‘Foreign Policy’, ABD ‘müesses nizamı’nın stratejik yayın organıdır. ‘Yeni Dünya Düzeni’, ‘Tarihin Sonu’ (Fukuyama) ve ‘Medeniyetler Çatışması’ (Huntington) gibi dünyayı şekillendiren tezlerin bu organ tarafından yayınlandıktan ya da ele alındıktan sonra popülerleştiğine tanık olunmuştur. ‘Foreign Policy’, ABD stratejisinin entelektüel tartışma platformu değil, kesinleşmiş stratejik karar ve tavırların duyurulduğu bültendir. İlgili çevreler, mesajı oradan alarak stratejik duruş ve taktiksel pratiklerinde buna uygun tadilatlara giderler.
İşte bu yayın organında, geçtiğimiz hafta Steven Cook imzasıyla Erdoğan’ın sağlık durumuna değinen bir makale yayınlandı. Aslında orada yazılanlar, bir süredir Türkiye ve ilgili kamuoyunda konuşulan ve bilinen iddialardı. Pek bir haber değeri taşıdığı söylenemez. Yine de böyle yarı resmi bir organda bu kadar kritik iddiaların yayınlanması için habercilikten çok istihbari verilere dayalı olması gerektiğinin altını çizmek gerekiyor. Sözün özü: ‘Steven Cook Foreign Policy’den bildiriyor’ ibaresi; ‘CIA, Beştepe sarayının içinden bildiriyor’ olarak okunmalıdır.
Bilinen bir iddiayı tekrarlayan bu makalenin önemi, istihbari kesinliğinden öte içerdiği mesajla ilgilidir. Bunu kavramak için yeraltı dünyasının diline biraz aşina olmak gerekiyor. Küreselleşme çağında yeraltı dünyasının da hem uluslararası ve hem de yerel kodları oluştu. Bu kodlar dolayımıyla bazı ‘subliminal’ mesajlar verilir. Örneğin ‘In Bruges’ filminin dönüm noktası, filmin ana karakteri Ray’den di’li geçmiş zaman kipiyle söz edildiği andır. Londra’daki reisten gelen mesajın anlamını, tetikçi Ken net biçimde anlamıştır. Bilet kesilmiştir, yapılması gereken bellidir. Yerel düzeyde bu mesaj, semt camisinden adına salâ okutmaya kadar giden çeşitli kodlarla verilebilir. Bunlardan bir tanesi de, söz konusu kişinin hasta olduğu, günlerinin sayılı olduğu imasında bulunmaktır.
Steven Cook’un makalesinin, Harry’den Ken’e iletilen telefon mesajı niteliği taşıyor olma ihtimali yüksektir. Bilet kesildiyse yapılması gereken bellidir. Erdoğan’ın derhal basketbol potası altında görüntü çektirme telaşı, subliminal mesajı aldığı ve ziyadesiyle paniğe kapıldığı anlamına geliyor.
Daha Cook’un makalesinin harı közlenmeden bu kez ABD başkanı Joe Biden, yönetime geldiğinden beri ilk kez doğrudan Türkiye hakkında konuştu: ‘Suriye’deki askeri operasyonları IŞİD’le mücadeleyi baltalıyor. Sivilleri tehlikeye atıyor. Bölgede barış, güvenlik ve istikrarı tehdit ediyor.’ Bu durum, Suriye’deki olağanüstü koşulların sürmesi nedeniyle Amerikan askeri varlığının bir yıl uzatılmasının gerekçesi olarak ifade edildi. Bu ifade açıkça, ABD’nin kendi kontrol alanı olan Fırat’ın doğusundaki başat hedefinin artık TSK’yı buradan geri çekilmeye zorlamak, en azından askeri faaliyetlerini engellemek olduğunun beyanıdır. Bir süredir ABD’de çeşitli düzeylerde temaslarda bulunmakta olan Rojava heyetinin diplomatik başarısı anlamına gelir.
Erdoğan, New York ‘seferi’ dönüşünde, ‘şu andaki gidiş hayra alamet değil’ açıklamasında bulunmuştu. İşin rengi ortaya çıkmaya başlamış bulunuyor. Sorun S-400 F35 pazarlığını aşmış durumda. Hatta sorun Rojava’dan ve Suriye’den de ibaret değil. Önümüzde bir ‘bilet kesme’ beyanı bulunuyor ve vaktiyle Saddam’ın biletini hangi halk kestiyse bugün Erdoğan’ınkini de o kesiyor.