‘Hrant Dink’in Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’a Dink davasında verilen kararı sorduk:
Hasan Akbaba
Bundan tam 14 yıl önce bir suikast sonucu katledilen gazeteci Hrant Dink’in geçtiğimiz hafta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davası karara bağlandı.
Buna göre heyet, tutuklu sanıklar eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanık Yılmazer ayrıca “resmi belgeyi yok etme” suçundan 4 yıl 6 ay, sanık Akyürek ise “resmi belgeyi yok etme” suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Heyet, tutuklu sanık eski subay Muharrem Demirkale’yi “Anayasa’yı ihlal” ve “kasten öldürmeye yardım” suçlarından 2 kez müebbet hapisle cezalandırdı.
Tutuklu sanıklar Okan Şimşek ve Veysal Şahin ile hakkında adli kontrol kararı bulunan tutuksuz sanık eski Trabzon İl Jandarma Komutanı sanık Ali Öz’ü “kasten öldürme” suçundan 25’er yıl, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 3 yıl dörder ay hapis cezasına çarptıran heyet, tutuklu sanık Ercan Gün’e “FETÖ” kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl hapis cezası verdi.
Tutuksuz sanıklar eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç hakkında “ihmali davranışla öldürme” suçundan beraat, “kamu görevini ihmal” suçundan haklarındaki dava dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi kararı veren heyet, tutuksuz sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkındaki dava dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine hükmetti.
Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan firari sanıklar Fethullah Gülen, Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı, Coşgun Çakar, Halil İbrahim Koca, Mehmet Akif Yılmaz, Mehmet Faruk Mercan, Metin Canbay, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Yılmaz Angın, Yunus Yazar ve Zekeriya Öz’ün savunmalarının alınamamış olması nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
Mahkeme, cinayetin “FETÖ/PDY”nin amaçları doğrultusunda işlendiği kanaatiyle, Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Tuncay Uzundal hakkında “FETÖ üyeliği” suçundan, savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Ayrıca 6 sanık hakkında daha tutuklama kararı verildi.
Biz de bu gelişmeler üzerine davanın başından beri takipçisi olan “Hrant Dink’in Arkadaşları”ndan Bülent Aydın’a konu ile ilgili düşüncelerini sorduk.
Yeniden görülen Hrant Dink Cinayeti davasında çok sayıda sanık için beraat kararı verildi. Beraat edenlerin içinde dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve İstihbarat Müdürü Engin Dinç gibi isimler de var. 26 Mart günü çoğunluğu kamu görevlisi 77 sanık hakkında verilen kararı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sınırları ve kapsamı önceden belirlenmiş bir şekilde sürdü bu dava ve verilen karar da cinayetin tüm yönlerini tam olarak açığa çıkarmadığı gibi, tüm sorumlularını da cezalandırmadı. Beraat ve zaman aşımından düşme kararlarını böyle değerlendirmek mümkün. Tetikçilerin yargılandığı ilk davanın bozulmasından yıllar sonra açıldı bu dosya. Cinayetten neredeyse 10 yıl sonra 2016’da başlayan bu davada bütünlüklü bir yargılama hiçbir zaman gerçekleşmedi. Dink Ailesi avukatlarının soruşturmanın genişletilmesi yönündeki talepleri kabul edilmedi. Cinayet öncesi süreç davaya konu bile olmadı. Dolayısıyla bu karar ile adalet sağlanmış olmadı. “Hrant’ın Arkadaşları” olarak bu davayı 14 yıldır adalet talebiyle takip ediyoruz. 