NATO Zirvesi ile dünya Rusya ve Çin’e karşı yeni soğuk savaşa adımını atmış oldu.
Henüz işin başındayız. Bu devletler arasındaki ilişkiler nasıl seyreder, ne gibi inişler çıkışlar yaşanır şimdiden bilinemez. Kesin olan artık soğuk savaşın başladığıdır.
Ve Türk devleti, NATO Zirvesi’nde bu soğuk savaş kararının altına imzasını attı.
Muhalefet ne yapıyor? Erdoğan’ın TBMM’yi hiçe sayarak Türkiye’yi NATO’yla birlikte Rusya ve Çin’e karşı soğuk savaşa sürükleme hakkı yoktur. Suça bulanmış bu rejim hiçbir uluslararası platformda Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edemez. Hele ucu nükleer tehdit ve tehlikelere açık bir sürtüşmenin içine Türkiye’yi sürükleme hakkı olamaz.
Muhalefet, Erdoğan ve adamlarının NATO Zirvesi’nde Türkiye’yi temsil etmesine ve orada alınan kararlara katılmasına engel olmadığı için soğuk savaşa katılma kararına ne yazık ki ortak olmuştur. Bu utanç verici durumdan çıkış, hiç gecikmeden, NATO kararlarına atılan imzaların geri çekilmesiyle mümkündür. Muhalefet, Erdoğan tarafından atılan imzaları geçersiz ilan etmeli, Türkiye’nin soğuk savaşta “tarafsız” kalacağını açıklamalıdır.
Soğuk savaşta “tarafsızlık” ilan etmek, bu türbülanstan kurtulmaya yetmez. Muhalefet aynı zamanda Kürtlerle savaşı sona erdirmeli, Rojava’yı tanımalı, Güney’den çekilmelidir.
Bu iki stratejik adım atılmazsa Türkiye’nin geleceği bu defa gerçekten tehlikeye girecektir.
Öcalan’ın deyimiyle birbiri ardı sıra “darbe mekaniği”nin siyasi sonuçları yaşanacaktır. Türk devleti Ukrayna, Kırım ve Kafkasya çatışmalarında koç başı olarak kullanılacak, bunun ağır bedellerini Almanya ve ABD değil, Türkiye ödeyecektir.
NATO’ya dayanarak Kürdistan’ın dört parçada elde ettiği ya da edebileceği her türlü statüyü yok etme siyaseti soğuk savaşın aynı zamanda Kürt savaşıyla iç içe geçmesine neden olacaktır. Üçüncü Dünya Savaşı nasıl Kürdistan merkezli coğrafyada yaşandıysa, soğuk savaşın ilk aşaması da aynı coğrafyada keskinleşecektir. Türkiye hem soğuk savaşa katılır, hem de Kürt özgürlük hareketiyle savaşa devam ederse, hem Rusya’yı, hem Çin ve İran’ı Kürt-Türk savaşının içine çekecektir. Bir anda “soğuk savaş”la Kürt-Türk savaşı iç içe geçecektir. Bunun sonucu yeni bir Ortadoğu-Kafkasya savaşıdır.
Bu savaşta “tarafsızlık” ve “Kürtlerle barış” dışında her yol yıkıma yol açar.
Kürt özgürlük hareketi bölgede dolayısı ile dünyada birçok devletten çok daha belirleyici ve etkin role sahiptir. Bir kere dört parçanın her biri Ortadoğu’nun en büyük devletlerinin sınırları içindedir ve bu devletlerin iç, dış, ekonomik politikalarını etkilemektedir. Bu özelliği ile bu dört devletin arasındaki ilişkilerde örgütlü Kürt hareketi, özellikle yeni soğuk savaş şartlarında ciddi rol oynayacaktır. “Dört parça Kürdistan” bir bakıma “dört devlet” gücünde enerjiye her geçen gün daha fazla sahip olacaktır.
Bütün küresel ve bölgesel devletler yeni soğuk savaşta birbirlerine karşı yıkıcı rol oynayacakken, dört parça Kürdistan’da Öcalan’ın düşüncelerine ve programına bağlı muazzam bir güç, insanlığın karşısına diğer devletlerden farklı olarak biricik barış etkeni olarak çıkacaktır. Pazar paylaşımının, hegemonya kavgalarının yaratacağı ağır sonuçların fonunda Kürt halkı, tüm insanlık adına barış idealinin tayıcı gücü olacaktır.
Ortadoğu ve Kafkas halkları, kendilerini yeni soğuk savaş döneminin tehlikeli fırtınalarından nasıl koruyabilir? Birbirine düşman Pakistan ve Hindistan’ın nükleer güç olduğunu hiç kimse unutmamalı. Bu hengamede İran’ın nükleer silah edinmesi an meselesidir. İran’daki ilk nükleer bomba denemesinin ertesi günü Türk “atom bombasının” depremiyle uyanabiliriz.
Yeni soğuk savaş küreseller arasında nükleer savaşa evrilmez. Ama bölgesel güçler arasında ölüm kalım savaşları söz konusu olduğunda bölgeyi haritadan silecek bir psikopot-popülist-diktatörün nükleer bomba düğmesine basmayacağını kim iddia edebilir?
Bu dehşet verici tehdit ve tehlikelere karşı elimizde bir program var: Konfederalizm. Dört parça Kürdistan’ın yer aldığı devletlerin Demokratik Cumhuriyet’e dönüşmesi, farklı halkların Demokratik Ulus içinde birleşmesi, aradaki sınırların silikleşmesi ve bu devletlerin Ortadoğu konfederal ortak evini inşa etmeleri… Böyle bir güç gelecek on yılları etkileyecek olan küresel güçler arasındaki kavgada halklar için bir “barış vahası” olabilir.
Demek ki soğuk savaşta aktif tarafsızlık, yani küresellerin savaşına alet olmamak, buna karşılık onların arasındaki çelişkilerden barış, özgürlük ve refah için yararlanmak mümkündür.
NATO’nun programına karşı muhalefetin bir başka sözü var mı?
Yoksa TBMM’de ne işiniz var? Çekilin. Halk sözünü söylesin.