IŞİD’in saldırdığı Kobanê için 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolarda polis, asker ve kontra grupların saldırısında en az 36 HDP’li hayatını kaybetti, yargılanan yine HDP oldu
Sanki bir el kendi kendini yönetmek isteyen Kürtlere karşı IŞİD’e akıl verircesine Rojava’ya yönlendiriyordu. Eylül ayı ile birlikte IŞİD, Kobanê’ye bağlı yüzlerce köyü ele geçirdi. 13 Eylül tarihinde de kent merkezine saldırdı
Yaralanan IŞİD’liler Türkiye’de tedavi ediliyordu. 6 Ekim’de Kobanê’deki binlerce insan katliam ile yüz yüze kaldı. Erdoğan 7 Ekim’de ‘Kobani de düştü, düşüyor’ dedi. Ve polis, asker ve kontra gruplar halka saldırdı
Meral Danış Beştaş: ‘AKP, Kobanê’nin IŞİD’in eline geçmesini istedi. Protestolarda 36 HDP’li hayatını kaybetti. Bu devlet eliyle gerçekleşti ve failler ortaya çıkarılmadı. İktidar kendi sorumluluğunu örtmek için HDP’yi suçluyor’
Mart 2011’de Suriye iç savaşı başladığında rejime karşı Batı’nın ve Arap devletlerinin desteklediği cihadist güçlerin dışında üçüncü bir yol seçen Suriyeli Kürtler, 19 Temmuz 2012 günü yaktığı devrim ateşiyle Rojava devrim sürecini başlattı. Kobanê Halk Meclisi’nin kentin yönetimini üstlendiği o günden sonra Rojava her türlü saldırının hedefi olurken, aynı şekilde tarihsel bir direnişin de simgesi oldu. 2003’te kurulan Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde 2011 yılında kurulan Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne giden süreçte Özerk Yönetim Yasam Meclisi, 6-7 Ocak 2014 tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantılarda Cizîre, Efrîn ve Kobanê şeklinde üç ayrı kanton yönetim bölgesi kurdu.
IŞİD’in ilerleyişi
“Şam’da Emevi Camii’nde cuma namazı kılacağız” diyen iktidarın lojistik, askeri, ekonomik ve mekan desteğini esirgemediği cihadist gruplar karşısında rejim gerilerken, El Kaide’den ayrılarak Ocak 2014’te Irak’ın Felluce kentini ele geçiren IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti), İslam Devleti (İD) ilan etti. Suriye’nin Rakka kentinde hakimiyet kurup başkent yaptı. Haziran ayında kontrolü sağladığı Musul’da Türkiye’nin başkonsolosluğunu ele geçirdi. Halifelik ilan ettikten sonra IŞİD, Suriye’nin Humus ve Deyrezzor kentleri ile Irak sınırındaki birçok bölgeyi de ele geçirdikten sonra 2 Ağustos’ta Şengal’de Êzidî soykırımı yaptı.
Destek eylemleri
Sanki bir el kendi kendini yönetmek isteyen Kürtlere karşı IŞİD’e akıl verircesine Rojava’ya yönlendiriyordu. Eylül ayı ile birlikte IŞİD, Cizîre ve Efrîn kantonları arasındaki Kobanê kantonuna bağlı yüzlerce köyü ele geçirdi. 13 Eylül tarihinde de kent merkezine saldırdı. Kantonda yaşayan 300 bin kişi yerinden edilince bir kısmı Rojava’nın diğer bölgelerine ve bir kısmı da Türkiye tarafına geçti. Bu süre boyunca güvenlik güçlerinin saldırılarına rağmen başta Cizre, Diyarbakır, Ceylanpınar ve batıda birçok kentte IŞİD’e karşı eylemler düzenledi. Sınır hattında da binlerce Kürt yurttaş Kobanê’ye destek nöbeti tuttu.
Talep neydi?
Bu dönemde yaralanan IŞİD elemanları Türkiye tarafındaki askerin gözetiminde eleğe dönen sınırı geçerek, Hatay, Antep ve Urfa’daki hastanelerde tedavi ediliyordu. Kuşatmayı kırmak için hem dayanışma gösterenlerin hem de Kürt halkının talebi, Suriye’nin kuzeyindeki bölgeler ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden gelecek askerî yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobanê’ye doğru bir koridorun açılması, Türkiye’nin IŞİD’e verdiği desteğin kesilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kobanê’ye kara harekâtı yapmamasıydı. Bu süreçte 27 Eylül’de dönemin HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve 4 Ekim’de PYD Lideri Salih Müslim’in Ankara’da AKP iktidarıyla görüşmesinden bir sonuç çıkmadı.
