Aile fertleri AKP’li vekil ve yakınları tarafından katledilen Şenyaşar ailesi:
Hüseyin Kalkan /Urfa
Öyle acılar vardır ki ondan söz etmek, hatırlamak bile insana ağır gelir. Onunla ilgili konuşamazsın, her hatırladığında boğazın düğümlenir. İşte Şenyaşarların acısı böyle bir acı. AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınları Şenyaşarların işyerini bastı, kan gölüne çevirdiler. Daha sonra aynı güruh yaralıların götürüldüğü hastaneyi bastı. İki kardeşi öldürdüler. Baba Şenyaşar çocuklarına bakmak için hastaneye geldi. Yıldız’ın adamları babayı da öldürdüler. Diğer iki kardeş ise hastanede sağlık personeli tarafından kaçırılarak kurtarıldılar.
Bayramın ilk gününü Şenyaşar ailesi ile geçirdik. Emine Şenyaşar o günleri anlatırken, “Hastanenin duvarları çocuklarımın eşimin kanı ile sıvandı” diyor. Emine Şenyaşar, eski bayramlarını özlemle anıyor. Eşinin ve bütün çocuklarının hayatta olduğu bayramları. Bütün aile kendilerine ait apartmanın farklı katlarında otururmuş, bu yüzden bayram onlar için bir başka şen ve neşe ile geçermiş. Emine Şenyaşar, o bayramları şöyle anlatıyor. “Eski bayramlar bizim için çok keyifli geçerdi. Bütün çocuklarım yanımdaydı. Bayramları çok severdik hep birlikte kutlardık. Rızıklarını birlikte kazanırlardı, bütün kardeşler gece gündüz birlikteydiler. Ailemi dağıttılar, ailemi bitirdiler. Sadece iki çocuğum kaldı. İki oğlumu öldürdüler. Birini cezaevine attılar. 3 senedir bir hücrede tek başına kalıyor. Altı çocuğumu da öldürmek istediler. Hem işyerimizde hem hastanede saldırdılar. Eşimi bıçakla kestiler. Çocuklarımı rant elde etmek için öldürdüler. Öldürdüler ki, Erdoğan onlara para versin.”
‘Ailemizin bir bölümü yok’
Saldırıda yaralı kurtulan ve şimdi 4 ayı aşkın süredir annesi ile birlikte Urfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti’nde olan Ferit Şenyaşar ise eski bayramları özlemle anıyor ve şöyle diyor: “Bayramlarımız hüzünlü geçiyor maalesef. Biz bütün bayramları ailece kutlardık. Bugün ailemizin bir bölümü yok, onlardan ayrılmak zorunda bıraktılar bizi. Bir kardeşimiz de cezaevinde. Elimizden geldiği kadar geride kalan çocuklar için bayramı yaşatmaya çalışıyoruz. Ama bayramlar bize acımızı daha kuvvetli hatırlatıyor. Bayram günleri önce büyüklerimizin bayramını kutlardık. Sonra kardeşler bayramlaşırdık. Daha sonra ise misafirlerimizi karşılardık. Ama şimdi istesek de bayramı yaşayamıyoruz. Ne zaman adalet sağlanırsa o zaman biz de bayramları yaşayacağız.”
‘Acaba biz yaşıyor muyuz?’
Ferit Şenyaşar, mümkün olduğu kadar hem çocukların hemen annesinin acısını hafifletmeye çalıştığını söylüyor. Bayram namazından sonra annesinin elini öpüp bayramını kutladığını belirtiyor. Ferit Şenyaşar bayramı anlatmayı şöyle sürdürüyor: “Bayramlar bize kayıplarımızı tekrar tekrar hatırlatıyor. Geride kalanlar için bayramı normalmiş gibi geçiriyoruz. Geride kalan çocuklar var. En azından çocuklara bayramı bayram gibi yaşatmaya çalışıyoruz. Acımızı belli etmemeye çalışıyoruz. Onun için hüzünlü bir bayram geçiriyoruz. Zulüm altında bayram olmayacağını biliyoruz. Bu zulmün bitmesini istiyoruz. Bir kardeşimiz tutuklu. Haksız bir ceza verildi. Adil bir yargılanma olsaydı hiç olmazsa o kardeşimiz aramızda olacaktı. Biz kendi işyerimizde saldırıya uğradık. Ama cezaevinde yatan bizim kardeşimiz. Kardeşim serbest kalsaydı hiç olmazsa annem için, bizim için bir teselli olacaktı. 3 yıldır tek kişilik bir hücrede kalıyor. Yaşamakla ölmek arasında bir hayat yaşıyoruz. Bazen soruyoruz kendimize ‘Acaba biz yaşıyor muyuz?’
