Brez Peker, sağlığına kavuşmuşsun. Allah sıhhat, afiyet versin. Tuttuğunu altın etsin. Amin.
Okuyoruz. 50 adet twit attı.Hepsini okuduk.
Soylu da okuyor. Altun zaten kaçırmıyor. Fidan ne yapıyor? Bence MİT’in içinden Peker’e akan enformasyonun peşinde koşuyor. Ya Akar?
Akar şu ana kadar Peker’in konuşma ve twitlerinde adının pek geçmemesine dua ediyor. Çünkü bu işin sonunda kılına dokunulmayan tek adam olarak o ayakta kaldı.
Peker kardeşimden istirhamım var. Bir de Akar twiti at ya hu!
Çünkü Akar Erdoğan sonrasına hazırlık yapıyor.
“Darbe hazırlığı” mı?
Böyle bir iddia ağzımdan çıktıysa yel alsın. Sonuçta yasal çıkan bir gazetede yazıyorum. Harp Bakanı’nı “darbecilikle” suçlamak haddimize mi?
Ama bakıyorum Erdoğan “kabinesi” yan yatmış, “havuza” batmış.
İnsanın aklına tuhaf hikayeler geliyor. Vaktiyle bir Ayşe ile Fatma, bir de Abdurrahman adında bir herif varmış. Bu herif ikisinin kocasıymış. Bir gün Ayşe’ye gidermiş, bir gün Fatma’ya. Gün olmuş, bu Abdurrahman yolda giderken bir “b.k” çukuruna düşmüş. Öyle etmiş böyle etmiş çıkamamış. Evde bekleyenler var. Ayşe dermiş ki Fatma’dadır, Fatma dermiş ki Ayşe’dedir, bilmezlermiş ki, Abdurrahman “b.k”tadır.
Söz meclisten dışarı. Teşbihte hata olmaz. Reis bir AKP, bir MHP, bir Rusya, bir Amerika filan derken, öyle bir çukura düşmüş ki, kimse farkında değil. Adam çığırıyor, duyan yok. “Help Turkey” diyenlere karşıyım. “Help Erdoğan” demeleri gerekirdi.
Pandemi almış başını gidiyor. Turist gelsin diye vaktinden önce açarsan kapıyı, “turist giren eve virüs de girer” özdeyişi başına iş açar. Açtı da. Kim sorumlu? Kilimci. (Erdoğan’a “kilimci” demek istemem, gazeteme yazık olur.)
Dolar uyuyor… Merkez Bankası sus pus. Faizi hala bilmem kaç yüzdede tutuyor. Dolara ninni söylüyor. İstediği kadar söylesin. Erdoğan ansızın bağırıyor: “Faiz az sonra inecek.” Daha der demez salıncaktaki dolar uyanıyor. Başlıyor büyümeye. Böyle bir uyandırmayı “bilenler”, daha Erdoğan bağırmadan ellerindeki “törkiş liraları” ucuz dolara yatırıyor ve beş dakika sonra Erdoğan doları uyandırınca altına işeyen dolardan milyonları vuruyor. Kim bu spekülatör? Erdoğan olamaz. Danışmanlarıdır. Onlar da zaten belli değil. Bir tanesi tam belli oldu, Zindaşti ile ve “madam Uzun” ile münasebeti ortaya çıktı, o gün öldü. “Öldürülmüş” olabilir, ben Peker’in yalancısıyım. Şey, müteveffa Prof’tan söz ediyorum. İsmi lazım değil. Ölünün ardından konuşulmaz. Ama ölünün neden öldüğü konuşulur.