Erdoğan’ın beklentisi
6 Ekim’de Mürşitpınar sınır kapısı IŞİD tarafından alınınca, Kobanê’deki binlerce insan katliam ile yüz yüze kaldı. HDP sanal medya hesabından halka demokratik tepki gösterme çağrısı yaptı. Suriye iç savaşının başından beri Kürtlerin bağımsız çizgisini içine sindiremeyen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 7 Ekim’de Antep’teki konuşmasında beklentisini saklamayarak, “Şu anda Kobanê de düştü, düşüyor” dedi.
Erdoğan’ın adeta ‘bayram müjdesi’ söylemi ve aynı gün Muş-Varto’da Hakan Buksur isimli yurttaşın panzerden polisin açtığı ateşle hayatını kaybetmesi ve diğer illerde de güvenlik güçlerinin doğrudan protestoculara saldırısıyla olaylar büyüdü. Kürt halkı hem bölge kentlerinde hem de batı şehirlerinde sokaklara akarken, bazı sol gruplar, sendikalar, öğrenci grupları, kadın örgütleri ve aydınların da desteğiyle kitlesel gösteriler yapıldı.
Hüda-Par ve ülkücüler
İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Diyarbakır, Mardin, Erzurum, Van, Bingöl, Iğdır, Antep, Siirt, Urfa, Batman ve daha birçok il ve ilçede güvenlik güçleri protestoculara saldırdı. 13 kişinin hayatını kaybettiği Diyarbakır’da ise kentin çeşitli noktalarında askeri birlikler konuşlandırıldı, bazı yerlerde sokağa çıkma yasağı uygulandı. Diyarbakır ve birçok ilde Hüda-Par ve MHP taraftarları güvenlik güçleriyle birlikte eylemcilere saldırdı. 12 Ekim’e kadar süren eylemlerde İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporuna göre maddi hasarın yanı sıra 46 kişi yaşamını yitirdi, 682 kişi yaralandı, 323 kişi tutuklandı. Yaşamını yitirenlerin büyük çoğunluğu HDP’ye oy veren yurttaşlardı ve polis, asker ve devlete bağlı Hizbul-Kontra güçlerince hedef alınmıştı.
Öcalan’ın çağrısı
İktidar IŞİD’in sırtını sıvaladığını inkar ederken, müzakere süreci devam ettiğinden 8 Ekim’de Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Ama çözüm süreci adına da şiddete müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz” dedi. Eylemler ise 9 Ekim’de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı Heyeti aracılığıyla gönderdiği mesajla sonlandırıldı. Öcalan’ın taraflara müzakere ve diyalog çağrısı yaptığı mesajında, provokasyonlar nedeniyle olası katliam tehlikesine dikkat çekti. Daha sonraki bir görüşmesinde ise Öcalan, “21. yüzyılın bütün çelişki, çatışma ve imkânlarını bağrında barındıran Kobanê gerçekliği, bütün sorunların çözüm anahtarı olma vasfını taşımaktadır” dedi.
Erdoğan HDP’yi suçladı
Birçok kez sorumluluğunu unutarak Demirtaş başta olmak üzere HDP’lileri suçlayan Erdoğan, “Kobanê’nin, Diyarbakır’ın, Yasin Börü’nün faili odur” dedi. Oysa hayatını kaybedenlerin çoğu ve tutuklananların neredeyse tamamına yakını HDP’li idi. Demirtaş bir duruşmasında, İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder aracılığı ile görüştükleri İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, “Bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var” dediğini kaydetti. Erdoğan’ın başta Demirtaş olmak üzere HDP’yi hedefe koyduğu, sorumluluğunu reddettiği döneme ilişkin HDP’nin verdiği 11 soru ve 5 soruşturma önergesi Meclis’te AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın IŞİD’e karşı tepki gösterme çağrısını da kapatma gerekçesi yaptığı iddianamede eski Eşbaşkanlar Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın olduğu 108 sanıklı davada, 687 HDP’li için siyasi yasak getirilmesi, mal varlığına tedbir konulması talep edildi.
IŞİD yenildi
Türkiye’nin tavrını protesto eden ve Kobanê halkına destek veren eylemler Washington, Avrupa’nın birçok ülkesinde gerçekleştirildi. Hatta Brüksel’de ilk kez büyük bir protesto grubu Avrupa Parlamentosu içine kadar girerek sesini duyurmaya çalıştı. Kentteki direniş sürerken ABD Başkanı Barack Obama’nın devreye girmesiyle koridor açıldı ve uçaklarla direnişçilere silah, mühimmat ve tıbbi malzeme atıldı. Uluslararası Koalisyon’un hava bombardımanıyla birlikte IŞİD’in direnci kırıldı ve ekim sonu itibariyle kent merkezinden geri çekilerek, ilk yenilgisini aldı.
