HDP’nin kapatılma tartışmalarını EMEP, TİP ve SOL Parti genel başkanlarına sorduk
Hüseyin K. Akçadağ
İktidar ortaklarının HDP’ye karşı başlattıkları kampanya sürüyor. Devlet Bahçeli, Kürtler söz konusu olduğunda yargıyı, yürütmeyi ve yasamayı elinde topluyor ve karar veriyor. Grup toplantılarında verdiği talimatlar, Yargıtay tarafından HDP hakkında inceleme başlatılarak yerine getiriliyor. Ancak bu açık hukuksuzluk ve ayrımcılık giderek bütün toplumda rahatsızlık yaratmaya başladı. İktidar ortaklarının yürüttükleri bu kampanyayı gazetemize değerlendiren Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, HDP’ye karşı yürütülen bu kampanyayı değerlendirirken, şunları söylüyor: “Bunların hiçbir hukuki dayanağı ve karşılığı olmadığını belirterek başlayalım. Saray Rejimi eliyle yargının siyasetin operasyon cihazı haline gelmesinin yeni bir örneği sadece. Yani süreç hukuki bir kılıf altında işletilmek istense de ne gerekçeler ne usul ne de mantık hukuki. Dolayısıyla, HDP’nin kapatılması ve fezlekeler konusu sadece siyasi açıdan ele alınabilir. Saray Rejimi’nin, onun müttefikleri AKP ve MHP’nin Kürt düşmanlığının yeni bir örneği.”
Şovenist yarılma planı
AKP-MHP ittifakının oy tabanının gittikçe eridiğini belirten Erkan Baş, Cumhur İttifakı’nın bu erimeyi durdurmaya çalıştığını, bunu başaramazlarsa önümüzdeki seçimlerde tekrar çoğunluğu sağlamalarının mümkün olmadığını söylüyor. Baş, bu belirlemesine şunları ekliyor: “Bu tehlike karşısında birkaç koldan önlem almaya çalışıyorlar. Bir yandan seçim sisteminde ve siyasi partiler kanununda yapılacak değişiklikle oy kaybını telafi etmenin yollarını arıyorlar. Kulislerden öğrendiğimiz taslaklara bakarsak, öyle bir yeni düzenleme hazırlıyorlar ki, AKP-MHP oyları radikal biçimde düşse bile şimdikinden daha çok milletvekili kazanacakları bir sistem ortaya çıkacak. Seçim yolsuzlukları bu iktidarın sicilinde kabarık bir yer tutuyor, ama ilk defa seçim yolsuzluğunu kanun haline getirecekler neredeyse. Ama bu adımlar, almaya çalıştıkları önlemlerin bir kısmı. Bunun yanında, çok ciddi siyasal ve ideolojik hamleler de hayata geçiriyorlar, ki bu hamlelerin amacı 6 milyon seçmenin oyunu almış yasal bir parti olan HDP’nin kriminalize edilmesi, muhalefet saflarından fiilen düşürülmesi, giderek muhalefetin işbirliğinin imkânsızlaştırılması. Dolayısıyla, sahip oldukları tüm araç ve imkânları kullanarak, yalan haberlerle kara propaganda yaparak toplum içindeki şovenist bir yarılma yaratmaya, Kürt düşmanlığını körüklemeye gayret ediyorlar. HDP’nin kapatılması ve fezlekeler konusuna da bu çerçeve içinde bakmak gerekiyor.”
Fezlekeli demokrasi
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Erdoğan’ın açıkladığı ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı hatırlatarak, parti kapatma kampanyalarının ve fezleke yağmurlarının bu planın kof olduğunu gösterdiğini söylüyor. Akdeniz, sözlerini şöyle sürdürüyor: “HDP’yi kapatma gündemi ve HDP’li milletvekillerinin fezleke yağmuruna tutulması, hükümetin öne sürdüğü ‘reform’, ‘sivil anayasa’ ve ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın ne kadar kof ve halktan uzak olduğunun göstergesidir. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarında bunalmış olan halkın AKP-MHP blokuna olan desteği düşme eğiliminde. Çünkü teşvikler, destekler yoksul halka değil hep sermaye çevrelerine, tekellere sunuluyor. İktidar, milliyetçiliği kışkırtıp halk desteğini arkasına almak istiyor. Ama dış politikada neo-Osmanlıcı hayaller tıkandı. Bu yüzden ‘dış düşman’ ihtiyacı yerini ‘iç düşman’ arayışına bırakıyor. Amaç milliyetçiliği körükleyerek ‘tek parti tek adam’ iktidarını ‘sürdürülebilir’ kılmaktır. Ayrıca HDP’nin kapatılması ya da fiilen siyaset yapamaz hale getirilmek istenmesi, Kürt sorunundan ve bu sorunun demokratik çözümünden bağımsız düşünülemez. Açık ki siyasal iktidar geleneksel inkâr politikasına sarılmaktadır.”
