PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için yola çıkan geminin Almanya, İtalya, Arjantin, Brezilya ve İsviçreli, aktivist, filozof ve aydınlarla konuştuk
Gülcan Dereli
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, yaklaşık 22 yıldır tek kişilik bir hücrede tutuluyor ve uzun süredir kimse ile görüşmesine izin verilmiyor. Öcalan’a yönelik tecrit ile savaş, siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerin eşzamanlı yaşanması dikkat çekerken, başta Kürt halkı olmak üzere uluslararası örgüt temsilcileri, Öcalan’ın barışın teminatı olduğuna vurgu yaparak fiziki özgürlüğünü talep ediyor. Ancak iktidar talepleri görmezden geldiği gibi Öcalan’ın avukatlarının ve ailesinin görüşme başvurularını da çeşitli gerekçelerle reddediyor. Biz de Yunanistan’dan Öcalan’ın özgürlüğü için yola çıkan Özgürlük Gemisi’nin yaklaşık 40 kişilik eylem grubu içerisinde yer alan çeşitli ülkelerden aktivist ve aydınlardan bazıları ile görüştük. İki soru sorduk. Birincisi, ‘PKK Lideri Öcalan’ın özgürlüğü neden önemli?’ İkincisi ise ‘Öcalan’ın sizin için önemi nedir?’ Yanıtlar aşağıda, iyi okumalar…
Fikirleri başak veriyor
Beppe Savary-Borioli (Medical Doktor-İsviçre): 1- Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, Güney Afrika’da Nelson Mandela’nın kurtuluşunda olduğu gibi, Kürt sorununun olası bir çözümünün ilk adımı olacağı gibi, başlıca anahtarıdır. Sayın Öcalan bir kişi değildir, onunla bağlantılı çözümü bekleyen bir sürü silsileyi görmek gerekir. İşte bu nedenle Öcalan’ın özgürlüğü çok önemli.
2- Öcalan benim için en önemli Kürt lideridir. Çünkü demokratik, sosyalist ve ekolojik bir konfederasyon paradigması, halkların, cinsiyetlerin ve ulusların eşitliği ile yeni bir toplum örneğini temsil ediyor. Bahsettiğimiz bu toplum bir ütopya değildir. Rojava’da bu toplum doğmakta ve günbegün başak veriyor. Bu toplumu dünyadaki diğer toplumlar da takip edecek. İşte bundan dolayı gür bir ses ile “Öcalan’a özgürlük Kürdistan’a barış” diyorum.
Öcalan özgürlük bayrağıdır
Stefano Mannironi (İtalya, Avukat, Öcalan’a Özgürlük Komitesi Üyesi): 1- Aslında Sayın Öcalan’ın tarihi bana göre, bugün Güney Afrika’daki ANC Başkanı Nelson Mandela’nın başına gelenlerle karşılaştırılabilir bir insan hakları ihlalini temsil ediyor.
Özellikle Türkiye’de bağımsız bir mahkeme önünde davasını görüşme hakkı vardı ve hâlâ Türk makamlarınca tamamen göz ardı ediliyor bu hak. Aynı şekilde avukatla görüşme hakkı, aile üyeleriyle görüşme hakkı, telefonla görüşme hakkı, mektup, faks ve diğer tüm iletişim araçlarıyla görüşme hakkı onun elinden alınmıştır. Bu da en ağır insan hakları ihlalidir.
İmralı Cezaevi’ndeki “mutlak izolasyon” başlı başına bir sistematik işkence biçimidir. Bu hukuksuz duruma rağmen Sayın Öcalan, Ortadoğu’da özellikle Kürt sorunu ve demokratikleşme meselesinin çözümünde kapasitesini ve etkisini her zaman göstermiştir.
Sorunun kendisi olmadığını, sadece Kürt halkının değil; kültür, din, cinsiyet, ırk vb. hiçbir ayrım gözetmeksizin barış içinde yaşama şansı vermenin yolunun kendisi olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
Kitaplarını dikkatlice okudum. Yalnızca insanlara demokrasi adına savaşmaları için araçlar vererek, Batılı ülkelerin genellikle uyguladıkları kurallara uyarak, bu hedefe ulaşmaktaki gücünü keşfetmek şaşırtıcıydı. Öcalan da dahil olmak üzere “ötekiler” hiçe sayılıyor.
Bir avukat ve pasifist olarak onun düşüncesini ve eylemlerini tamamen paylaşıyorum ve bu yüzden Öcalan’ın gemi mürettebatının bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum.
