Niğde coğrafyasının 1/3’üne denk gelen 78 bin 993.07 hektar alanda 3 yıllığına sondaj yapılması için ihale açıldı. Suları, toprağı ve havayı zehirleyen JES’ler, Aydın’dan sonra Niğde’yi de zehirleyecek
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Niğde Valiliği İl Özel İdaresi’nin il sınırları içindeki 21 adet jeotermal kaynak sahası için 3 yıllık arama ruhsatı vermek üzere, açık teklif usulüyle ihale yapacağı ilan edildi. Niğde’nin merkez coğrafyası dahil, Çamardı, Altunhisar, Çiftlik ve Bor ilçelerini kapsayan toplam 78 bin 993.07 hektar alanda yüzlerce sondaj yapılacak. Sondaj çalışmalarında elde edilen sonuçlara göre Jeotermal Enerji Santralleri (JES) kurulacak. Niğde’nin yüz ölçümü 230 bin hektar. JES sahası olarak ihaleye çıkılan alanın boyutunun Niğde’nin 1/3’üne denk gelmesi nitelikli tarım arazileri ve doğal alanları yağmalayıp yok edecek.
Bir ilçe hariç her yer JES!
JES ihaleleri, 22 Eylül 2021 günü saat 11.00’de, Niğde İl Encümeni tarafından İl Özel İdaresi İl Genel Meclis Binası’nda 21 adet ihale kısa aralıklarla peş peşe yapılacağı belirtildi. Ruhsatlandırılacak olan ihale konusu arazilerin bulunduğu alanların mevkileri şöyle: Niğde Merkez 10 bin 459.78 hektar alan, Çamardı ilçesi 31 bin 432.87 hektar alan, Altunhisar ilçesi 15 bin 934.26 hektar alan, Çiftlik ilçesi 14 bin 522.73 hektar alan ve Bor ilçesi 6 bin 643.43 hektar alan olarak işaretlenen yerlerin tümü ya tarım arazisi ya da doğal yaşam alanları.
Yaşam zehirleniyor
Aydın, Manisa, Çanakkale ve Denizli’de yoğunlaşan JES’ler kuruldukları bölgelerde tarım üretimlerini darbelerken su havzalarını da zehirlemeye devam ediyor. Türkiye’de en az 3 kat arz fazlasına ulaşılan enerji üretim kapasitesine karşın, JES’lerin yoğunlaştığı 4 il dışında neredeyse tüm illerde faaliyet gösteren ve AKP iktidarınca da ciddi anlamda desteklenen JES’ler, Niğde coğrafyasında da büyük bir alanı işgal edip bulunduğu çevreyi zehirleyecek. JES’ler, yerin binlerce metre derinliğe inilerek magmaya yakınlaştıkça ortaya çıkan ve ağır metallerle dolu sıcak akışkanın yeryüzüne çekilerek çevresinde bulunan suları bu akışkanla ısıtıp buhar enerjisi ile yapılan enerji üretim biçimidir. Kömürlü ya da doğalgazlı termik santrallerin çalışma mantığı ile enerji üretilen bu tesislerden bulunduğu çevreye, yeraltı-yerüstü sularına ve bulundukları tüm havaya zehir saçılıyor.
Su, toprak ve hava kirleniyor
AKP iktidarının JES’leri yenilenebilir enerji olarak ele alıyor olması ve desteklemesi birçok çevresel sorunu ortaya çıkardı. Nehir ve dereler zehirlendi ve yüz binlerce balık adeta katledildi. Üzüm, zeytin ve incir başta olmak üzere binlerce ağaç kurudu. Aydın’da kanser vakaları geçmişe göre 3 kat arttı.
Germencik’te yeraltı sularında arsenik dahil birçok ağır metallerin JES’lerden kaynaklı olduğu raporlandı. Yaşamı zehirleyen kirlilik, yeraltının 1.5 ila 5 bin metre derinlere kadar sondaj yapılıp, içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli ağır metallerle dolu akışkan yeryüzüne çıkarılmasından kaynaklanıyor. Bu ağır metaller ise suları ve tarım arazilerini zehirlerken hava kalitesi de sülfür gazı ile yaşanmaz düzeye getiriliyor. Menderes Nehri ve diğer birçok akarsuda on binlerce balık bu nedenle ölürken, bu suyu içen birçok hayvan da zehirlenip zarar gördü. İncir ve üzüm bağları ile zeytinliklerde JES’lerden kaynaklı kurumalar yaşanırken köylüler ise isyan ediyor.
Böyle bir enerjiye ihtiyaç yok
Türkiye’de enerji üretim kapasitesi 97 bin 377 megavata (MW) ulaşmış durumda. Ancak ulaşılan bu kapasite Türkiye’nin ihtiyacı olan elektriğin en az 3 katı. Kullanılan ortalama kapasite pandemi yasakları döneminde 19 bin 100 MW’a kadar düşerken, normal koşullarda ise kullanılan enerji için ihtiyaç duyulan kapasite 25 ila 35 bin MW arası bir güce tekabül ediyor. JES’ler, enerji ihtiyacı ve yenilenebilir enerji olduğu iddiası ile desteklenirken, bu üretimin tek fayda sağladığı kesimin şirketler olduğu bir gerçek. Elektrik üretim kapasitesinin bu kadar fazla olduğu Türkiye’de bu durumda rekabet olması ve elektriğin ucuz olması gerekiyor. Ancak iktidar halkın ucuz enerji elde etmesini engellemek ve şirketleri desteklemek amacıyla ‘kapasite mekanizması’ adı altında şirketlere üretmedikleri ve piyasalaştırılamayan enerjinin parasını ödeyerek, halkı yüksek elektrik faturalarıyla yüz yüze bırakıyor.
Elektrikte büyük soygun!
Kapasite mekanizması kapsamında TEİAŞ tarafından elektrikte ‘sürdürülebilirlik ve arz güvenliğini sağlamak’ amacıyla olduğu iddia edilen santrallere üretmedikleri enerji için kapasite mekanizması adı altında her ay giderek artan oranda ortalama 200 milyon lira ödeme yapılıyor. Türkiye’de enerji ihtiyacının 3 katı enerji yatırımına destek ve teşvik veren iktidar alım garantileri kapsamında kamusal geliri şirketlere aktarıyor. Bu yolla büyük bir kamusal soygun yaşanırken, benzer ödemeler hasta garantili Şehir Hastaneleri’ne, yolcu garantili hava limanlarına, araç geçiş garantili otoyollara ve köprülere milyarlarca lira aktarılması soygunun boyutunu gösteriyor.