Muhalefeti parçalama
SOL Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen de iktidarın sıkışmışlığına işaret ediyor ve HDP’ye karşı yürütülen bu kampanyanın AKP-MHP iktidarının derdine derman olmayacağını belirtiyor. İşleyen, şu notların altını çiziyor: “AKP ve MHP iktidarı ciddi bir sıkışma içine girdi. Giderek azalan gücünü toparlayacak potansiyelini de tümüyle tüketti. İktidarını sürdürebilmesi muhalefetin gücünün kırılmasına, muhalefet bloku içinde parçalanma yaratmasına bağlı hale geldi. HDP’yi kapatma tartışmaları ve fezleke girişimi de bunun bir parçası olarak gündeme getiriliyor. HDP’ye yönelik uzun zamandır devam eden baskılara yeni halkalar eklenerek, HDP’yi felç etme çabalarıyla birlikte bu konuyu muhalefet bloku içinde de bir ayrışma noktasına dönüştürme gayretleri nedeniyle, kapatma tartışmaları ve fezlekeler gündeme getirildi.” HDP’ye yönelik kampanyanın yeni anayasa çağrılarının niteliğini de gösterdiğini belirten Önder İşleyen, bu konuda şunları söylüyor: “Bir yandan yeni anayasa çağrıları yapılıyor. Bu vesilesiyle yeni anayasa çağrısının mahiyetini de görebilmek mümkün. İktidar yeni anayasa çağrısı ile Saray iktidarını tahkim etmek üzere harekete geçerken bunu da muhalefetten parça koparmak üzere gündeme sokacağı kimi tartışmalarla gerçekleştirmeye çalışacak. Önümüzdeki dönem bu anlamda iktidarın muhalefete yönelik hamlelerinin artarak süreceğini bu hamlelerden görebilmek mümkün.”
Bir arada yaşama
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, HDP’nin kapatılması değil, bunu tartışmanın bile Türk ve Kürt halkının bir arada yaşama iradesini zedeleyeceğini belirtiyor. Akdeniz, HDP belediyelerinin yok sayılması ve kayyum atamalarının zaten bir travma nedeni olduğunu belirtiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Önceki yıllarda parti kapatmalarla adeta bir ‘partiler mezarlığına’ dönüşen Türkiye, AKP eliyle bu kez yine aynı günlere götürülmek istenmektedir. Sonuçta HDP kapatılsa bile Kürtler yeni bir parti kurmakta gecikmeyecektir. Geçmişte bunun örnekleri ortada.”
Akdeniz, HDP’yi kapatmanın Türkiye’ye maliyeti ile ilgili şunları söylüyor: “Sorun bu kadar basit değildir. Emek ve demokrasi güçleri yeni bir partinin kurulmasını bekleyemez. Çünkü HDP’nin kapatılmasını müteakip sendikaların grev yapamadığı, Boğaziçi Üniversitesi örneğinde olduğu gibi üniversitelere atama rektörlerin çöreklendiği, kayyumların belediyelerin tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallandığı bir memleket tablosu ile karşı karşıya kalacağız. Ayrıca HDP oylarını çantada keklik gören ve iktidara ‘Tartışmayı bırakın da kapatma müracaatında bulunun’ diyebilen bir burjuva muhalefetle nereye kadar yürünebilir? Ne Cumhur İttifakı ne de Millet İttifakı, Türkiye’nin önünü açacak olan emek ve demokrasi talepleri etrafında devrimci demokratik bir halk seçeneğini oluşturmaktır.”
‘Sonuç vermeyecek’
SOL Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen, bir siyasi hareketi parti kapatmalarla veya baskılarla etkisiz hale getirmenin mümkün olmadığını vurguluyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öncelikle bir siyasi hareketi bu tür baskılarla ortadan kaldırma politikasının yıllardır denenmiş ve sonuçsuz kalmış olduğu açık bir şey. Böyle yaparak kendilerine bir avantaj sağlayacaklarını düşünebilirler. Ama bugün AKP ve MHP’nin kendi tabanında dahi çözülmelerle de karşımıza çıkan, büyük bir toplumsal karşıtlık zemini oluşmuş durumda. O yüzden bu adımlar, kısa süreli avantaj sağlayabilir gibi görünse de iktidarın içine girdiği krizi derinleştirmek dışında sonuç üretmeyecektir.”