Dünya Kobanê Günü
1 Kasım, aralarında Nobel Barış Ödülü sahiplerinin, akademisyenlerin, aydınların, yazarların, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de bulunduğu binlerce kişinin çağrısı ile Dünya Kobanê Günü ilan edildi. 133 gün süren destansı direniş selamlanarak, bölgesel ve küresel şer ittifaklarla büyütülen katil ve tecavüz ordusu IŞİD’in Kobanê’de yenilgisi Kürt gençleri ve kadınların fedakarlığıyla gerçekleştiği dile getirildi. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere’den İskandinav ülkelerine, Kanada’dan Avustralya’ya, Hindistan’dan Ekvador’a, İspanya’dan ABD’ye kadar dünyanın her köşesinde Kobanê ile dayanışma ve destek mesajları verildi.
‘IŞİD’in eline geçmesi istendi’
Süreci konuştuğumuz HDP Grup Başkanvekili ve dönemin HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Kobanê direnişinin Türkiye ile sınırlı olmayıp bütün dünyada yankılandığını vurguladı. Kürt halkının IŞİD kuşatmasına ve katliam tehdidine karşı tepkisi ve dayanışmasının yüksek olduğunu belirten Beştaş, AKP ile HDP’nin o dönem doğrudan iletişimi olduğuna dikkat çekerek, “Öyle bir noktaya gelmişti ki yüksek bir katliam tehdidi vardı. Zaten Kobanê’de binlerce insan toprağa düştü, bunu hafızalardan çıkarmamak gerekiyor. O dönem taleplere rağmen Eşbaşkan S. Demirtaş ile Başbakan A. Davutoğlu yüz yüze bir görüşme yaptı. Ve kendisi de mahkemede açıkladı, o tweetin atıldığı gece de bir görüşme gerçekleşmiş. Bu durum aktarılmış. Fakat iktidarın kayıtsızlığı, isteksizliği, bu durum karşısında insani bir koridor açmaması daha öncesinden başlayan bir krizdi” dedi.
‘IŞİD’in eline geçmesini istedi’
Sözlerinin devamında Beştaş şöyle konuştu: “AKP o dönem Kobanê’nin IŞİD’in eline geçmesini istedi, bekledi. AKP’nin o dönem IŞİD ile ilişkisi, işbirliğini herkes gördü. Urfa’da, Ceylanpınar’da farklı illerde tedavi edildiği tespit edildi. IŞİD’in geçişi gün gibi ortadaydı. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü, düşecek’ sözüyle öfke ve tepki doruğa ulaştı. Açıkçası IŞİD’e komşu olma iradesi adeta ortaya konmuştu. Ve Kobanê ile dayanışma 6-8 Ekim aylar öncesinde başlayan, Türkiye’nin her yerinde protestoların yapıldığı bir tarihe de tekabül ediyor. Bu protestolardan sonra Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Neticede o çözüm süreci devam etti. 6 yıl sonra iktidarın elinde gerçekten yapacak bir şey kalmayınca, her şeyi yalan üzerine, suçlamalarla, baskılarla bu sefer kendilerince davaya dönüştürdüler.”
‘Büyük provokasyon’
Protestolarda 36 HDP’linin hayatını kaybettiğini kaydeden Beştaş, sürecin aydınlatılması için çok sayıda soru ve araştırma önergesi verdiklerini belirterek, “Kobanê protestoları böyle kumpas davalarıyla aydınlatılabilecek bir mesele değil. Büyük provokasyonlar yapıldı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Açıkçası bu devlet eliyle gerçekleşti ve cinayetlerin failleri ortaya çıkarılmadı. Bugün bile çıkarılmadı ve bir iki davayla bu olay kapatılmak isteniyor. Kendi sorumluluklarını örtmek için bu sefer HDP’ye yönelik hem kapatma davasına hem kumpas davasına dönüştüren bir akılla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
‘İktidar da sanık sandalyesinde’
Beştaş, kapatma davası iddianamesinde Kobanê protestolarının yer almasının hukuki bir gerekçesi ve zeminin olmadığını kaydederek, “Kobanê protestoları ve çözüm süreci de bu iddianamede yer alıyor. Bu iktidar aklını tamamen yitirmiş vaziyette. Çünkü kendisini de sanık sandalyesine oturtuyor. Oysaki çözüm süreci yürütmek, taraf olmak, o görüşmelerde bulunmak asla suç değildi, bugün de değildir. Bugün de biz bir çözüm sürecinin başlatılması gerektiğini, diyaloğun, müzakerenin olması gerektiğini, Meclis’te bununla ilgili mekanizmaların oluşturulması gerektiğini savunan bir partiyiz” değerlendirmesinde bulundu.