İktidarın Meclis’e sunduğu bütçeyi gazetemize değerlendiren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan: Tek adam, vergileri yoksuldan alıyor ve bu vergilerle saraylar yapıyor, yandaşlarını zenginleştiriyor ve savaşlar çıkarıyor. Savaş politikalarına karşı çıkmak tüm yurttaşların sorumluluğu. Savaş politikalarına karşı çıkmak ekmeğimize sahip çıkmaktır
Hüseyin Kalkan
Yeni bütçe bir süreden beri Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Bu görüşmeler bir ay boyunca sürecek. HDP daha bütçe görüşmeleri başlamadan çeşitli illerde bütçe buluşmaları örgütledi, bu toplantılarda halkın bütçe talepleri toplandı ve sonuçları ‘Halkın Bütçesi’ politik metninde topladı. HDP’nin Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, hem bu çalışmaları hem de 2022 bütçesine dair tespitlerini gazetemize anlattı. Paylan, bu bütçeyi ‘Saray’ın, yandaş ve savaşın bütçesi’ olarak niteliyor. Paylan, bütçe tercihlerinin mutlaka değişmesi gerektiğini yoksa yoksul halkın derdine çare olmanın mümkün olmadığını belirtiyor. Garo Paylan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
2022 bütçesine baktığınız zaman nasıl bir bütçe görüyorsunuz. Bu bütçenin ruhu ne?
Saray’ın hazırladığı 2022 bütçesi halkın bütçesi değildir. Halkın taleplerini içermemektedir. Vahşi bir neoliberal, vahşi bir kapitalizmin bütçesidir. Yüzde birin bütçesidir. Biz böyle tanımlıyoruz. Bu bütçe Saray’ın, savaşın ve yandaşın bütçesidir. Bu bütçede halkın talepleri yoktur. Biz halkın talepleri olmayan bu bütçeye karşı tüm Türkiye’de yaptığımız bütçe buluşmalarında halkın taleplerini dinledik ve halkın bütçesini hazırladık.
Önce hükümetin sunduğu bütçeyi, sonra sizin alternatif bütçenizi ana hatları ile anlatır mısınız?
Şöyle söyleyeyim: Hepimiz vergi veriyoruz. İşçi, memur, emekli hem maaşlarımızı alırken hem alışveriş yaparken attığımız her adımda vergi veriyoruz. Bütçe bu vergilerle yapılıyor. Ödediğimiz verginin her 5 lirasında biri faize gidiyor. Bu bütçenin en büyük bakanlığı ne Eğitim, ne Sağlık Bakanlığı’dır. En büyük bakanlık faiz bakanlığıdır. Her 5 liranın 1 lirası faiz bakanlığına gidiyor. İkinci en büyük bakanlık ise benim tabirimle, zulüm bakanlığı veya savaş bakanlığıdır. Yine ödediğimiz her 5 liranın 1 lirası savaş bakanlığına gitmektedir. Bunun yanında yine ödediğimiz her 5 liranın 1 lirası saraylar, şatafata ve yandaşlara aktarılıyor. Böyle baktığımızda bu bütçe faiz bütçesidir, yandaş bütçesidir ve savaş bütçesidir. Geri kalan 5 liranın 2 lirası ise milyonlarca vatandaşımıza harcanıyor. İşçilerin, memurların ve kamu emekçilerinin maaşlarını ödemek için harcanıyor ama, o 5 liranın 3 lirasını savaşlar, faize ve yandaşlara aktarırken yurttaşlarımızın maaşları enflasyonun altında eziliyor. Şu anda 1500 TL maaş alan emeklimiz var. Bu para ile ailesini geçindirmeye çalışan yurttaşlarımız var. 13 milyon emekli, bir sefalet ücretine mahkûm edilmiş durumda. Veya kamu emekçilerine baktığımızda büyük çoğunluğu yoksulluk sınırı altında bir ücrette mahkûm edilmiş durumda. Bu bütçede atanamayan öğretmenlerin derdi yok. 200 bin öğretmenin atanması gerekirken, bu atanma için ayrılmış bir kaynak yok. Halkın taleplerini görmeyen, yoksullardan topladıkları bütçe kaynaklarını yandaşlara aktaran bir bütçe ile karşı karşıyayız. Bu nedenle de bu bütçe tercihlerinin mutlaka değişmesi gerekiyor.
