AKP iktidarı, inşaattan sonra en büyük desteği enerji şirketlerine verdi. Halka yüksek faturalar yollayan şirketler, aynı zamanda halkın kullanmadığı elektriği faturalayıp devlet desteği ile tahsilat yapıyor
Yusuf Gürsucu
İnşaat başta olmak üzere, enerji, maden ve savunma sanayisi alanlarında bulunan şirketlerin AKP iktidarının desteği ile bugüne kadar devasa boyutlarda büyümesi dikkat çekici bir durum. Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) 16.10.2003 yılında AKP iktidarının adımlarını yeni yeni attığı 1. yılında, usulsüzlükler tespit edilmişti. Türkiye’de banka hortumlamasında görülen benzer uygulamaların elektrik sektöründe de yapıldığı benzetmesiyle o günlerde çok konuşulmuştu. Yap-işlet-devret (YİD), yap-işlet (Yİ) ve işletme hakkı devri (İHD) projeleri kapsamında özel şirketlerle imzalanan kamu zararına sözleşmeler hortumlamanın çok uzun yıllar süreceği yaşananlardan anlaşılabiliyordu. Ve öyle de oldu, halen birçok sektörde olduğu gibi elektrik üretimi, dağıtımı ve satışları üzerinden hortumlamanın aynı hızla sürdüğü görülebiliyor.
Her şey 2002’de başladı
BOTAŞ’ın doğal gaz santrallerine gaz sağlayamaması üzerine ‘Elektrik Enerjisi Fonu’ (EEF) üzerinden 4 elektrik santraline toplam 125 milyon 897 bin 420 dolar ödeme yapılırken, iletim hatlarının yetersizliği gerekçe gösterilerek, ürettikleri elektriğin zamanında teslim alınamamış olması gerekçesiyle aynı santrallere yine EEF kaynaklarından 4 milyon 518 bin 891 dolar daha ödendiği DDK tarafından tespit edildi. Elektrik enerjisi üretimleri üzerinden büyük bir yağma alanına sahip olan şirketlerin AKP iktidarınca kesintisiz olarak desteklenmeleri 2002 yılından bu yana aralıksız sürüyor.
Pastanın büyük yiyicileri
Geçtiğimiz günlerde en çok enerji üreten ilk 10 kuruluşun listesi yayınlandı. Türkiye’nin en büyük elektrik üreticisi 10 şirket içinde 20 bin 981 megavat kapasiteyle kamu kuruluşu olan EÜAŞ olurken, bu kapasite Türkiye’nin toplam kurulu gücünün yüzde 22’sini oluşturdu. Listenin ikinci sırasında ise 3 bin 830 megavat kapasiteyle ENKA yer aldı. Bu şirketi 3 bin 608 megavat kurulu gücü bulunan Enerjisa Üretim, 2 bin 818 megavatla Eren Enerji ve 2 bin 737 megavat kapasiteyle Çelikler Holding takip etti. Bu şirketlerin ardından sıralanan şirketler ise şöyle: Cengiz Enerji, Limak Enerji, Aydem Enerji, İÇDAŞ ve Bilgin Enerji. Limak Enerji, ilk 10 şirket içinde 2020’de kurulu gücünü en çok artıran şirket olması dikkat çekici.
Nükleere kılıf dikiliyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, ikinci nükleer santrali için Trakya’nın öne çıktığını belirterek, “Yerle ilgili çalışmalar devam ediyor. Sonuçlara göre kesin yer belirlenecek. Neden Trakya derseniz? İstanbul’u da içine alarak söylüyorum; ülkenin en büyük talep noktası burası… Garanti süresi ilk 15 yıl olacak. Ama nükleer güç santrallerinin ekonomik, teknik ömrü açısından baktığınızda, 60 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla uzun dönem ekonomik faydasına bakmak lazım” ifadeleri içinde fiyat garantisi dışında kalan alım garantisinin 60 yıl boyunca süreceğinden söz etmedi. Sinop için hazırlıklarının sürdüğünü ancak henüz bir anlaşma yapılmadığını söyleyen Dönmez, Trakya için Çin’le görüşmeler yapıldığını belirterek, “Trakya ülkenin en büyük talep noktası. Bölgesel arz güvenliği açısından böyle bir santrale Trakya’da daha çok ihtiyacımız var” sözleri ise gerçeği yansıtmıyor.
