83 yaşındaki ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan hakkında ATK, skandal bir kararla Türkçe sorulan soruları ‘Bilmiyorum’ diye cevapladığı için cezaevinde kalabileceğine karar verdi
Gülcan Dereli
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde olan 83 yaşındaki ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan, 27 Haziran’da İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edildi. 25 yıldır cezaevinde tutulan Özkan, tutuklu bulunduğu günden bu yana 5 kez kalp krizi geçirdi, 4 defa da anjiyo oldu. Özkan’ın kalp, tansiyon, zehirli guatr, kemik erimesi, böbrek ve bağırsak bozuklukları, aşırı derecede kilo kaybı, duyma-görme eksikliği ve hafıza kaybı gibi birçok sağlık sorunu bulunuyor ve hayatından endişe ediliyor. Ancak ATK oybirliğiyle skandal bir karar alarak Özkan’ın cezaevinde kalabileceğine hükmetti.
Bilmiyorum dedi o halde kalabilir!
ATK raporunda, “Mehmet Emin Özkan’ın 28 Haziran 2021 tarihinde kurumumuzda yapılan muayenesinde ve yapılan nörolojik testlerinde motor emirleri eksiksiz yerine getirmesine rağmen, kimlik bilgileri dahil tüm sorulara “bilmiyorum” şeklinde cevap verdiği, yaşı ile uyumlu bulgular dışında parankimal patoloji saptanmadığı kişi hakkında kanaat oluşmadığından R(rehabilitasyon) tipi cezaevi şartlarında yatırılarak 1(bir) ay izlenmesi sonrası, günlük rutini ve yaşamsal gözlem raporu ile yeniden kurulumuza muayene gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar görüş bildirileceği oy birliği” ile karar verildiği belirtiliyor. Tek başına kişisel ihtiyaçlarını dahi gideremeyen Özkan hakkında verilen karara Özkan ailesi tepki gösterdi. ATK raporunda sorulan sorulara bilmiyorum diye yanıt verdiği belirtilen Özkan’ın Türkçe bilmediği ve bir tercüman sağlanmadığından ise hiç bahsedilmedi. Özkan’a ilişkin tanıklığını gazetemize anlatan Diyarbakır Barosu avukatlarından Emin Çoban, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kendisinin Özkan’a tercümanlık yaptığını ifade etti.
‘Tercümanlığını ben yaptım’
2013’te Serdar Çelebi’nin yanında staj yapmaya başladığını aktaran Çoban, “Onunla beraber Diyarbakır D Tipi’ne ara ara müvekkillerinin ziyaretine gidiyordum. Ziyaretine gittiklerimizden biri de Mehmet Emin Özkan’dı. İlk onu gördüğüm zaman bu kişi bu yaşta neden burada diye sordum kendime. Dosyasını incelediğimiz sırada Adana’da yeniden yargılama talebiyle yaptığı başvuru vardı. Serdar Bey, oraya ilişkin bir hazırlık yapıyordu, ben de onunla birlikte dosyaya bakıyordum. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmasına beraber gittik. Duruşmada Mehmet Emin Özkan’ı SEGBİS ile bağlamışlardı ve oraya bile yardımla gelebildi. Teknolojik aletleri bilmediği için nereye konuşacağını da bilmiyordu. Türkçe konuşmayı bilmiyordu ve Adana’da o saatte tercümanlık yapacak kimse olmadığı için mahkeme heyeti benim tercümanlık yapmamı kabul etti” dedi.
Deliller ortada ama tahliye yok
Mahkemenin Özkan’ı dinlemek istemediğini ancak avukatların ısrarı sonrası dinlemeye karar verdiğini belirten Çoban, “Lice’nin yakılması olayıyla herhangi bir ilgisi olmadığını oraya zaten köyünün uzak bir mesafede olduğunu ve Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili uzaktan yakından bir alakasının olmadığını belirtti. ‘Hâlâ neden cezaevindeyim, neden ceza aldım, niye buradayım bilmiyorum’ diye soruyordu. Açıkçası bir kurban seçilmişti ve açık deliller olmasına rağmen tutuklu tutulmasının nedeni de buydu. İtirafçıların beyanlarını işkence altında verdiklerini söylemeleri ya da iddianamede olayla ilgisinin olmadığı geçmesine rağmen hâlâ tutuluyor olması aslında en büyük mağduriyet sebebi” diye konuştu.