Sizin yaptığınız bütçe buluşmalarında ortaya çıkan talepler nelerdi?
Biz İstanbul’da, Ağrı’da, Mardin’de ve Ankara’da halkın, sivil toplum kuruluşlarının ve sendikalarını taleplerini dinledik. Halkımız isyan halinde. Halkımız için bıçak kemiğe dayanmış durumda. Ama iktidar bu sesleri duymuyor. Biz de bu sesleri duyurmak için ‘Halkın Bütçesi’ politika metnimizi açıkladık. Şunu diyor çiftçiler: Ben tarlama gübre atamıyorum. Bu bütçede işte bu çiftçilerin dertlerine merhem olacak herhangi bir kaynak ayrılmamış. Hayvancılık yapan insanlarla buluştuk. Geçen yıl bir çuval yem 80 lirayken bu yıl 160 liraya çıkmış. Yüzde yüz artmış durumda. İnsanlar ‘Ben hayvanımı besleyecek yem alamıyorum’ diyor. Bu bütçede hayvan üreticilerine destek olacak bir kaynak yok. Bu bütçede 1500 lira olan emekli maaşlarını daha yukarı çekecek bir kaynak yok. Biz HDP olarak bu talepleri dinledik. Ancak bütçe tercihlerini değiştirerek kaynak sağlayabiliriz. ‘Halkın Bütçesi’ politika metnimizde kadınların, gençlerin, atanması yapılmayan öğretmenlerin, emeklilikte yaşa takılanların taleplerinin karşılanabileceğini ortaya koyduk. Bunun için bütçe tercihlerini değiştirmeliyiz. Savaşa akan kaynaklarla atanamayan öğretmenleri atayabiliriz. Mesela yalnız şunu söyleyeyim: Biliyorsunuz S-400 füzesine 2.5 milyar dolar verildi. Depoda çürüyor. O 2.5 milyar dolarla, (25 milyar TL yapar) iki yüz bin öğretmenin atamasını yapabiliriz. İşte bütçe tercihlerini değiştirmek bu anlamda önemli. Veya 5 yandaş müteahhide garanti ödemeleri adı altında 45 milyar lira para ödenecek. Bu para ile emeklilikte yaş takılan milyonlarca yurttaşımızı emekli edebilirdik. Veya faize akan paralarla tarlasına gübre atamayan çiftçinin yarasına merhem olabilirdik. Bütçe tercihlerini değiştirerek bütün bunların gerçekleşebileceğini ‘Halkın Bütçesi’ politik metnimizle ortaya koyduk.
Meclis’teki görüşmelerle ‘bütçe tercihlerini’ değiştirmek gibi bir ihtimal var mı?
HDP olarak parlamentoda bunun için mücadele ediyoruz. Ama bu mücadeleyi sadece parlamentoda milletvekillerinin yapmasıyla bu tercihler değişmez. Bizim Saray’ın duvarlarını titretmemiz gerekiyor. Meclis’in duvarlarını titretmemiz gerekiyor. Çünkü Saray bir ferman olarak bu bütçeyi savaşın ve yandaşın bütçesi yaptı. Bu bütçe tercihlerinin değiştirilmesi için de bütün yurttaşların itirazlarını ortaya koyması lazım. Sendikaların, meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının harekete geçmesi gerekiyor. Ancak bu hareketlilik sağlanırsa, Meclis’te olan mücadelemize işçiler, kamu emekçileri, emekliler, çiftçiler, hayvan üreticileri, gençler katılırlarsa o zaman bütçe tercihleri değişir. Aksi takdirde hepimizin ödediği vergileri yandaşlara aktaran, yüzde bire aktaran, yüzde biri zenginleştirip tüm halkımızı yoksullaştıran soygun çarkı işlemeye devam eder.