Marmara’da ihtiyaç yok
Enerji kullanımının yoğun olduğu Güney Marmara Bölgesi’nde 2016 verilerine göre tüm elektrik santrallerinde yıllık yaklaşık 37.604 gigavat saat (GWh) elektrik üretimi, 18 bin 777 gigavat saat elektrik tüketimi gerçekleşirken, fazla üretimin farklı bölgelere iletildiği anlaşılıyor. Trakya için de benzer bir durum söz konusuyken, Türkiye’de enerji üretim kapasitesi her yıl artarken buna bağlı olarak arz fazlası artarak büyüyor. Bu durum, aşırı arz fazlasına niçin yol açıldığı sorusuna bir cevap bulmayı gerektirmektedir. Türkiye’de mevcut iktidarın hayal satan uygulamalarından biri olan enerji arz fazlasının ortaya çıkarılması ortalama yüzde 8 büyümeye dayandırılmıştı. Ancak böyle bir büyüme hiç yaşanmazken, büyüme diye ortaya konan şeyin dış borç girdileri ve inşaat üzerinden ortaya çıkıyor olması büyüyenin rant olduğunu gösterirken, sanayi üretiminde büyüme ise artış göstermiyor.
Şirketlere pazar
Bir dönem enerji ihracına soyunuldu ve bu bağlamda komşu ülkeler ve AB ile elektrik hatları enterkonnekte sistem ile birleştirildi. Bugün gelinen noktada elektrik dış ticaretine konu olan tek ülke Irak. Şırnak Silopi’de Karadeniz Enerji ve Limak’ın kurduğu termik santrallerde üretilen enerji Irak’a satılmaktadır. Bu satış dışından elektrik enerjisinin ihracı bir dönem Suriye ile başlatılmış ancak daha sonra o da sonlanmıştı. İktidarın ve desteklediği şirketlerin en önemli hedefi ise AB’nin enerji talebine ortak olmak ve AB pazarına elektrik satma planlarıydı. Bu amaçla Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşleticileri Birliği (ENTSO-E) ile anlaşmaya varılarak enterkonnekte sistem bağlantısı komşu ülkelerle olduğu gibi yine kamu eliyle gerçekleştirildi. Ancak AB ile yapılan katılım müzakerelerinde ilerlemenin durması ve özellikle enerji faslının açılmamış olması, şirketlerinin büyük bir pazarda iş tutamamalarına neden olurken, sonuçları AKP tarafından Türkiye halklarına ödettiriliyor.
Kapasite ve kullanım
Yapılan planlarda Avrupa elektrik piyasasında şirketlerin pazar yakalaması fiyatlar açısından pek mümkün görünmemesine karşın ‘ihracat destekleriyle’ kamu üzerinden şirketler beslenerek büyük kazançlar elde etme hedefi bugün dumura uğramış durumda. Türkiye’de ani puant yani pik elektrik çekimlerinin yaşandığı zamanlar hariç ortalama 30-35 bin MW bir güçle enerji üretimi yapılmaktadır. Pik dönemlerde ise devreye alınan toplam güç 45 bin MW’ı bugüne kadar geçmemiştir. Yedek enerji kapasitesi olarak yüzde 10-15 gibi, yani ortalama yüzde 7 civarında bir gücün rahat yetecek olmasına karşın iktidar bugün 95 bin 890 MW’ı aşan bir elektrik üretim kapasitesini destekleyerek halkın başına bela etmiştir.