5 kez heyet ve savcısı değişti. Verilen kararla biten aşamanın bütün duruşmalarını izledik. Bugüne kadar bu kadar çok sayıda kamu görevlisinin yargılandığı bir siyasi cinayet davası olmadı. Bu kadar belge ve bilginin ortaya çıktığı bir dava da olmadı. Bunlardan en önemlisi de cinayetin 11 ay öncesinden Trabzon emniyet istihbaratı tarafından bilindiği, İstanbul’a ve Ankara’ya bu bilginin aktarıldığı, cinayet hazırlığının 6 ay öncesinde de Trabzon jandarma istihbaratçıları tarafından bilindiği ve amirlerine aktarıldığı bilgisinin ortaya çıkması oldu. Buna rağmen bu cinayet engellenmedi, Hrant Dink’i korumak için önlem alınmadı. Üstelik 2004 yılından itibaren Hrant Dink hakkında ırkçı bir linç kampanyası yürütülüyordu ve zaten hedef haline getirilmişti. Buna rağmen cinayeti engellemek için hiç kimse parmağını bile kıpırdatmadı ve 19 Ocak 2007’de Hrant Dink öldürüldü. Bu süreçle ilgili olan 33 sanık için beraat kararı verildi. 27 sanık cezalandırıldı. Davanın 6 tutuklusu vardı. Kararla birlikte 6 kişi daha hükmen tutuklandı. Çok sayıda sanık hakkında talep edilen “görevi ihmal” cezası da zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü. Bunların arasında Trabzon’daki suç örgütüne operasyon yapmayanlar ve İstanbul’da Hrant Dink’i korumak için harekete geçmeyen sorumlu mevkilerdeki kişiler de var. Dink Ailesi avukatları mütalaa hakkında beyanlarını sunarken yargı sürecinde eksik bırakılan konulara dikkat çekmiş ve sadece 3 sanık için kapsamlı değerlendirme yapmışlardı. Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve Engin Dinç’in “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesini” düzenleyen TCK 83. maddeden cezalandırılmalarını talep etmişlerdi. Beraat edenlerin içinde bu kişiler de var.
Daha önce Hrant Dink cinayetinin sorumlusu olarak Ergenekon yapılanmasına işaret edilirken, kamu görevlilerinin yargılandığı davanın kararında cinayetin “Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün amaçları doğrultusunda” işlendiğine hükmediliyor. Siyasi atmosfere göre suçlularda bir değişim durumu mu söz konusu oldu?
Evet, 2016’daki darbe girişiminden sonra oldu bu. Davanın gidişatı da bu kapsamda tutulmaya çalışıldı. Oysa dava dosyasındaki belgelerde açıkça görüldüğü gibi Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olanlar arasında Fethullah Gülen örgütünden jandarma, polis ve istihbaratçılar olduğu gibi, bu yapıyla hiç ilgisi olmayanlar da var. Son iddianameyle Fethullah Gülen ve çevresinden bazı kişiler de sanık olarak eklendi davaya. Bu 13 kişi 15 Temmuz darbe girişiminden beri aranan kişilerdi ve bulunamadıkları için kararda dosyaları ayrıldı. Ağır ceza alanlar içerisinde bu bağlantıyla örgüt üyeliğinden ve Anayasa’yı ihlal suçundan ceza alanlar da var. Fakat ceza alanlar arasında bu yapıyla ilgisi olmayanlar da var. Ayrıca mahkeme heyeti, ilk davada ceza alan tetikçi ekipten kişiler hakkında da “FETÖ üyeliğinden” suç duyurusunda bulunmaya karar verdi. Oysa cinayeti gerçekleştiren ve azmettirenler ilk dava sürecinde “milliyetçi duygularla cinayet işlemiş gençler” daha sonraki süreçte “Ergenekon örgütünün amaçları doğrultusunda hareket eden yapı” olarak değerlendiriliyordu.
Bütün bunlara rağmen bu davada ve kararda cinayet mekanizmasının tam olarak nasıl işlediğinin, açıkça tehdit altında olan Hrant Dink’in neden korunmadığının, devletin çeşitli kesimlerinden sorumluların hiçbirinin neden cinayeti engellemek için parmağını bile kıpırdatmadığının yanıtı yok. Bu soruların yanıtları tam olarak alınmadıkça ve tüm sorumlular yargılanıp cezalandırılmadıkça adalet sağlanmış olmayacak. O yüzden öncesinde söylediğimizi karar duruşmasının ardından yaptığımız açıklamada da söyledik: Biz bitti demeden bu dava bitmez!