Yusuf Gürsucu / İstanbul
Bölgede elektrik dağıtım ve satışının özelleştirilmesinden bu yana halkın baş belası haline getirilen DEDAŞ’ın keyfi uygulamaları aralıksız sürüyor. 23 Haziran’dan bu yana 12 köyde suyun akmamasının nedeni halkın su ihtiyacının elektrikli motorlarla karşılamaya mahkûm edilip, yüksek elektrik faturaları kesilerek halk soyulurken, iktidarın Kürt halkına yönelik yürüttüğü politikaların bir parçası can yakıcı biçimde bölgede sürüyor. Batman’da süren su sorununu ve bölgede yaşananları Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Hüseyin Akıl ile konuştuk.
Öncelikle halk üzerinde baş kesen konumda olan DEDAŞ halkın başına nasıl bela oldu?
TEDAŞ’ın bölgesel özelleştirilmesi kapsamından bu yana Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman illerinde tek enerji sağlayıcısı konumunda olan DEDAŞ, bölge halkı için son yıllarda başlı başına bir sorun haline gelmiş durumdadır. Yüksek gelen elektrik faturaları, uzun süreli elektrik kesintileri ve altyapı sorunlarıyla adeta bölge halkına terör estirmektedir. Daha önce de borçlarından dolayı çiftçilere yatırılan hibelere el koymasıyla gündeme gelmişti DEDAŞ. Bu gidişle tarımsal üretimi durdurma noktasına gelmesine neden olacaktır.
Bölge büyük barajlarla çevrili ancak çiftçiler ve halk suya erişemiyor!
Sizin de sorularınızda belirttiğiniz gibi DEDAŞ’ın enerji verdiği bölge büyük barajlarla çevrili olmasına rağmen tarımsal sulama baraj sularıyla değil, daha çok yeraltı kuyu sularıyla yapılmaktadır. Yeraltı kuyu sularına erişim ise DEDAŞ yani elektrik ile sağlanmaktadır. DEDAŞ’ın özelleştirilmesi ile bölgeye hizmet verilmeye başlanan dönemden beri elektrik ve su sıkıntıları artmaya başlandı, özellikle çiftçiler büyük mağduriyetler yaşamaya başladılar. Yüksek gelen faturalardan ve uzun süreli elektrik kesintilerinden dolayı bölge halkı tarımsal ürünlerinin ziyan olmasından, mağdur olmaktadır. Özellikle Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da elektrik kesintileri çileye dönüşmüş durumda ve tarımsal üretim büyük zararda.
Köylerde neler yaşanıyor?
En can yakıcı sorunlardan birisi de bu. Su şebekeleri elektriğe bağlı olan köylerdeki elektrik kesimlerinden dolayı şu kritik pandemi döneminde sağlıklı içme suyuna bile erişimin engellenmesi, kişisel temizliklerinin bile yapılamaz duruma getirilmesidir. Bunun en büyük örneği şu anda Batman’da yaşanmaktadır. Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı onlarca köyün elektriği kesilerek içme suyuna erişim 23 Haziran’dan bu yana kesilmiş durumda. Yüksek gelen ve ekonomik durumu olmayan köylülerin bu yüzden ödenemeyen faturalarından dolayı DEDAŞ yetkilileri 1 milyon 882 bin TL’lik borcuna karşı onlarca köyü iki haftadır susuz ve enerjisiz bırakmış durumdalar. Elektriğe yapılan yüzde 15 zam ise millete zulümdür, çiftçiye ise adeta ölümdür.
Köylüler sorununu nasıl çözüyor?
Köylüler suya hijyenik olmayan kuyulardan ve DSİ su kanallarından erişim sağlamakta. Yaşam adeta felç olmuş durumda. Kusma, ishal gibi belirtiler ile hastalıklar baş gösterdi. Her gün temizlik ve maske diyen iktidarın yaptıkları da ortada. Eziyete dönen, adeta terör estiren DEDAŞ’ın, elektrik kesme eylemlerinin derhal sonlandırılması gerekiyor. Anayasa’nın 17. maddesine göre herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Anayasa’nın 56. maddesine göre de herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Buna göre DEDAŞ’ın yaptıkları bu hakka tecavüzden başkaca bir şey değildir. Yaşam hakkı bu hak kapsamındaki koşulların yeterli standartlarda sağlanması için devletin harekete geçmesini gerektirir.
DEDAŞ’ın uygulamalarına diğer bölgelerde pek karşılaşılmıyor. Bu uygulama Kürt halkına yönelik yürütülen politikanın bir parçası mı?
Tarımın bu ülke için sanayiden daha önemli olmasına rağmen sanayide kullanılan elektriğin tarımda kullanılan elektrikten daha ucuz olması, ülkenin asli unsuru çiftçilerin korunmuyor olması ve özellikle de Kürdistan’da ayrımcı bir politika uygulaması çok düşündürücü. Öte yandan DEDAŞ, kaçak kullanımı önlemek adı altında elektrik sayaçlarını direklere çıkarıyor, çıkarmayanları da kaçak kullanımdan yüksek meblağlarda ceza keserek terör estiriyor. Elektrik sayaçlarının direğin tepesine çıkarılması bu halka hırsızlık muamelesi yapılmasından başka bir şey değildir. Birçok yerde halkın DEDAŞ yetkilileri ile karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz, DEDAŞ yetkililerinin ise polis, asker ordusu ile vatandaşların elektrik sayaçlarını büyük miktarda cezalar keserek direklerin tepelerine sayaçlarını çıkardıklarını görüyoruz.
DEDAŞ’a karşı ne yapmalı?
Kimi siyasi parti ve çevrelerin dediği gibi ‘Çiftçinin elektrik borçları incelenmeli ve ödenecek seviyelere getirilmeli, ertelenmeli ve yapılandırılmalıdır’ gibi söylemler DEDAŞ TERÖR’ünün değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramayacağının bilincine vararak DEDAŞ’ın derhal kamulaştırılması için acil eyleme geçilmesi gerek. DEDAŞ kamulaştırılmadıkça, enerji bedeli adaletsizliği ortadan kaldırılmadıkça verilecek her türlü mücadele sonuç getirmeyecektir. Bir avuç sömürücünün çıkarları için sermaye iktidarlarının besleyip büyüttüğü bu şirketlere karşı birlikte güçlü yürürseler, birlikte mücadele etseler, birlikte de büyük başaracaklar.