Her detay şirketler için
43 bin MW’ı aşan atıl güç nedeniyle şirketlere kapasite bedeli adı altından 3 yıldır her ay 200 milyon civarında ödeme yapılmaya devam ediliyor olması ise bir kamusal soygundan başkaca bir şey yaşanmadığını gösteriyor. Ayrıca en ufak detayı enerji şirketleri için uygulamaya koyan AKP iktidarı tüm karşı çıkışlara rağmen enerji tasarrufu iddiası ile yaz saati uygulamasını başlattı. Bu uygulamanın tasarruf oluşturmadığı aksine daha fazla elektrik tüketimine yol açtığı Elektrik Müh. Odası (EMO) tarafından açıklanmıştı. EMO bu durumun düzeltilmesi amacıyla gereken her yere sayısız kez başvuru yapmasına karşın bir yanıt alamadı. EMO bu uygulama ile halkın cebinden fazladan 300 milyon lirayı aşan bir paranın enerji şirketlerine taşındığını belirtiyordu.
Kullanılmayan fatura
Bir diğer uygulama ise Mardin, Diyarbakır ve Urfa’da elektrik dağıtımı yapan şirketin çıkarları uğruna bölgede kurulu bulunan barajlardan tarım arazilerine uzun yıllardır su getirilmedi. Bunun sonucu halk yer altı kuyularına ve dolayısıyla enerji kullanımına mahkûm edildi. Arazi büyüklüklerine göre yer altı suyu ya da enerji kullanmasa dahi çiftçilere binlerce liralık fatura ortaya çıkarılırken bu faturaların resmi olmayan bilgisayar çıktıları olması ise soygunun baş kesen misali sürdürüldüğünü açıkça ortaya koydu. Halkın aşırı yüksek olan ve hatta hiçbir biçimde kullanmadıkları elektrik ‘borçlarını’ ödeyememesi sonucu çiftçilerin tarımsal destekleri Dicle Elektrik Dağıtım şirketine aktarıldı. Büyük bir borç sarmalına giren halk ise bu borçlar nedeniyle üretim yapamaz hale getirildi.
Üretmeden ödeme
Bir yandan halka kullanmadıkları elektrik faturaları yollanıp zorla ödettirilirken, şirketlere ise üretmedikleri enerjinin parasının ödeniyor olması kabul edilebilir bir şey olamaz. Arz ve sistem güvenliği gerekçesiyle 20 Ocak 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan kapasite mekanizması yönetmeliğinden doğal gaz santralleri ile yerli ve ithal kömür santralleri faydalanmaktaydı. 2018 yılında 1 milyar 407 milyon lira tutarında olan kapasite mekanizması teşvikinden toplam 20.912 MW kurulu güce sahip 28 adet termik santral yararlanmıştı. Ardından 2018 yılı Kasım ayında yapılan değişiklikle birlikte hidroelektrik santraller de (HES) kapasite mekanizmasından faydalanmaya başladı. Bu değişiklik ile birlikte üretmediği enerjinin parasını alan santral sayısı 43’e ve toplam kurulu güç ise 24.137 MW’a yükseldi. 2019 yılında kapasite mekanizmasında dağıtılan tutar 2 milyar lira olurken. 2020 yılında dağıtılan toplam tutar 2.2 milyar liraya yükseldi. 2020 yılında kapasite mekanizmasından faydalanmakta olan santrallerin 9.790 MW’lık kısmı doğal gaz, 11.616 MW’lık kısmı kömür ve 1.666 MW’lık kısmı hidrolik kaynaklardan elektrik üretmekteler.
Destekleme mekanizması
Enerji şirketlerine destekler her üretim biçimi için geçerliyken ‘temiz enerji’ iddiasının arkasına sığınılarak destekler sermaye kesimleri için genişletiliyor. 5346 sayılı ‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun’ (YEK Kanunu) çerçevesinde rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, dalga, akıntı, gel-git ile kanal veya nehir veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik santralleri (HES) YEKDEM’den 10 yıl süre ile faydalanırken, YEK Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 18 Mayıs 2005 tarihinden 31 Aralık 2020 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek olan tesisler bu kapsam içine alındı.
