Finansmanı Türkiye tarafından karşılandığı açıklanan Kıbrıs’a su taşıma işi yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirildi. Kıbrıs’a suyun taşınma işini yapan Kalyon’un aynı zamanda 529 km’lik dağıtım şebekesini de inşa ediyor olması dikkat çekici
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Türkiye’den KKTC’ye su taşıma projesi ortaya konduğundan bu yana suyun ücretsiz verileceği taahhüdünü yineleyen AKP iktidarının, suyun kimin eliyle dağıtılacağına yönelik takındığı tutumunun nedenini, Türkiye’de 5’li çete olarak nitelenen şirketlerin aldığı devasa kamu ihalelerine bakınca anlayabilmek mümkün. Türkiye’ye göre, Kıbrıs’ta suyun dağıtımını belediyeler sağlayamayacağı gibi bu hizmeti verecek şirket de yok! Dolayısıyla hizmet Türkiye’den bir şirkete ihale edilecek ve bedava verilen suyu bu şirket Kıbrıs halkına ‘dağıtacak-satacak.’ Hem de istediğine istediği fiyattan satacak, istemediğine de satmayacak! Bunun anlamı, Kıbrıs’ta suyun hangi amaçla kullanılacağına da Türkiye’nin karar verecek olması.
‘İşletmeci firma’
İnsancıl bir destekmiş gibi sunulmaya çalışılan suyun boruyla taşınmasının rant amacıyla hayata geçirilen bir proje olduğu Kıbrıslılarca sık sık gündeme getirildi. Eroğlu döneminin Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu, su boru hattıyla birlikte aynı hattan elektrik de taşınacağını ve elektrik maliyeti yanında su maliyetlerinin de düşeceğini, projenin finansmanının Türkiye tarafından karşılandığını ‘işletmeci firma’ için yatırım maliyetinin söz konusu olmayacağını söylemişti. Türkiye bir güzellik yapmış ve maliyeti üstlenmiş! Peki, yatırım maliyeti olmayan bir işi belediyelerin yapamayacağı niçin iddia edildi? Bunun cevabı Amcaoğlu’nun açıklaması içinde gizliydi: “işletmeci firma!”
Suyun patronu!
Kalyon Holding, Kıbrıs’a suyun taşınmasına ek olarak Kıbrıs içi dağıtım işini de yapmakta. Bu iş kapsamında 529 kilometre olan su dağıtımını alan şirket, bu işi ‘yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirirken, finansmanın Türkiye’deki kamu bankalarından sağlandığı biliniyor. Elini cebine atmadan iktidarın desteği ile işini yürüten holdingin Kıbrıs’ta suyun patronu olacağı şimdiden belli. Bir patronun yönettiği her şeyde olduğu gibi öncelik patronun maksimum kâr etmesidir. Bedava gelen sudan maksimum kâr etmek, suyu olabildiğince pahalıya satmak patronlar için tek seçenektir. Kıbrıs’a döşenen boru hattının tamamlanma sürecinde AKP iktidarının bakanı olan Tuğrul Türkeş’in açıklamalarında Kıbrıs’a taşınan suyun İsrail’e de satışının mümkün olacağını belirtmesi ise suyun sadece Kıbrıs’a taşındığı iddiasını çürütürken bu sudan kimlerin yararlanacağı AKP iktidarının iki dudağı arasında.
Kalyon Holding!
Kalyon Holding, AKP iktidarı ile birlikte normal olmayan bir büyüme göstererek inşaat başta olmak üzere birçok alanda devasa işler yapmaya devam ediyor. 5’li çete vurgusu yapılan şirketler içinde yer alan Kalyon Holding, iktidarın ‘su işleri’ni yapan şirket olma özelliğini taşıyor. İstanbul’un su sorununun 2070 yılına kadar çözüleceği iddia edildi, ancak 2011 yılından bugüne bu hayal gerçekleştirilemezken, Melen Çayı suyunu İstanbul’a taşıyacak olan boru hattı Kalyon Holding tarafından yapıldı. Holdingin yaptığı Melen isale hattı Düzce’den İstanbul’a kadar 170 km’lik bir işti. Ayrıca su arıtma tesisi ve boğaz geçiş tünelleriyle Avrupa Yakası’na taşınma işi de Kalyon’undu. Ancak Melen Barajı’nda ortaya çıkan çatlaklara halen çözüm üretilememiş olması projeyi güdük bırakırken, tek kazanan Kalyon Holding oldu.
Kalyon K. Irak’ta
Türkiye’nin en büyük 2. içme suyu projesi olarak nitelenen Düzbağ Projesi kapsamında, Göksu Nehri’nden alınacak 173.60 milyon m³/yıl içme, kullanma ve endüstri suyunu Antep şehir merkezine taşınma işini de yine Kalyon Holding aldı. Kalyon Holding, K. Irak Kürdistan Bölgesi’nde de su işi yapan bir şirket. Holding bu kapsamda, 240.000 m³/gün kapasiteli su arıtma tesisi, su değişim sistemi pompa istasyonları, sedimantasyon havuzu, klorlama kapasitesi artışı, 50.000 m³ su depolama tankı, 60 km sfero demir iletim boru hattı yapımını üstlenmiş durumda.
Barajlar var, çiftçiye su yok!
Kıbrıslılar, AKP iktidarının tarım ve su politikalarına bakınca Kıbrıs’a taşınan sudan bir hayır görmeyeceklerini Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’a bakınca anlayabilirler. Bu yıl bölgede yaşanan kuraklık ve susuzluk nedeniyle ürün rekoltesinde kayıplar yüzde 90’lara ulaşırken, susuz tarım yapan ya da yapmak zorunda bırakılan çiftçiler, tarlalarındaki ürünleri toplama gereği bile duymadılar. Bölgede devasa büyüklükteki barajlar inşa edilirken milyonlarca dekar tarım arazisinin sulanacağını iddia eden iktidar, su birlikleri üzerinden istedikleri bölgeye su verirken, yüz binlerce dekar alana sular halen taşınmış değil. Su birliklerinde çiftçilerin yönetimine son veren iktidar, bu birliklere devlet memurlarını atayarak birlikleri DSİ’nin bir parçası haline getirdi. Bu gelişme sonrası su ücretlerine, enerjiyle yarışır düzeyde yüksek fiyatlar uygulanırken çiftçiler adeta isyan etmekte. Diğer yandan suya erişemeyen çiftçiler yer altı sularına mahkûm edilerek, elektrik dağıtım şirketi olan DEDAŞ’a bağlandılar. Çiftçilerin tarımsal destekleri DEDAŞ’a aktarıldı, enerji borcu olduğu savıyla binlerce çiftçinin elektrikleri kesildi ve yine susuz bırakıldılar.