2- Öcalan benim için özgürlük bayrağıdır. Genellikle ülkeler ve tüm dünyayı yasa dışı olarak yöneten güçlerin uyguladığı siyasi ve ekonomik kuralların değişebileceği umudunu bana veren insanlardan biridir kendisi. Rojava topluluğu, tüm dünyada var olan tek gerçek demokrasidir ve bu güzel deneyimi yöneten insanların bize verdiği örnek, dünyada hayatımızı ve geleceğimizi aydınlatan bir tür deniz feneridir. O da benim gibi Sardinya’da doğan Antonio Gramsci’yi bir demokrasi direği olarak hatırlıyor. Aslında demokrasinin her zaman kolonyalılar tarafından sürdürülmesi gerekiyor ve bugün Öcalan bunların en sağlamlarından biri.
Ana güçlerin onun serbest bırakılmasını istememelerinin nedeni de budur. Çünkü fikirleri güçlü. Yaşasın Öcalan’ın özgürlüğü.
Sadece ilham vermedi, dönüştürdü
Nathalia Benavides (Arjantin, Kürdistan ile Dayanışma Komitesi Feministas del Abya Yala): 1- Abdullah Öcalan’ın kaçırılması ve ardından hapse atılması, dünya için kabul edilemeyecek bir utançtır. Kürt halkının meşru önderi olan Öcalan’ın hapsedilmesi ve tecrit edilmesiyle sadece bir devrimci hareketi bitirmek değil, aynı zamanda -başarısız bir şekilde- bütün bir halkın mücadele ruhunu ve var olma hakkı kırılmaya çalışıldı. 22 yıl sonra Türkiye yenilgisini kabul etmelidir. Öcalan’ın özgürlüğü bu çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmanın sadece ilk adımıdır. Erdoğan ve onu destekleyen tüm hükümetler bunu biliyor. Bu gerçekleşene kadar, demokrasi adına yapılan herhangi bir açıklama, trajik sonuçları olan bir mizansendir. Dünyanın neresinde olursak olalım, insan haklarını savunan siyasi aktivistler olarak sessiz kalamayız. “Uluslararası toplum” daha fazla gecikmeden harekete geçmelidir. Bunu yapmak için gerekli olanak ve araçlara sahipler. Kürt halkına ve temsilcilerine yönelik zulüm sona ermelidir.
2- Öcalan’ı kişisel olarak düşünmek bana çok zor geliyor. Kendisini ne halkından kopuk ne de PKK’nin temellerinin milyonlarca insanın hayatında yarattığı etkiden kopuk düşünmek mümkün değil bence. Her toplantıda, her konuşmada, Kürdistan içinde ve dışında Kürt dost ve yoldaşlarla paylaştığım her deneyimde Öcalan’a ve harekete olan saygım ve sevgim arttı. Bana göre Öcalan’ın çizdiği siyasi yol, onda başlayıp bitmeyen bir sürecin sentezini temsil ediyor. Ancak analizlerinde ulaştığı derinliği ve düşüncesinin etkisini görmezden gelmek mümkün değildir. Bu anlamda Kürt Kurtuluş Hareketi’nin pratiği sadece ilham vermekle kalmayıp dönüştürücü de olmuştur. Hangi nedenle olursa olsun, kadın olmanın devrimci gücünü bu dünyada daha önce hiç hissetmedim. Kürt Hareketi ile bağlantılı kişisel ve kolektif deneyimler, benzer bir dünya görüşünü paylaştığımız ama hepsinden öte, vazgeçmek istemediğim etik, yeni öğrenmelerden ve yeni yollardan geçmeme neden oldu.
Benim hayatımı değiştirdi
Anja Flach (Almanya, aktivist): 1- Abdullah Öcalan’a özgürlük benim için çok önemli, çünkü alternatif bir toplum için önerilerinin mevcut küresel krize çözüm bulmak için çok uygun olduğuna inanıyorum. Ekolojik, cinsiyetsiz ve tabana dayalı demokratik yapıların inşasına yönelik öneriler yalnızca teorik fikirler olmakla kalmayıp, 2012’den beri Rojava Kürdistanı’nda uygulanmaktadır. Burada milliyetçiliğin üstesinden gelmek ve tüm kültürler ve dinler için eşit bir temelde ortak bir özyönetim geliştirmek mümkün oldu.
