Glasgow’da devam eden zirvede boş vaatler sürerken, ülkelerin emisyon verilerini gizlediği ve küresel ısınmanın 1.5-2 derece hedefinin gerçek olmadığı, amacın emisyon ticaretini dünyaya dayatmak olduğu anlaşılıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Dünyadaki birçok ülkenin Birleşmiş Milletler’e sundukları raporlarında sera gazı emisyonlarını eksik bildirdiği belirlendi. Washington Post’ta yayınlanan bir araştırmada, 196 ülke raporunun incelenmesi sonucunda ülkelerin emisyonlarını beyan ettikleri ile atmosfere gönderdikleri sera gazları arasında devasa bir uçurum olduğunu ortaya konuyor. 8.5 milyar ton ile 13.3 milyar ton arasında verinin eksik rapor edildiği ve bu gizlenen verinin karbon kirliliğinin yaklaşık yüzde 25’ine tekabül ettiği bağımsız araştırmacılar tarafından belirlenirken, küresel ısınmanın 1.5 derece olmazsa 2 derece ile sınırlanmasının bu veriler ışığında mümkün olamayacağı belirtiliyor. COP26 dahil iklim zirvelerinde baz alınan verilerin yalnış olduğu bu araştırmalar sonucu ortaya çıkarken, zirvelerde bu gerçeğin üstü örtülerek ‘Emisyon Ticareti’ tek hedef olarak işleniyor.
Kirleten öder!
İklim kriziyle mücadele etmek ve İklim Yasası’nın gereklerini yerine getirmek amacıyla olduğu iddia edilen, ‘Emisyon Ticaret Sistemi’ (ETS) ve karbon vergisi Avrupa Birliği’nin (AB) karbon kaçağı ile mücadele planlarının temelini oluştururken, bu mücadelenin en büyük destekçisi ise ABD. Karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemi karbon fiyatlandırması için tanımlanan iki farklı piyasa aracı olan karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemi, halihazırda birçok ülkede uygulanıyor ve bu iki piyasa aracı birbirlerini tamamlayıcı nitelik taşırken, AB’nin çevre politikasının en temel ilkesi olan, ’kirleten öder’ mekanizması tüm ülkelerde yerleştirilmek isteniyor.
Uyarılar ve tehditler
Karbon vergisinin uygulandığı ülkelerdeki şirketler, üretim faaliyetlerinde sebep oldukları sera gazı emisyonlarının ve çevreye verdikleri zararın tazminatı olarak belirlendiği belirtilen vergi miktarını ödemekle yükümlü tutuluyor. Karbon vergisi, ETS’den farklı olarak devletin karbon fiyatını ve piyasadaki emisyonların miktarını belirlediği bir sistem olarak ele alınıyor. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, geçtiğimiz yaz Türkiye’deki işletmeleri CBAM kapsamında yıllık 750 milyon euroya kadar ek masraflarla karşılaşabilecekleri konusunda uyarmış ve AKP iktidarını da Paris Anlaşması’nı onaylamaya, emisyon ticareti sistemi kurmaya ve net sıfır emisyon hedefleri belirlemeye çağırmıştı.
Emisyon ticareti!
Emisyon ticareti, 1990’larda ABD’de gündeme gelmiş ve ‘Asit Yağmuru Programı’ adı altında bir emisyon ticareti ortaya çıkarılmıştı. ABD’de emisyon ticareti kömürle çalışan elektrik santrallerinden kaynaklanan asit yağmuru oluşumunu önleyebilecek piyasa dostu bir girişim olarak ortaya atılmıştı. Bu anlayışla ortaya konan emisyon ticaretiyle 1995 ve 2003 yılları arasında kükürtdioksit emisyonlarında yüzde 10’luk bir düşüş olduğu iddialarıyla karbon piyasası yaratılmıştı. Bu ‘başarı’ hikayesi, 1997 Kyoto zirvesiyle birlikte iklim zirvelerinin temel hedefi olarak müzakerelere taşındı. ABD’de ortaya atılan iddia, 1997 zirvesi ve sonrasında yapılan zirvelerde, karbon piyasa mekanizmalarının kurulma süreçlerini teşvik edici bir veri olarak kullanıldı.
İklimin piyasa mimarları
ABD delegasyonu ve Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği’nden oluşan bin 500 lobici, 1997 Kyoto Protokolü’nde piyasa araçlarının kullanımının güçlendirilmesinde rol oynayarak, 97 sonrası yapılan tüm zirvelerin başlıca konusu olarak karbon ticareti, karbon vergisi ve karbonun fiyatlandırılması sürecini yerleştirdi. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, ABD’nin kirlilik haklarının yani karbon ticaretinin uygulanması halinde Kyoto Protokolü’nü kabul edeceklerini ilan etmişti. ABD bu tutumla, Kyoto Protokolü’nü bir yandan reddederken, diğer yandan ‘piyasa çevreciliği’ kavramını güçlendirdi. O günden bugüne karbon piyasalarının oluşturulması ve giderek geliştirilerek ilerletilmesi sağlanıp, emisyon ticaretinin tartışılmaz bir konuma taşınmasıyla birlikte, iklimle mücadele süreci tamamen finansal piyasa mimarlarının eline teslim edildi.
Sermayenin genişleme hedefi
Kapitalist birikim sürecinin bir parçası olarak oluşturulan karbon piyasaları, karmaşık bir şey olan iklim sorununu karbonun fiyatlandırılması yoluyla ölçülebilir bir şeye indirgeyerek çözeceğini iddia ederken, aslında yeni bir pazar yaratıldı ve bu pazar zirveler eliyle tüm dünyaya dayatılmaya devam ediliyor. Bu yolla insanlığın ve yaşamın tüm bileşenlerinin temel elementlerinden biri olan temiz hava karbon ticareti yoluyla ticari bir meta haline getiriliyor. Bugüne kadar metalaştırılamamış ve yaşamın elinde kalan tek doğal müştereği olan atmosfer, ulus devletler eliyle sermaye kuşatmasına alınma süreci işletiliyor. Daha önce ortaya çıkartılamamış yeni pazarlar yaratmak, sermayenin tarihsel genişleme sürecinin önemli bir parçası olduğunu bu noktada hatırlatmamız ve zirvelerde tartışılan emisyon ticaretinin kapitalizmin birikim sürecinin önemli ve yeni bir parçasının oluşturulduğu artık gizlenemiyor.