17. yüzyıldan günümüze kadar ulaşmış olan ‘Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir’ deyişiyle içselleştirilen öğretiye bugün çok daha fazla ihtiyacımız var. Bir dönem Mao Zedung tarafından desteklenerek yaşama geçirilmiş olan ‘4 haşere’ projesi, Çin’de büyük bir ekolojik yıkıma yol açmıştı. Proje ile pirinç üretimine zarar verdiği düşünülen serçelerin yok edilmesini ve prinç rekoltesinin yükseltilmesi hedefleniyordu. Proje sonucunda 23 milyon kuş öldürülmüştü. Bu iyi niyetli olarak başlayan projenin sonunda çekirge ve sümüklüböcek istilasıyla prinç üretiminde büyük bir düşüşe neden olunmuştu. Bu düşüş nedeniyle 1958-1961 tarihleri arasında 45 milyona yakın çiftçi açlıktan kırılarak ölmüştü.
Bugün dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ilk bakışta iyi niyetli gibi görünen daha doğrusu gösterilen uygulamalar hem dünyayı hem de Türkiye coğrafyasını cehenneme taşıyan özellikler barındırıyor. AKP iktidarı enerji yatırımlarını gerçekleştirirken enerji ihtiyacına vurgu yapıyor. Buradaki vurgu iyi niyetle atılmış bir adıma işaret etmiyor ancak halk nezninde iyi niyetli bir girişim olarak algılanması hedeflenerek algıda bir kabul inşa edilmek isteniyor. Diğer taraftan gerçekten iyi niyetle başlatılan ve bunu bilimsel verilerle süsleyen uygulamalarda kendi içinde günahsız değil. Kapitalizmin doğal yaşamı adeta yok eden üretim süreçlerinde ortaya çıkan sorunlar yine kapitalistlerce ‘çözüme’ ulaştırılma iddiasıyla adımlar atılıyor.
HES, GES, RES vd. temiz enerji olarak sunulan enerji üretimleri, dünyada karbon yakıtların ortaya çıkardığı küresel ısınmayı ortadan kaldırma iddiası ile ortaya konuyor. Yakın çevremizde ekosistemin yaşatılmasına ve doğaya değer veren birçok insan ve örgütlenme kapitalizmin bu iddiasına destek olabiliyor. Dünyayı ve yaşamı tehdit eden şeyin, kapitalizmin aşırı üretim ve tüketim politikalarındaki zorunluluk olduğu gerçeği ise nedense görmezden gelinebiliyor. Bu gerçeği görmeyen bir yerden ‘temiz’ olduğu iddia edilen üretim biçimlerinin desteklenmesi, gerçekte kapitalizmin yaşamı yok eden varlığının ileriye taşınmasını yani varlığını sürdürmesini desteklemek anlamına geliyor.
Son günlerde yoğun bir tartışmanın yaşandığı Rize Fındıklı’da da benzer bir süreç yaşanıyor. Karadeniz bölgesinde akan her suyun üstüne HES yapılma çabası ise durmuş değil. Birçok vadiye ve akarsuya yapılan HES’ler bölgede büyük bir ekolojik yıkımı ortaya çıkarmış durumda. Bugüne kadar verilen mücadele sonucu Fındıklı’nın derelerine HES yapılamamış olması göğsümüzü kabartan ve umudumuzu geleceğe dair canlı tutan bir gerçek. İşte bu gerçek; Belediyenin Fındıklı’nın su ihtiyacını karşılamak adına yürüttüğü projede dereden alınan suyun içine hapsedileceği boru hattına 2 adet tribün inşa edilerek ilçeye enerji kazandırılacağı iddiasıyla yıkılmak üzere.
Fındıklı Derelerin Kardeşliği Platformu dışında projenin hemen tüm çevrelerce kerhen de olsa destekleniyor olması, yakın gelecekte sermayenin bölgede at koşturmasının önünü açma olasılığını ise bu çevreler tarafından görülemediği gibi reddediliyor. Fındıklı halkının suya gereksinimi varsa bu sorunu çözmek elbette belediyenin sorumluluğunda. Ancak bu sorumluluğu gerçekleştirmek iddiasıyla enerji üretiminin de su ihtiyacına bağlanması en hafif tabirle ‘iyi niyetli kötülük’ olarak nitelenebilir. Belediye üretilecek enerjinin lisanssız olacağı ve belediye uhdesinde kullanılacağı, sisteme enerji verilmeyeceğini iddia ediyor. Lisanssızda olsa dağıtım sistemine enerji verilebilmesi ise yasal olarak mümkün.
Bu durum yasal olarak mümkün olsa da pratikte mümkün değil. Enerji sistemi farklı üretim biçimleriyle desteklenerek yedek enerji gücü oluşturulmasını gerektirir. Olası bir su akışının durması veya azalması halinde enerjinin kullanılacağı alan her neresiyse elektriksiz kalacaktır. Veya üretilen enerji ile tüketilen enerji arasında ortaya çıkacak arz faslası ya da enerji azlığı yaşanması halinde fazla enerjinin dağıtım ağına verilmesi veya sistemden enerji alınması gerekiyor. Bu bağlamda yapılacak proje ile üretilecek enerjinin dağıtım sisteme bağlanması bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
Belediyenin iddiası 1 taşla 2 kuş vurmak. AKP iktidarının da ortaya koyduğu veya desteklediği tüm projelerde ikli hatta üçlü –beşli çıkarları hesaplayarak hareket ettiği unutmamalı. Bu hesapların tamamı ise bir yağmayı açığa çıkarır. Fındıklı Belediyesi’nin projesinin de aynı eksende gelişmesi kaçınılmaz. Fındıklı’ya ne gerekçeyle ve hangi güçte olursa olsun HES inşa edilmesi halinde sermayenin giremediği vadilerin korunması mümkün olamayacak. En azından bu projeyi ortaya koyan ve destekleyenlerin ‘iyi niyetleri’ sorgulanacak!