Derken yangın bir türlü sönmüyor. Sorumlu olanlar CHP’li belediyeler. Erdoğan değil. Kesinlikle. Vaktiyle bir harp uçağının kokpitinden millete elinin dört parmağını yumup, baş parmağını dikilterek pilot selamı veren adam yangının söndürülemeyişinden sorumlu mu olurmuş? Adam “baş pilot”. Muhalefet fırsat vermiyor ki, yangını söndürsün. Umarım o ünlü resimdeki baş parmak daha sonra işaret parmağı ile orta parmağı arasına girmiş olmasın. Gayri ihtiyari. Millete böyle bir “maç işareti” Reis’e elbette yakışmaz. (Dikkat, “yakışır” demedim.)
Bu arada memleket medyasından öğrendiğimize göre kadın cinayetleri tavan yapıyor.
Ardından Kürtler Konya’nın ortasında öldürülüyor.
Adam havuz medyasında yazmış: Ölen ha kadın ha erkek. Ölen ha Kürt ha hayvan. “İdeolojik yaklaşmayın, ölü ister kadın, ister Kürt olsun ölüdür”, ”Öldürmek kötüdür.” Birisi çıkıp “ulan alçak seni niye öldürmemişler” demiyor. Bu herifi “öldürsünler” diye yazmadım. Amacım öldürülenlerin “kadın” ve “Kürt” olduğunu hatırlatmak. Şu “erkek” ve “Türkün” canı can da “kadının” ve “Kürdün” canı patlıcan mı?
Reis “tabutları” sırtlıyor. Cenaze töreninde Kur’an okuyor. Ama şu ölen “kadının” ve “Kürdün” ailesine bir taziye mesajını çok görüyor. Haşa, onun yüzünden değil, lakin bu “suskunluğu” gören “kadını”, “Kürdü” öldürüyor.
Dahası var. Afganlılar Afganistan’dan yola çıkıyor. İran’ı aşıp bilmem kaç bin kilometre kat edip Van’a varıyor ve bir de ne görüyorsun, sanki bunlar Olimpiyat yüzbin metre şampiyonu gibi Van tarlalarında yüz metre sporcusu gibi depar atıyor. Zavallı jandarma ne yapsın. Adamların ardına düşüyor ama, çaresiz, adamlar Olimpiyat rekoru kırıyor, soluğu Zeytinburnu’nda alıyor. Şimdi Erdoğan mı bunların ardına düşsün. Ayıptır. Adam artık merdivenden bile inemiyor, prompteri bile okurken uyukluyor.
Bu Afganların Türkiye’ye girişi bir muamma. Erdoğan’la Biden görüşmesinde “Kavaklı” ailesinden henüz “reşit” olmuş bir kızımız tercümanlık yaptı. Başka kimse yok. Kızımız senin, benim, onun duymadğı “gizli” konuşmaları duydu. Normalde oraya kaşarlanmış bir tercüman oturtmak adettendir. O kişi MİT’çi olacak, denenmiş olacak, yaşıyla müsemma güvenilir olacak. Erdoğan ne yaptı? Kötü mü yaptı? Bacak kadar kıza sorumluluk verdi. “AKP gençliği” mühimdir. Eline silah bile verilir. Sonra en gizli toplantıya alınır. “Ey Türk Gençliği” deyince ne anlıyoruz? İşte bunu.
Bu ”gizli” görüşmede Afgan ordusunda ABD’yle işbirliği yapanlar ülkemize gelsin diye Erdoğan güya Biden’la anlaşmış. Hadi ordan. Öyle olsa “küçük Kavaklı” bir demeç verir, yıkılır gidersiniz. Gençliğe güvenin.
Peker diyor ki, sarayın ta göbeğindeydim, orada binbir dolap dönüyor. Yolsuzluk basit, kızları öldüyorlar, öldürenler ellerini kollarını sallıyor, sonra yeni bir cinayet işliyor. Saray’da bunları kollayanlar var.
Kim söylüyor?
Peker.
Allah allah…Peker’e mi inanacağız, yoksa Reis’e mi?
Reis ne diyor.
İşte buna şaşırıyorum.
Reis susuyor…
“Susma, sustukça, sıra sana gelecek” diyeceğim de dilim varmıyor.