına bir süre ara verir. Unutulmaz şarkılarından biri olan “Qederê” isimli bestesini kızı için yazar.
Bağdat Radyosu
Bir süre sonra tekrar Türkiye’ye dönen fakat yaşamı umduğu gibi gitmeyen Eyşe Şan, 1979 yılında Irak’a gider. Bağdat Radyosu’nda çalışmaya başlayan Eyşe Şan’ın sesi artık Bağdat Radyosu’ndan dinlenir. O dönemde Bağdat Radyosu’nda Kürtçe dilinde kültür-sanat ağırlıklı programlar yapılmasına izin verilir. Tıpkı Erivan Radyosu gibi Kürt müziği ve kültürünün yaşatılmasında önemli katkılara sahip Bağdat Radyosu da birçok Kürt müzisyenin yetişmesine ev sahipliği yapar. Bağdat Radyosu’nda o dönemde Mihemed Arîf, Hesen Cizrawî, Mihemed Şêxo, Tehsîn Taha, Meryem Xan, Eyşe Şan, Îsa Bervarî, Kawîs Axa, Gûlbahar, Nesrîn Sêrwan, Cemîlê Horo en çok ilgi gören ve dinlenen müzisyenlerdendir. Hewlêr, Duhok ve Musul’da verdiği konserler ile Kürtlerin gönlüne taht kurar.
‘Ülkemiz olsaydı…’
Burada Kürt müziğinin birçok önemli ismiyle tanışma, birlikte çalışma ve konser verme imkanı yakalayan ve Eyşana Elî adıyla sesini duyurmaya başlayan Eyşe Şan, “Werin Pêşmerge”, “Newroz û Dîyarbêkîr” şarkılarını seslendirir. Yaşadığı zorlu hayatı, “Eğer bizim de özgür bir ülkemiz olsaydı, halkımız da kendi değerlerinin kıymetini bilirdi” diyerek anlatır. Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönerek İzmir’de çocuklarıyla birlikte yaşamaya devam eden Eyşe Şan, kardeşleri ve akrabalarının ölüm tehditleri sebebiyle doğduğu ve çok sevdiği Diyarbakır’ı bir daha göremez. Bir tek annesi onu sahiplense de akrabaları izin vermediğinden, ölümünden önce son kez onu görmek isteyen annesinin isteğini yerine getiremez, annesinin mezarını da bir kez olsun ziyaret etmesine izin verilmez. 18 Aralık 1996 yılında İzmir’de kanser hastalığına yenik düşen Eyşe Şan, cenazesinin Diyarbakır’a defnedilmesini vasiyet etmesine rağmen bu isteği de gerçekleşmez.
‘Kimsenin namusu değiliz’
Eyşe Şan, politik bir kimliğe sığınmadan, bir kadının yaşayabileceği her acıyı yaşamış, şarkı söylediği için köklerinin gazabına uğramış, anadilini terk etmediği için sürülmüş; velhasıl iktidarın her katmanındaki baskılara karşı doğallığıyla var olabilmeyi başarmış bir sanatçı. Değeri ne kadar bilindi ve gelecek kuşaklara aktarılacak mı sorusunun gölgesinde onun için yapılan küçük bir etkinliği paylaşalım: 20 Aralık 2008 yılında Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) ‘Kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür’ kampanyası kapsamında; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Bağlar Belediyesi ve MKM (Mezopotamya Kültür Merkezi) ile Eyşe Şan’ın ölüm yıl dönümü vesilesiyle bir etkinlik düzenler. MKM’den 15 kadın sanatçı bu etkinlikte Eyşe Şan’ın şarkılarını onun anısına seslendirir.