Destek 100 milyar
18 Eylül 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile YEKDEM’den yararlanmak isteyen şirketlerin 31 Aralık 2020’ye kadar devreye girme şartı 30 Haziran 2021’e kadar uzatıldı. Karara göre, 1 Ocak 2021’den 30 Haziran 2021 tarihine kadar işletmeye girecek YEKDEM kapsamında YEK belgeli üretim tesisleri için belirlenen fiyat desteği, 31 Aralık 2030’a kadar uygulanacak olması ise dikkat çekici. Diğer yandan YEKDEM’den yararlanan şirketlere 2018’de 26 milyar, 2019’da 38 milyar, 2020 Ağustos ayına kadar ise 33 milyar lira destek verildi.
Cazibe alanı YEKDEM!
YEKDEM kapsamında uygulanan birim fiyatları içinde hidroelektrik santralleri ve rüzgâr enerjisi santralleri için 73 dolar/MWh, jeotermal enerjisinden (JES) elektrik üreten santraller için 105 dolar/MWh, biyokütle ve güneş santralleri için 133 dolar/MWh olarak belirlendi. İktidar tarafından sağlanan alım garantilerinin ve kurdaki artışların da etkisiyle YEKDEM kapsamındaki garantili dolar alım fiyatlarından yararlanmak isteyen enerji santrallerinin sayısında önemli artışlar yaşandı. Bu kapsamda 2020 yılında YEKDEM’den yararlanacak santral sayısı 817’ye, toplam kurulu güç 21.860 MW’a ulaştı. Lisanslı santrallerin yanı sıra toplam kurulu gücü yaklaşık 6.600 MW olan lisanssız elektrik santrallerin de YEKDEM’den faydalandırıldığını belirtmek gerekiyor.
2-3 misli fiyatla alınıyor
Elektriğin piyasa toptan satış fiyatı 30-35 kuruş iken yenilenebilir enerji kaynağına dayalı özel santrallere, ürettikleri her kilowat saat (Kwh) elektrik için 7.3 cent yani yaklaşık 55 kuruş ile 13.1 cent/100 kuruş bir bedel ödenecek olması kamu gelirleri üzerinden enerji şirketlerinin beslendiği açığa çıkıyor. YEKDEM kapsamında desteklenen şirketlerin iktidarın kanatları altında büyüyen şirketler olması ise genel amacı ortaya koyarken, bu şirketler içinde başı çekenler; Cengiz İnşaat, Özaltın İnşaat, Enerjisa, Kolin Enerji, Limak Enerji, Bereket Enerji, Doğuş Enerji ve Sanko Enerji.
Dağıtım ağı maliyeti de kamudan
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği tarafından düzenlenen ELDER 9. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dağıtım altyapısının çağın gereklerine uygun bir şekilde yenilendiğini ve yenilenmeye devam ettiğini belirterek, “Bu sınavdan başarıyla çıkmamızı sağlayan en önemli unsur elektrik dağıtım sektörüne yapılan yatırımlar oldu. 2016-2020 üçüncü uygulama döneminde yaklaşık 40 milyar lira yatırım yapıldı. 2021-2025 döneminde yapılacak 66.7 milyar TL dağıtım yatırımıyla inşallah altyapımızı daha da güçlendireceğiz. Planlı bakımlar için ilk kez işletme bütçesinden ayrı olarak 10.5 milyar TL’lik, Ar-Ge için de 1 milyar liralık bütçe ayrıldı” dedi. Bu sözlerle dağıtım şirketleri kamu eliyle beslenirken şirketlerin düzenlediği faturalarda enerji fiyatının yüksekliği ile dağıtım, kesme/açma, fatura kâğıdının bedeli, sayaç okuma vb. uygulamalarla halk inanılmaz boyutlarda soyulmakta.