Türkiye’deki faşizm Batı tarafından kayıtsız şartsız destekleniyor ve bu beni özellikle bir Alman olarak çok kızdırıyor, çünkü ülkemiz faşizmi durdurmamanın acımasız sonuçlarını zaten yaşamak zorunda kaldı. Öcalan’ın 20 yılı aşkın bir süredir tutuklu kalmasında Almanya ve onunla birlikte Alman halkının büyük bir ortak sorumluluğu var. Arafat veya Mandela’nın Nobel Ödülü alması gibi, ona Nobel Barış Ödülü verilse Kürt sorunu çözülebilirdi.
2- Şahsen benim için Öcalan’ın çok büyük bir önemi var çünkü onunla 1995’te tanışabildim. Bu benim hayatımı tamamen değiştirdi, onun insanların kalbine bakabildiğini hissediyordum…
O zamanlar bana kitap yazmamı önerdi ve özgür bir kadın olmak isteyip istemediğimi sordu, o zamanlar gerçekten değildim. En iyi ihtimalle, bireyselci Batılı özgürlük kavramına dayalıdır. Bugün biliyorum ki gerçek kadın kurtuluşu sadece bireysel özgürlüğü aramak değil, tüm kadınların ve tüm ezilenlerin özgürlüğünü tüm gücümüzle savunmak demektir. Hâlâ bu hedefe yaklaşmaya çalışıyorum.
Öcalan’ın siyasi önerisi bir ışık
Florencia Guarch (Siyaset Biliminde Enternasyonalist-Doktora adayı Federal University Rio Grande do Sul – Brezilya): 1- Öcalan’ın tecrit ve hapis cezası, sürekli bir insan hakları ihlali ve aynı zamanda Kürdistan’daki tüm halklar için demokratik bir çözümün inşasını engelleyen açık bir yaradır. Türkiye’de birçok siyasi aktivist zulüm altında ve hapsedilmeyle karşı karşıya. Öcalan da bunların en önemlisi. Onun üzerindeki bu izolasyonu kabul edemeyiz, bu bize siyasi özgürlük olmadan demokrasinin olamayacağını hatırlatıyor. Sözde “dünyanın en büyük demokrasileri”nin Türk devletinin bu tür davranışlarını kabul etmeye devam etmesi utanç verici.
Öcalan’ın durumu, dünya çapında çok daha fazla siyasi ve insan hakları aktivistini harekete geçirmeli. Onun durumu bize devletin otoriterliği ve çıkarlarına göre hak ihlallerini kabul ettiğini gösteriyor.
Türk devletinin bölgedeki mültecileri, sosyal azınlıkları ve yayılmacı savaşını içeren politikalarına bakıldığında, uluslararası toplum tarafından (doğrudan ve dolaylı olarak) desteklenen faşist bir projenin devam ettiğini açıkça görüyoruz. Bu, siyasi oyunun bir parçası olarak kabul edilemez veya normalleştirilemez. Kapitalizm bir ölüm sistemidir ve yaşadığımız şey, sermaye birikimi için binlerce insanın yaşamının ve gezegenin kaynaklarının yok edilmesine dayanan bu sistemin doruk noktasıdır. Öcalan serbest bırakılmadan gerçek bir barış ve adil müzakere olamaz.
2- Benim için Öcalan çok büyük bir ilham kaynağı; bizi özgür, anti-kapitalist bir toplum yaratmak için alternatifler yaratmaya yönlendiren devrimci bir ilham.
Öcalan’ın siyasi önerisinin Küresel Güney’in mücadele eden halkları, devletlerin sömürgeci şiddetini ve liberal demokrasinin her gün bize dayattığı sınırlamaları gören yerli, halklar, kadınlar ve sosyal azınlıklar için bir ışık olduğuna inanıyorum.
Brezilya ile Kürdistan arasındaki mesafeler (siyasi, tarihi, sosyal ve coğrafi mesafeler ve farklılıklar) göz ardı edilemese de ortak birçok mücadelemiz ve hayalimiz olduğuna inanıyorum. Güçlenmesi ve bizi birbirimize daha da yakınlaştıran köprüler kurmak için bir teşvik görevi görmesi gereken bu fikirlerdir.