Kürtler ve siyaset
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, parti kapatma gibi uygulamaların tek karşılığının barış ve kardeşlik arzusunun boğulması olduğunu belirtiyor. Bu adımın anlamının Kütlere siyaset yapmayı yasaklamak olduğunun altını çiziyor ve şunları ekliyor: “Bu tür uygulamaların şimdiye kadar tek karşılığı oldu: Toplumdaki barış ve kardeşlik arzusunun boğulması. İktidarların savaş politikaları sayesinde kendi bekasını güvence altına aldığı bir ülkeyiz, şimdi aynı taktiği Saray Rejimi eliyle izliyoruz. Atılan adımın anlamı, bu ülkede Kürtler siyaset yapamaz, Kürtler parti kuramaz, Kürtler Meclis’te temsil edilemez demektir. Böyle bir yaklaşımın kabul edilmesi, normalleşmesi söz konusu bile edilemez. Türkiye’de yaşayan tüm halkların siyaset yapma ve temsil edilme hakkı bulunuyor. Bu hakkın hukuk dışı yollarla gaspı faşizmin inşasında en önemli tuğlalardan biri olacaktır.”
‘Yerli muhalefet’e eleştiri
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, HDP’nin kapatılmasını asla kabul etmeyeceklerini belirterek, “Bütün işçilere, emekçilere çağrımız ‘barış, kardeşlik, özgürlük’ talepleri etrafında birleşmektir. EMEP’in siyasi anlayışında burjuva partilerin pragmatizmine yer yoktur. İktidarla ‘HDP’yi kapatma yarışına’ giren muhalefet partileri aslında AKP’nin yaratmak istediği ‘yerli ve milli muhalefet’ rotasında ilerlemektedir. İşçi sınıfı ve emekçilerin talepleri ile birlikte Kürt halkının demokratik talepleri kimin ne kadar demokrat olduğunun da turnusol kâğıdı olacaktır. Parti olarak fabrikalarda, emekçi semtlerinde, HDP’nin kapatılması tartışmalarının işçi sınıfı mücadelesine ve halkların kardeşliğine nasıl zararlar verdiğini anlatmaya devam edeceğiz” diyor.
Dayanışma içinde olacağız
Önder İşleyen:“SOL Parti; iktidarın saldırılarına karşı tüm muhalefetle, HDP ile dayanışma içinde olmaya kuşkusuz ki devam edecek. Partimiz, bu konuda Anayasa Mektubu vesilesiyle, muhalefeti etkisizleştirmeye ve parçalamaya yönelik her tür hamle karşısında bir ortak tutum ihtiyacının altını çizdi ve bunu tüm ilerici muhalefetle de paylaştı. Önümüzdeki süreçte de bunu sürdürmeye devam edeceğiz. SOL Parti; Türkiye’de Kürt sorununun bugün Ortadoğu bağlamı ile birlikte girdiği yeni süreçte, demokratik çözüm, bir arada yaşam ve kardeşlik siyasetini milliyetçi ve gericiliğin kutuplaştırma siyasetleri ve emperyalizmin etnik ve mezhepsel parçalamaya dayanan adımları karşısında savunmaya devam edecek.”diyor.
HDP’nin yanındayız
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, HDP’ye ve Kürtlere yönelik saldırılar karşısında tutumlarının hep net olduğunu ve net olacağını belirtiyor. Baş, bu net tutumun altını şu sözlerle çiziyor: “HDP’nin kapatılmasına ve fezlekelere tüm gücümüzle karşı çıkacağız. Bu bir tartışma konusu bile değil bizim için. Bununla birlikte, Türkiye toplumsal muhalefetinin de ortak bir tutum takınması, bu hukuksuz ve gayrimeşru saldırıya beraberce direnmesi için elimizden geleni yapacağız. Çünkü hedef HDP olsa da bu konuda başarıya ulaşan bir iktidar bir sonraki adımda toplumsal muhalefetin diğer unsurlarının üzerine yürüyecek. Dolayısıyla, HDP’ye destek olmak, HDP’nin hakkını korumak aslında toplumsal muhalefetin tümüne güç veren bir şey olacaktır. Bu nedenlerle, Türkiye İşçi Partisi olarak Saray Rejimi’nin Kürt halkına ve HDP’ye yönelik saldırılarının karşısında, Kürt halkının ve HDP’nin yanındayız.”