Ali Sinemilli
İşaret fişeği Kılıçdaroğlu tarafından ateşlendi, denilebilir. Açık ki, ‘Kandil’i yerle yeksan etmezsem bana da Kılıçdaroğlu demesinler’ diyerek CHP Lideri yeni bir niyet beyanında bulundu. Ve peşi sıra yaşananlar bunu destekler mahiyette.
Bilindiği üzere, bu açıklamadan bir süre önce Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi de kapsayan bazı sözleri oldu ve bunlar kamuoyunda genel olarak olumlu karşılandı. ‘CHP ülkenin yeniden yapılandırılmasında rol üstleniyor, toplumun farklı kesimlerini de bu sürece katmak istiyor’ biçiminde çokça yorumlar oldu. Fakat tam bu tartışmaların içinde Kılıçdaroğlu bir anda ‘kraldan daha da kralcı kesilerek’ bilinen açıklamayı yaptı. Halbuki aynı Kılıçdaroğlu ve partisi daha birkaç gün önce tezkereye hayır demişti.
Peki! Durup dururken Kılıçdaroğlu neden böyle bir çıkış yaptı, neden buna ihtiyaç duydu? Hakeza, son günlerde yine Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu ‘helalleşme’ gündemini nasıl okumak gerekir? Belli ki, Kandil’i yerle bir etme açıklaması ile helalleşme açıklaması birbirini bütünleyen beyanlar oluyor.
Dikkat edilirse, Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümü ve HDP’nin rolüne dair sözler sarf edince başta İyip olmak üzere bilinen çevrelerden rahatsızlıklar dile geldi. Bunların bir kısmı açıktan yansıdı, bir kısmının ise arka planda dile geldiği belirtildi. Tam bu süreçte 6 partinin yaptığı toplantılar gündeme geldi ve adı geçen partilerin yeni sistem konusunda uzlaşıya vardığı ifade edildi.
İşin ilginç yanı, ‘Kürt sorununun çözümünde HDP muhataptır, bu sorun Meclis’te çözülür’ diyen Kılıçdaroğlu ve partisinin Meclis’te 60 milletvekili ile temsil edilen HDP’yi bu tartışmalara katmayı düşünmemesi ya da düşündüyse de pratikleştirmemesiydi. Görünen o ki, HDP çok planlı bir biçimde bu sürecin dışında tutuldu, tutulmaya devam ediliyor.
Elbette bunun bir amaç doğrultusunda yapıldığı anlaşılıyor. Zaten günbegün yaşananlar var olan niyeti açık ediyor. Görülüyor ki, son günlerde belli duyarlı kalemlerin de vurguladığı üzere, kendisini muhalefet olarak addeden partiler HDP dışı bir blok üzerinde hummalı bir biçimde çalışıyor. Bu blokun içinde CHP, İyip, SP var. Bunun dışında AKP’den kopan Deva ve Gelecek Partileri de var. Özcesi, HDP dışındaki mevcut iktidar karşıtlarının hepsi var.
Hesap belli. CHP, İyip, SP oyları ile birlikte AKP’den Deva ve Gelecek Partisi eliyle koparılacak oylarla yeni iktidarı inşa etmek. Planı yapanlar bu işe oldukça inanmış da gözüküyorlar. Alternatif hükümet, devlet yönetimi gibi açıklamalarda bulunmaları, Erdoğan’ın diktatörlüğünü peyderpey büyütmesine sadece seçim çağrıları ile cevap vermeleri bu nedenledir. Fikrin sahipleri ‘AKP zaten eriyor, buradan kopacak oylar ile yeni hükümeti-iktidarı kurarız’ diyorlar. Bundandır ki, HDP’ye ve onun temsil ettiği tabana hitap etme ihtiyacı duymuyorlar. Ya da gözetmekle yetiniyorlar. Zaten esas amaç HDP’siz, daha doğrusu Kürt’süz bir yeni yönetim oluşturmak oluyor. Devlet aklı böyle bir öngörüde bulunuyor.
Şüphesiz, bu durum bir süre önce yoğunca değerlendirme konusu olan ‘HDP’siz bir iktidar mümkün değil’ tartışmalarına da yeni bir boyut kazandırıyor. Belli ki, devlet aklı HDP’li yeni yönetime ‘sıcak’ bakmadı. Hatta bakmamakla kalmayıp bunu engellemek için her türlü yola başvurmaktan da geri durmadı-durmuyor.
İşte! Tam da bu aşamada, Kılıçdaroğlu’nun gündeme taşıdığı ‘helalleşme’ konusuna yeniden bakmakta fayda var. Her ne kadar Kılıçdaroğlu açıklamasında Roboski’den, Diyarbakır Hapishanesi’nden bahsedip Kürtlere mesaj verse de esas hedeflenen kesimin AKP’de kendisini ifade eden muhafazakar taban olduğuna kuşku yoktur. Evet! Kılıçdaroğlu öncelikle bu kesim ile helalleşmek istemektedir. Zaten kamuoyu yoklamaları da AKP’den bir kopuşun olduğunu fakat bu kopan kesimin nereye gideceğine hâlâ karar veremediğini söylüyor. Belli ki, Kılıçdaroğlu bu açıklamasıyla esasen bu kesimi karar vermeye sevk etmek istiyor. Ki, bu insanların illa CHP’ye gelmeleri de önemli değil. Millet İttifakı’na ya da çeperindeki partilere gelmeleri yeterli görünüyor.
Açık ki, böylesi bir siyasal mühendislik işine başta ülkenin ana muhalefet partisi olmak üzere belli güçleri girmiş bulunuyor. Kuşkusuz, bu planın sahipleri devlet aklıyla hareket ediyor ve Kürt’süz bir gelecek kurgusu üzerine çalışıyor. Bunların Erdoğan’ın yerli ve milli iktidarına alternatif olarak daha fazla yerli ve milli iktidar vaadinde bulundukları söylenebilir.
Elbette ki bizimki bir öngörü oluyor. Dileriz ki, gerçek olmaz. Fakat bu ihtimali de gözeterek ülkenin gerçek demokratlarının, yurtseverlerinin daha örgütlü, daha planlı çalışması, devrimci demokratik muhalefetin merkezi durumundaki HDP etrafında mücadeleyi büyütmesi hayati önem taşıyor.