‘Çocuklar da bu acıyı yaşıyor’
Ferit Şenyaşar en çok çocuklar için kaygılı. Bu acının onlara yansımasını istemiyorlar. Çocuklarla ilgili şunları anlatıyor: “Hastanede katledilen en büyük abim Celal’in 3 çocuğu var. En büyüğü 11 yaşında, ortancası 9 yaşında, en küçüğü 6 yaşında. Onlar olayı biliyorlar. O psikolojiyi yaşıyorlar. Biz bunu hissediyoruz.
Çocuklar bizim üzülmememiz için çocukça hareketler yapıyorlar. Ama biz biliyoruz ki onlar bu acıyı yaşıyor. Bu nedenle biz acımızı bastırarak çocuklar için bayramı normal bayram gibi kutlamaya çalışıyoruz. Çocukların bizim yaşadığımız acıyı yaşamasını istemiyoruz. Küçük çocuğum 3 yaşında, o bile sokakta polis arabası geçti mi, ‘Baba polis geldi’ diyor. Diğer çocuğum 6 yaşında. Adaletten bahsediyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan bahsediyor. Bunlar hayatı ne kadar gerçekçi yaşadığımızı gösteriyor. İnşallah bu günleri atlatacağız. Bu zulüm altındaki hayat bittikten sonra bayramımızı yaşayacağız.”
‘Savcılık kapısı bize kapandı’
Bayramın 1. günü itibarıyla Şenyaşar ailesinin sürdürdüğü Adalet Nöbeti 134. gününe girdi. Anne oğulun yürüttüğü bu mücadele Türkiye sınırlarını aştı, uluslararası alanda da yankı buldu. Ferit Şenyaşar, her gün dünyanın farklı yerlerinden destek mesajı aldıklarını söylüyor: “Bu zulüm altında evde oturamayacağımızı anladık. Böyle yaşayamayacağımızı fark ettik. Yaşadığımız zulmü herkes görsün diye Urfa Adliyesi önünde annemle beraber bir mücadele veriyoruz. Tabii bu mücadeleye büyük bir halk desteği sağladık. Milyonlarca insan takip ediyor. Olay artık Türkiye sınırlarını aştı. Avrupa’nın birçok ülkesinden birçok insan bize ulaşıyor ve yapılan katliamın ve zulmün kabul edilemez olduğunu söylüyorlar. Türkiye içinden ise hemen hemen her ilden insanlar geldi, sivil toplum kuruluşları geldi, siyasi partiler geldi, bu bize büyük moral oluyor. Mücadelemizi sürdürmemize olanak sağlıyor. Orada kendimizi hiç yalnız hissetmedik. Dayanışma her geçen gün büyüyor. Ama önünde oturduğumuz binada bir etkisi görünmüyor. Üzerinde ‘Adalet Sarayı’ yazıyor ama maalesef adaleti sağlama yönünde attığı bir adım yok. En son dosyaya bakan savcı bize olaya karışan 23 kişiyi tespit ettiklerini söyledi. Bunu söyleyen savcı başka yere atandı ve savcılık kapısı bize kapandı. Biz adaleti getireceğiz. Buna inanıyoruz. Bu koşullarda bunu sağlamak çok zor. Kamuoyu desteğinden sonra hukukçularla birlikte adliyeye gidip adalet isteyeceğiz. Ya adaleti sağlasınlar ya da o savcılar o koltuklarda oturmasınlar. Şu ana kadar 14 Baro Başkanı ile görüştük. Olayı bildiklerini söylediler. Hukuki olarak bütün desteği vereceklerini söylediler. Baro sayısı 30’u bulduktan sonra hepsiyle birlikte Urfa Adliyesi önünde toplanıp, Adalet Sarayı’ndan adalet isteyeceğiz. Böylece talebimizin karşılık bulacağını düşünüyoruz.”
