Meşruluğun kaynağı rızalıktır. Her paradigma kendi inşasını geliştirmek ve sürdürmek için toplumsal alanda rızalık üzerine kurumsallaşmak zorundadır. Toplumsal kabul, isteklerin karşılık bulması, özgür zihniyet ve ideolojik tasarımlar ancak ve ancak ikrar ve rızalık alanında kurumlaşır. Toplumsal rızalık ahlaki ve politik bir tarzdır. Bu yönüyle hukuktan önce gelir. Toplum hukuksuz yaşayabilir ama ahlaksız yaşayamaz. Bu hakikatten hareketle adalet karşılıklı ahlakı esas alan rızalaşma halidir. Toplumsal meşruiyette barış vardır, selamet vardır, birbirini kabul etme vardır, toplumla doğa ile yâr olma vardır.
Meşru olan toplumsal rızalaşmadır. Meşruluk olunca söz, karar, yetki kurulan meydanda görünür olur. Halk meydanı Hak meydanıdır, bu meydanda iktidar olmaz. Halk kendi özgür iradesini ortaya koyacak tecrübeye, bilgiye, bilgeliğe her zaman sahiptir. Rıza toplumunda, “tartışmada özgürlük uygulamada birliktelik” ilkesi esastır. Söz karar yetki gönüllülük esasına dayanır, tahakküm ve zor aygıtları kullanılmaz, kendisi ile ilgili kararları kendisi alır, alınan kararlar toplumun rızalığına sunulur meşruiyet sağlanır. Bu yöntemle kararlaşma aynı zamanda adaleti de içinde barındırır. Hakikat aynı zamanda adaletli ve meşru olma pratiğini geliştirmektir, seçim hakkını kullanmaktır. Seçmek özgürlüktür, bu yönüyle hakikat arayışı adaleti, meşruiyeti ve özgürlüğü barındırır.
“Hakikat yaşatan, var eden, görünür kılan, geliştiren, adaleti gerçekleştiren, büyüten, zenginleştiren, çoğaltan değerleri ifade eder. Hakikatli insan dendi mi doğruluk sahibi, yalanı olmayan erdemli, adil insan gelir aklımıza.” Erdemli insanlardan oluşan topluluğa hakikat topluluğu denir ve bu toplulukta yasa değil adalet esastır bunun adı toplumsal meşruiyettir. Yasalarla, hukuk metinleri ile tahakküm ile toplum baskı altına alınır, halkın iradesi yok sayılır, ama toplumsallık inşa edilemez. Toplumun varoluş değerlerini hiçe sayan, darbeleyen, yok eden, parçalayan, değersiz kılan, el koyan, yağmalayan, sömüren, bir anlayışı esas alan hukuk ya da yasa hakikati parçalar ve adaleti tesis edemez, ötekileştirme, tahakküm kurma ilişkisini merkeze alır.
Zora dayalı, hükmedenlerin varlığını korumayı esas alan kararlar, uygulamalar yazılan hukuki metinler, adaleti inşa edemez. Belki bir süre iktidar sahipleri varlığını devam ettirebilirler ama rıza toplumu süreklerinin rızalığını alamazlar. Zor arttıkça adalet ve hakikatten uzaklaşılır, ahlaksızlık, uyumsuzluk başını alır gider.
Tarihsel toplum gerçekliğine baktığımızda toplum tarihinin yüzde doksan sekizi rıza toplumu perspektifine göre yaşamıştır. Bu perspektif hukuk normları ile değil, ahlaki normlarla yaşamıştır. Bundan dolayıdır Alevi sürekleri, hakikat ve özgürlük arayışında bulunan toplumlar, nahak zihniyetin normlarını “arsız, nursuz, hırsız” olarak kabul ederler.
Nahak zulmüne karşı direnen inanç gerçekliği, kültürel direnme damarı gücünü hukuktan değil ahlaktan almıştır. “Ar damarı çatlamış” sözü ahlaktan yoksun yaşayanlara yönelik söylenen sözdür. Dünyanın neresinde olursa olsun rızasız toplum, kapitalist modernist anlayışa biat edilmiyorsa, hakikat dile getiriliyorsa, hak meydanı kuruluyorsa; kültürel direniş damarının hâlâ canlı olduğudur, ahlaki damarın hâlâ çatlamadığıdır.
Siyasetin demokratik olması aynı zamanda ahlaki ve politik olmasıdır. Demokratik siyaset toplumun özgürlük alanının genişlemesidir. Toplumsal rızalık alınarak yapılan her uygulama adaletlidir, meşrudur uyumlu ve dengelidir; bu denge hali döngüsel ve varoluşsaldır. Rızasız toplumun hakikatle, ahlakla, adaletle, eşitlikle, vicdanla, bir ilişkisi olamaz. Özgürlük alanı ancak ve ancak söz, karar, yetkinin toplumsallaşmasıdır. İnsan, toplum ve doğa ile ilgili alınan kararlar rızalıkla alınmalıdır. “Ben bilirim, kanun benim” demek ahlaki değildir.
İktidarın elinde bütün disiplinler, yöntemler egemenlik üretmektedir. İktidarın meşruiyeti tartışmalı ise “yenilik, demokrasi, adalet, özgürlükler” adına yapılacak her uygulama yeni egemenlik alanları açmaya yöneliktir ve çiğ sözdür.
Bu çerçevede bakıldığında 2021 Newroz meydanı Hak meydanıydı. Adalet ve özgürlük için dara duruldu, Delil uyandırıldı, bu meydanda bulunan bütün canlar ruhsal ve bedensel olarak belirlendi. Newroz’un aşkı ile gerçeğe HÜÜÜÜÜ