“Taş olsaydım çatlardım, toprak oldum içime attım” demişti bir ana Dersim katliamı için. Dersim’de ateş su ile söndürülmez. Suyun da bir canı olduğuna ve ateşe dökülünce canı yanacağına inanılır. İşte suyun bile canına hak hatır gözeten Rêya Heq Alevi coğrafyası olan Dersim kurduyla, kuşuyla, börtü böceği ile cayır cayır yanıyor.
Yanan orman değildir, cümle canın hanesidir, Hak’kın cemalidir. Ormanlarımız, kutsal mekanlarımız, mezar taşlarımız Hak’kın görünür olduğu, toplumsallığımızın yeniden canlandığı mekanlardır. Bütün kâinat evrendeki görünür görünmez her zerre birbiri ile ikrarlıdır. Alevi inancı bu hakikati kendine rehber ederek, bütün kainatı suret-i Hak’tan görür. Binlerce yıllık bizi biz yapan kimlik değerlerimizin yaratıldığı mekanlardır. “Her insan için üzerinde doğup büyüdüğü ve kültürel kimliğini kazandığı topraklar onun kimliğinin oluşturucu gücüdür.”
Dersim tekrar yanıyor. Yanan küle dönen her mekan bir kopuşu da beraberinde getirir. İnsanın toplum ve doğa ile olan ikrarlı ilişkisi kopartılmak isteniyor. Mekandan kopuş tarihsel ve kültürel hafızadan kopuştur. Nahak zihniyet binlerce yıldır rıza toplumu süreklerinin mekanlarından kopmaları için her türlü yola başvurmaktadır. Söndürülmeyen, söndürülmesi engellenen her yangın ideolojiktir. Ayrıca orman yangınları gibi doğaya yönelik bütün ideolojik yaklaşımlar sistem krizi ile bağlantılıdır. Günümüzde ekolojik krizin en üst düzeyde görünür olması bir tesadüf değildir.
Son dönemlerde meydana gelen orman yangınlarının ağırlıklı olarak köylerde olması bir tesadüf müdür? Kapitalist modernist anlayış varlığını köy toplumunun karşıtlığı üzerinde geliştirmiştir. Köy toplumunda hâlâ demokratik, komünal değerler canlıdır. Bütün iktidarcı zihniyetler ve onların temsilcileri doğa ile olan ilişkilerinde tamamen tahakküme dayalı, kâr eksenli, kendi hizmetine alma, nesneleştirmeye yöneliktir. Nahak zihniyetin bütün varoluşları birey, toplum ve doğa karşıtlığı üzerinedir.
Ekosistem olarak da tanımlanan doğanın işleyişinde istikrar çeşitlilik ile orantılıdır. Ekosistem tekçiliği kabul etmez. “Ne kadar çok çeşitlilik o kadar istikrar ve kendini var etme” ilkesi esastır. Özele indirgersek her orman yangınında toplum ve doğanın istikrarı bozulmaktadır, toplumun özgür yaşamı tehlikeye düşmektedir. Doğa ve toplumla uyumlu yaşam aynı zamanda özgür yaşama giden bir yoldur.
Doğada sürekli bir döngü durumu söz konusudur. Ekosistemde sistemi oluşturan üç temel öge işlevsel olarak birbiri ile ilişki halindedir. Bu temel işlevlerden birincisi beslenme zinciri ve enerji akışıdır. İkincisi kimyasal madde döngüsü, üçüncüsü ise popülasyonun denetimidir. Bu üç temel ögenin kapsama alanı birey, toplum ve doğayı bire bir ilgilendirir. Bu işleyişten dolayıdır ki doğa ile yâr olma önemli bir ekolojik ilkedir.
Zaman “Doğru düşün, doğru söyle, doğru yap” diyerek zulme karşı pervane olma zamanıdır. Dersim tekrar yanıyor, bu Muharrem günlerinde yeniden Kerbela yaşatılıyor.
Alevi kurum başkanları, federasyonlar, ocaklar, cemevleri, yazdan yaza tatile gelenler, dergah ve ocak başlarında icazetname alanlar, edebi eserlerine Dersim’i, Munzur’u katık yapanlar Munzur’un Darına durmanın tam da zamanıdır. Yol taşını yol kuşuna atmanın zamanı değildir. Yoksa körler duymuyor, sağırlar görmüyor mu?