Sizin bu yaklaşımınız diğer partiler tarafından nasıl karşılandı, karşılanıyor?
Muhalefet partileri yandaşlara kaynak aktarıldığı konusunda hemfikir. Saray’a, şatafata para aktarılmasını eleştiriyorlar. Ancak konu savaş politikalarına geldiği zaman bir eleştiri duymuyoruz. HDP bu konuda öncülük yapıyor. Mesele sadece yandaşlara akan kaynakları durdurmak değil. En büyük kalemlerden biri olan savaş bütçesini durdurmaktır. Bu konuda muhalefet partilerinden yeterince itiraz duyamıyoruz. Savaşa 250 milyar TL gidiyor. Oysa barışın konuşulduğu 2014-2015 bütçesinde bu miktar 50 milyar TL idi. Demek ki bu para ile de ülkenin güvenliği sağlanabiliyormuş, barışın konuşulduğu günlerde. Şu anda savaşın bütçesi 250 milyar TL olacak. Aradaki 200 milyar fark yurttaşımızın sofrasından eksilen ekmektir. Bu nedenle tabii ki saraylara karşı olacağız, tabii ki şatafata karşı olacağız, tabii ki yandaşlara kaynak aktaran çarka karşı olacağız. Ama aynı zamanda savaş politikalarına karşı olacağız. Hem barışı desteklemek için hem yurttaşlarımızın ekonomik taleplerinin karşılanması için savaş politikalarına karşı olacağız. Savaş bütçesi olarak 250 milyar ayıran bir ülkenin vatandaşlarının talebini karşılaması mümkün değildir. Bu nedenle savaş bütçesine karşı çıkmak, şu anda tarlasını ekemeyen çiftçiye sahip çıkmaktır, hayvanlarına yem alamayan hayvan üreticilerine sahip çıkmaktır veya atanmayan binlerce öğretmenin atanmasını sağlamaktır.
Savaş politikalarına karşı çıkmak ekmeğimize sahip çıkmaktır
Bütçe tercihleri değişmeden yoksul halkın sorunlarının çözülmeyeceğini vurgulayan Garo Paylan ancak ortak ve güçlü bir mücadele ile bütçe tercihlerinin değiştirilebileceğini söylüyor. Paylan, halkı ve sivil toplumu itiraz hakkını kullanmaya çağırıyor ve şunları ekliyor: “Demokratik bir toplumda vergi veren yurttaşlar bu verginin hesabını da sorar. Bütçe bilinci bu bakımdan çok anlamlıdır. Mademki ben vergi veriyorum, bu vergilerin nereye gittiğinin hesabını sormak da her yurttaşın görevidir. Hem yurttaşların hem sendikaların hem sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğundadır. Bu bütçenin tercihlerinin değişmesi için de tüm yurttaşlarımızın en temel hakkı olan vergilerinin nereye gittiğinin hesabını sorması gerekir. Bu tercihlerin değiştirilmesi konusundaki mücadelemizi başarıya kavuşturacak olan da bu mücadeledir, bütçe hakkına sahip çıkmaktır. Geçmişte krallar, padişahlar istedikleri kadar vergi salarlardı ve bu vergilerle saraylar yaparlardı, kapıkullarını beslerlerdi ve savaş çıkarırlardı. Maalesef 2021 Türkiye’sindeki gerçeklik de budur. Bir tek adam, vergileri yoksullardan alıyor ve bu vergilerle saraylar yapıyor, yandaşlarını zenginleştiriyor ve savaşlar çıkarıyor. Savaş politikalarına karşı çıkmak tüm yurttaşlarımızın sorumluluğundadır. Biz bu mücadeleyi veriyoruz ama yalnız bizim mücadelemizle bu tercih değişmez. Bu tercihlerin değişmesi için tüm yurttaşlarımızın en doğal hakkı olan itiraz hakkını, protesto hakkını kullanması gerekir. Savaş politikalarına karşı çıkmak ekmeğimize sahip çıkmaktır.”