Uluslararası (ve küresel) düşünmeden ataerkil-kapitalist-sömürgeci sistem gibi bir dışlama ve ölüm sistemine karşı mücadele etmek mümkün değildir. Kürdistan’daki Kürtleri ve Kürtleri etkileyen şiddet, Brezilya çevresindeki yerli toplulukları, siyah gençleri ve kadınları yok eden şiddet ile tam olarak aynı olmayabilir, ancak kesinlikle ortak bir kaynağa sahipler. Bağlarımızı güçlendirmeli, mücadelelerimizi uluslararası alanda örmeliyiz ve toplum siyasetinin radikal dönüşümü için birlikte çalışmalıyız.
Bütün bunlar (ve daha fazlası) için kendimi Kürt mücadelesinde buldum, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna inananların arasında olduğunu düşündüğüm bir kavga.
Bir referans noktası
Rino Malinconico (İtalya, yazar ve filozof): 1- Abdullah Öcalan, Kürt halkının çoğunluğu tarafından referans noktası olarak görülüyor. 1993 yılında Güney Afrika’da Nelson Mandela gibi bir sembol. Onu hapiste tutmak bütün Kürtleri hapiste tutmak demektir; onu serbest bırakmak, tüm bölgeye ve zaten çok acı çekmiş milyonlarca insana, ama tüm bölgeye bir kurtuluş şansı vermek demektir.
Türk hükümetinin “Kürt sorununu” orduyla “çözmeye” karar verdiği 1984 yılından bu yana, bugüne kadar yaklaşık 50.000 ölüm olduğunu biliyoruz. İran’da, Suriye’de, Irak’ta katliamlar meydana geldi. Kürtler IŞİD’i yendiklerinde, başta Avrupa olmak üzere, bütün dünya onları alkışladı. Fakat çok kısa bir süre sonra Avrupa onları unuttu. Ortadoğu’da barışın bizi de doğrudan ilgilendiren bir konu olduğunu düşünüyorum. Öcalan’ın Suriye’nin kuzeyinde, Rojava topraklarında gerçeğe dönüşen Demokratik Konfederalizm önerisi, somut bir barış olasılığını temsil ediyor. Bugün Kürtler devletlerin sınırlarını değiştirmek istemiyorlar. Onlar sadece, dünyanın bu eziyet çeken bölgesinin birçok etnik grubu ve birçok siyasi ve dini kimliği arasındaki işbirliği mantığında özerklik ve demokratik özyönetim alanları talep ediyorlar. Öcalan için yürütülen özgürlük eylemi bir insanlık ve adalet eylemidir. Özgür Öcalan aynı zamanda barış sürecini güçlendirmek ve demokrasiyi güçlendirmektir.
2- Rojava deneyiminde somut bir şekil almaya başlayan Öcalan’ın bu yıllarda yenilikçi bir şekilde işlemesini devrim kavramının olağanüstü bir örneği olarak görüyorum. Dünyanın devrimci dönüşümünün şimdi her zamankinden daha gerekli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Covid-19 pandemisinin yarattığı yeni modern çağın akışkanlığında ve neoliberal yapıların çöküşüyle birlikte, özellikle sinsi bir tarihsel eğilime karşı koymak için fazladan bir kararlılıkla hareket etmek gerekiyor. Ekonomik ve politik süreçlerin mevcut akışkanlığı, adaletsizlikleri ve hiyerarşileri, baskıları ve saldırganlıkları, yabancılaşmaları ve endişeleri yeniden yaratıyor.
Öcalan’ın yazıları bu konuda bize gerçekten yardımcı olabilir. Aslında, kapitalizme alternatif temasının ana hatlarını ekonomik yapıların basit bir modifikasyonu olarak değil, küresel yaşama bir alternatif olarak belirledi. Bu alternatifin siyasi iktidara bir eleştiri olduğu kadar hükümetlere ve kurumlara da bir eleştiri olarak yaşayacağını vurguladı. Yirminci yüzyılın devrimci mantığının ve ekonomi politiğin basit eleştirisinin üstesinden gelmeliyiz. Bugün aslında siyasetin, siyasetin biçimlerinin eleştirisini, ekonomi politiğin eleştirisiyle birleştirmek gerekiyor.
Özünde, yeni bir toplum ama aynı zamanda yeni bir insanlık inşa etmeliyiz. Hayatın ve doğanın somut anlarıyla uyum içinde yaşayabilmeliyiz.
Bu nedenle Öcalan’ın serbest bırakılmasını talep etmek ve Türkiye’deki siyasi tutsakların içinde bulunduğu tehlikeli durumu kınamak için bir araya geldik.
Çeviri: Roni Riha