Sudan gerekçelerle gözaltı
Urfa’da örgütü bulunan partilerden AKP ve İYİ Parti hariç bütün partiler Şenyaşarları Adliye Sarayı önünde ziyaret etmiş. Ferit Şenyaşar partilerin desteği ile ilgili şunları söylüyor: HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan iki kere geldi Urfa’ya, her ikisinde de bizimle buluşmaması için bizi sudan gerekçelerle gözaltına aldılar. Onun dışında HDP milletvekilleri bizi defalarca ziyaret etti. İlin desteği her zaman sürdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük. Olayı anlattık. Bayramdan sonra avukatlarımız olayın özetini genel başkana sunacaklar. Sayın Kılıçdaroğlu, olayı hem genel kurulda hem de Meclis grubunda gündeme getireceğini söyledi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Urfa’yı ziyaret ettiğinde onunla da görüştük. Davutoğlu da destek sözü verdi. DEVA Partisi il bazında sürekli bizi ziyaret ediyor ve destek veriyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile de görüştük, il yönetimi ile de görüştük.”
Evde zulüm altında oturmaktansa…
Şenyaşar ailesi her gün Urfa’ya nasıl gidip geldiklerini de anlatıyor: “Adalet mücadelemiz 4 ayı geçti. Artık bizim için bir alışkanlık haline geldi. Her sabah bir an önce gitmek ve ‘adalet’ diye haykırmak için acele ediyoruz. Anne diyorum, gidelim adalet diye haykıralım. Adalet haykırışımız bir gün mutlaka karşılık bulacak. Suruç ile Urfa arası 40 kilometredir. Sabah saat 8’de çıkıyoruz, 9’da Urfa Adliyesi’nin önünde oluyoruz. Saat 5’e kadar orada oturuyoruz. Daha önce adliyenin bahçesinin içerisinde oturuyorduk. Halk desteği artınca bizi oradan uzaklaştırmak için defalarca müdahalede bulundular. En son adliyeden 100 metre uzaklıktaki bariyerlerin yanında annem ile birlikte oturuyoruz. 2-3 günde bir de Adliye Sarayı’na girip dosya savcısı ile görüşmeye çalışıyoruz. Maalesef şimdilik görüşme isteğimiz karşılık bulmuyor. Her gün önümüzden geçen vatandaşlar ‘Boşuna bekliyorsunuz, adalet yok’ diyorlar. Biz de biliyoruz adalet yok ama evimizde de oturmayacağız. Bu zulmü kabul etmeyeceğiz. Olmayan adaleti getireceğiz. Defalarca müdahalelere maruz kaldık. Bizi oradan uzaklaştırmak için çok uğraştılar. 5 defa bizi gözaltına aldılar. Darp ettiler. Hastanelik olduk ama adliyenin önünden ayrılmadık. Ve bu mücadelemiz sonuç alıncaya kadar da adliyenin önünden ayrılmayacağız. Adalet sağlanana kadar da mücadelemize devam edeceğiz.
Pankartımız A4 kağıdına yazdığımız ADALET yazısı. Saat 5 olunca eşyalarımızı toplayıp tekrar Suruç’a dönüyoruz. Adaletin bir gün sağlanacağına inanıyoruz. Annem 65 yaş üstüdür. Akşama kadar kaldırım taşlarının üstünde oturuyor. Eve gelince çok yorulmuş oluyor. Bazen hava sıcaklığı 45 derecenin üstünde oluyor. Bu zor koşullara annemin dayanması çok zor ama evde oturmaya da gönlü razı olmuyor. ‘Zulüm altında evde oturmaktansa, adliye önünde ölürüm de mücadelemi bırakmam’ diyor. Eve geldikten sonra ziyaretçilerimiz oluyor. Bazen uzak şehirlerden gelen ziyaretçilerimizi evde misafir ediyoruz. En son Halkların Köprüsü Derneği Genel Sekreteri Yusuf Ak’ı evimizde misafir ettik. Gözleri görmediği halde bizi iki kere ziyaret etti. Dernek adına bize bir plaket de verdiler. Mücadelemizi sürdüreceğiz, olmayan adaleti getireceğiz.”