‘Mahkemeler zamana oynuyor’
83 yaşında birçok ATK raporu olan ağır hasta bir tutuklunun “kamu güvenliğini tehlikeye sokacak” denilerek bırakılmadığına dikkati çeken Çoban, mahkemelerin zamana oynadığını belirterek, 20 yıldır dosyanın ilden ile gönderilerek mahkemelerce geçiştirilmesinin insanlık dramı olduğunu söyledi. Av. Çoban sözlerine şöyle devam ediyor: “Burada tamamen bir insanlık dramı var. Bu insan kelepçe takılarak hastaneye götürülüyor. Kaçacak veya başkalarına zarar verecek kişilere kelepçe takılır. Bu kişinin etrafında jandarmalar var, bir sürü güvenlik tedbiri var. Bu kişi kendisi zor yürürken, kelepçe takılıyor. Bu bile hukuka aykırı. İnsan onurunu zedeleyen bir davranış. Öte taraftan zaten vücudunun yüzde 90’ı fonksiyonunu kaybetmiş birine kelepçe takılması kötü muameledir.”
3 yaşında işkence mağduru!
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), “2020 Yılı Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu”nu açıkladı. Rapor, Türkiye’de yaşanan işkence ve kötü muamelenin boyutunu ortaya koyarken, işkence gördüğü gerekçesiyle TİHV’e başvuranlar arasında en küçük yaşın 3 olduğu belirtildi. Rapora göre, 2020’de işkence gören her 10 kişiden en az dördü (yüzde 40.7) cinsel işkenceye maruz kaldığını ifade etti.
Raporda başvuruda bulunanların yüzde 62.5’ini erkekler, 36.5’ini kadınlar, 1’ini LGBTİ+’ların oluşturduğu, işkence gören başvuruların yüzde 3.4’ünü ise 18 yaş altı oluşturdu. Raporda işkence gören 562 kişinin 507’sinin siyasi düşünce, kimlik veya eylemleri nedeniyle gözaltına alındıkları kaydedilirken, salgın kapsamında alınan yasaklara rağmen açık alan ve sokakta gözaltına alınan başvuru oranının yüzde 61’e yükseldiği vurgulandı. Başvuranların birden çok mekanda işkence gördükleri vurgulanırken, en çok işkence uygulanan alanlar arasında sokak ve açık alanların ardından, araçlar, emniyet müdürlükleri ve karakollar oldu.
En çok Kürtler başvurmuş
Rapor, insan hakları ihlalleri ile Kürt sorunu arasındaki ilişkiyi ortaya seren veriler de sundu. Buna göre Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi doğumlular, Türkiye nüfusunun yüzde 24.6’sını oluştururken işkenceye maruz kalanlar içinde bu bölgede doğanların oranı yüzde 62.6 oldu. Rapora göre işkence gören 20 çocuğun işkence gördükleri tarihteki yaş ortalaması 10 olurken işkence gören en küçük çocuğun yaşının 3 olduğu tespit edildi. Etnik ve siyasi nedenlerle işkence gördüğünü belirten çocukların tamamının anadilinin Kürtçe olduğu, sokağa çıkma yasakları sonrası Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde işkence fiiline maruz kaldıkları belirlendi.
Hasta tutuklu hayatını kaybetti
Türkiye ve bölgenin değişik cezaevlerinde siyasi gerekçelerle 26 yıl tutuklu kalan ve 2018’de sağlık sorunları nedeniyle kaldığı Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde infazı ertelenen ağır hasta Hüseyin İdiğ (60), tedavi gördüğü Kurtalan Devlet Hastanesi’nde dün yaşamını yitirdi. İdiğ’in cenazesi, dün ailesi ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) üyeleri tarafından hastane morgundan alınarak Kurtalan ilçesine bağlı Çayırlı (Siertan) köyüne götürüldü. Köyde düzenlenen törenin ardından İdiğ’in cenazesi köy mezarlığında toprağa verildi. İdiğ için taziyeler Çayırlı köyünde kabul ediliyor. SİİRT