Brezilya’nın aşırı sağcı devlet başkanı Jair Bolsonaro, konuşma zorluğu ve karın ağrısı şikayetleri nedeniyle hastanede yatıyor. Başkanın ‘karın ağrılarının’ tıbbi/fizyolojik olduğu kadar siyasal/ruhsal ya da ‘psikosomatik’ olduğu da ortada. Pandemi karşısında takındığı lakayt tavır, 500 bin Brezilya yurttaşının Covid-19 nedeniyle ölümünün başlıca nedeni olarak görülüyor. En son, Sputnik aşısına bir şans vermeyi kabul ettiği ve aşının başarısız olmasını takiben Rusya’ya iade etmeye çalıştığı, bu nedenle de Putin’i bile öfkelendirmeyi başardığı görüldü. Erdoğan’ın S-400 açmazını andırıyor…
Ama Erdoğan, tek gerçek siyasi rakibi olan Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde tutmayı sürdürürken, Bolsonaro ise gerçek siyasi rakibi İşçi Partili (PT) eski başkan Lula de Silva’yı tahliye etmek zorunda kaldı. Lula’nın PT’nin başına geçerek bir yıldan kısa bir süre içinde yapılacak seçimlerde başkanlığa yeniden aday olması, Bolsonaro için zaten sonun başlangıcı. Ama bu kadar beklemeye gerek kalmadan da düşmesi söz konusu olabilir. Bolsonaro yönetimi, Rus aşıları kötü çıkınca bu kez yüklü miktarda Hint aşısı satın almış. Bunu yaparken de ‘komisyon’ adı altında büyük rüşvet döndüğü iddia ediliyor. Bu nedenle, Bolsonaro’nun görev süresi dolmadan başkanlıktan azledilmesi için Brezilya Senatosu’nda bir yargılama süreci başladı. İşte Başkan’ın karın ağrıları ve konuşma zorlukları böyle bir momentte nüksetmiş bulunuyor. Erdoğan’ın tökezleme ve uyuklama krizleriyle eşzamanlı…
Dünya coğrafyası içinde bir başka dertli figür de ‘Arap Baharı’ sonrası Tunus’ta iktidara ‘büyük ortak’ sıfatıyla katılan Al Nahda partisi başkanı Gannuşi. Temmuz ayının son günlerinde Tunus devlet başkanı Kays Said, hükümeti azlederek Tunus meclisini 30 gün için kapattı; bütün milletvekili dokunulmazlıklarını da askıya aldı. Gözlemcilerin aktarımından, Tunus’taki sorunun ana başlıklarının da Brezilya’dakine benzer olduğu anlaşılıyor: Pandemi ile mücadelede başarısızlık ve yolsuzluklar. Kararın ertesi günü meclis binasındaki ofisine gitmeye çalışan Meclis Başkanı Raşid el Gannuşi, güvenlik güçleri tarafından engellendi. Bunun üzerine Erdoğan’a danıştığı ve ‘15 Temmuz’da biz kahramanca direndik siz de direnin’ talimatı aldığı tahmin edilen Gannuşi, halkı sokaklara çağırarak bir oturma eylemi başlattı. Eyleme katılım olmayınca da evine dönmeye karar verdi.
Erdoğan’ın daha önce Mısır’da bir yıl başkanlık yapan Mursi’yi benzer biçimde cesaretlendirdiği biliniyor. Mursi, halkı sokağa çağırarak direnmiş fakat başarısız olmuş, daha sonra da hapishanede hayata gözlerini yummuştu. Erdoğan yönetimi ise bir süre düşman bellediği darbeci Mısır yönetimi ile son zamanlarda yakınlaşma arayışı içinde. Gannuşi’nin, bu ‘ihanetten’ ders çıkararak Erdoğan’ın ipiyle kuyuya daha fazla inmek istemediği anlaşılıyor.
Erdoğan-Mursi-Gannuşi üçgeninin düğüm noktası Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi. İhvan, Türkiye’de AKP’nin iktidara gelmesi ve ABD başkanı Obama’nın teşviki sonucu Ortadoğu’nun Baasçı ve Arap milliyetçisi otoriter rejimlerini ‘liberalleştirme’ perspektifi ile güç kazandı. İhvancılar, Tunus ve Mısır başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde Arap Baharı sonucu ya iktidara geldiler ya da iktidar içinde yuvalandılar. İhvan hiyerarşisi içinde AKP, Tunus’un Al Nahda partisinin ‘büyük biraderi’ oluyor.
Ama anlaşılan Gannuşi’nin gördüğü o ki bu dünyada büyük biradere bile güvenmeyeceksin. Bolsonaro’nun kaderinde olduğu gibi akıntı bir kez ters döndü mü yapılması gereken siyaset gemisinden suya atlayıp en az hasarla canını kurtarmaktan ibarettir. İbret olsun.