Son günlerde bakan danışmanlarından oluşan bir ekip Alevi kurumlarına ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin amacı genellikle: “Alevilerin sorunları”nı dinledikleri şeklinde tanımlandı. Ama tarihsel yaşanmışlıklar göstermiştir ki Alevilere yönelik yeni siyaset belgesi oluşturma amacıyla yeni raporların hazırlığı yapılıyor. Tıpkı Dersim Katliamı öncesi bölgede yapılan raporlaşma çalışması gibi.
Danışmanlık heyeti neyin raporlarını hazırlıyor? Alevi kurumlarını seçerken hangi kriterler esas alındı? Bu çalışma devletin resmi bir çalışması mı? Alevi kurum yöneticilerine hangi soruları sordular? Ziyaret edilen kurum yöneticilerinden kaç tanesi görüşmeyle ilgili kamuoyuna detaylı bilgi verdi? Kurumların genel merkezlerinde ziyaretle ilgili izin istendi mi? Yoksa direkt yerel ile ilişki kuruldu? Genel merkezden habersiz ziyaret yapıldıysa buna niye sessiz kalındı? Konuşmalar millî siyaset bölgesi gereği olarak gizli mi tutuluyor?
Yapılan inceleme, gözlem ve ziyaretlerin sonucu kamuoyu ile paylaşılacak mı? Sorunların çözümü konusunda Alevi hakikati esas alınarak somut anayasal adımlar atılacak mı?
Doğal topluma karşı bir sapma olan iktidarcı anlayışın inşasında rahip-şef ve asker üçlüsü; inancı, dini kendi iktidarlarının devamı için bir araç olarak kullanmaya başladıkları andan itibaren toplum kontrol ve denetim altına alınmaya çalışıldı. İnancın hakikat ve özgürlük arayışı, ahlakî politik yönü, birey, toplum ve doğa ile olan simbiyotik ilişkisi sürekli anlam yitimine uğradı. Devlete rağmen varlığını devam ettiren inançlardaki kültürel direniş hattı muktedirlerin korkulu rüyası olmuştur. Binlerce yıl önce rıza toplumuna karşı rahip-şef-asker üçlüsünün yaptıklarını günümüzde Alevi toplumuna karşı Diyanet İşleri Başkanlığı, Kültür Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı mı yapıyor? Alevilik, Aleviler eliyle bir iktidar aygıtı haline mi getirilmek isteniyor? İkrar ve rızalık boyutunu yitiren, kültürel direniş hattını terk eden, iktidar aygıtı olan, bu akılla kurumlaşan bir Alevilik kimin Aleviliğidir? Mansur’un, Baba İlyas’ın, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Pir Sultan Abdal’ın, Seyit Rıza’nın mi yoksa Hınzır Paşaların mı?
Çok eskilere gitmeye gerek yok, İttihat Terakki döneminde başlayıp Cumhuriyet modernitesi döneminde devam eden raporlaşmaların Alevi-Bektaşi süreklerine neler yaşattığı hâlâ hafızalarda diridir. Raporlaşma, alan araştırması, Alevi mekanlarının ziyaret edilmesinin sonuçları bugüne kadar hiç hayra alamet olmadı. Koçgiri, Dersim katliamları öncesi hazırlanan raporlarla yol haritası belirlendi. Ne zamanki “ötekilerine” yönelik Nahak akıl tarafından raporlar tanzim edildiyse peşinde katliam, sürgün, demografik yapının değişimi, kontrol, denetim, gözetim ve asimilasyon eksik olmadı.
Alevi hakikati inkar edilse de içte dışta asimile edilse de bu inancın kültürel direniş damarı sürekli devriye halindedir. Bu raporlaşmalar sonucunda bu direniş damarı nasıl etkisiz hale getirileceğinin hesabı mı yapılıyor? İmparatorluklar döneminde başlayan Dersim raporlarında detaylı çalışmalar yapıldığı, bu çalışmalarda tarihçi, antropolog, sosyolog gibi sosyal bilim alanında uzmanların görev aldığı biliniyor.
Alevilere yönelik yapılan araştırma inceleme ve raporlarda Alevilerin kendilerini nasıl tanımladıklarından ziyade nasıl olmaları gerektiği esas alındı.