“Oportünist” sözcüğünü kullanmadan AKP’yi baskıcı, faşist, otoriter vb. biçimde tanımlamanın yetersiz kalacağı fikrindeyim. İktidara geldikleri günden beri sıklıkla dile getirdikleri “Krizi fırsata çevireceğiz” sözü bir vaatten ziyade seciyeyi ortaya seriyor. Kemalistlerle muhafazakârlar arasındaki çelişkiden din sömürüsü yapmak, liberalleri statükoya karşı olma iddiasıyla ordu elitlerine karşı kullanmak, MHP ile CHP’nin ikiz kardeş olduğunu propaganda ederken en sonunda MHP ile stratejik ortaklık kurmak gibi yüzlerce zübüklük örneği sayabiliriz. “Çıkarlarım gereği papaz elbisesi giyerim” diyen zihniyet için ilkeler, verilen sözler ve ideolojik tutarlılık asla söz konusu olmaz. Milli görüş gömleğini bir hamlede çıkarıp, neo-liberalizm gömleğini giyer. Ayağını bastığı zeminin rengine anında bürünen fikri sürüngenlik bakidir onlar için.
Ergenekon davaları sürerken başına bir şey gelmeyeceğini garanti ederek Genelkurmay Başkanlığı önünde “askeri vesayete karşı” amigoluk yapan Cahit Özkan isimli AKP lafbazı Saray Rejimi’nin kullandığı karikatür tiplemelerden biri. HDP’ye kapatma davası açılmadan önce basın açıklaması yaparak HDP’yi kapatma kararı aldıklarını duyuran bu şapşik, yukarıdan paparayı yiyince “kapatma dedim ama sandık kem küm…” demek zorunda kalmıştı. Saray Rejimi’nin kirli işlerini izah etmekle görevli olmak elbette zor bir iş. Cahit Özkan, bu zorluğun üstesinden ipe sapa gelmez açıklamalar yaparak, gülünç duruma düşmeyi sorun etmeyerek geliyor.
Covid-19 tedbirleri kapsamında, muhalefetin hareketi tamamen engellenmiş durumda. Covid-19, zor günler yaşayan Saray Rejimi açısından “Allah’ın lütfu” olarak görülüyor. Sokak eylemleri yasak, karı-koca bir motosiklette yolculuk sakıncalı, ‘üç merdiven silmezse’ aç kalacak 65 yaş üstü kadının toplu taşımayı kullanması yasak, sitelerin/kooperatiflerin genel kurul toplaması uygun değil, dağ başında maskesiz koyun otlatmanın cezası da elbette büyük… Halka her şey yasak ama ağaya her şey serbest. AKP büyük kongresindeki lebalep görüntüyü Cahit Özkan kameraların “yatay çekim” yapmasına bağladı. Hain kameramanlar algı yaratmak için insanların kafalarını görüntülemek yerine yüzlerini görüntülemişler! C. Özkan, durumu kurtarmak adına yaptığı boş beleş açıklamalarına müstesna bir örnek daha eklemiş oldu.
C. Özkan’ın “yatay çekim” açıklaması yaptığı dakikalarda AKP Genel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu’nun lüks bir araçta argo tabirle “yatay çekim” adı verilen yöntemle uyuşturucu kullandığı görüntüler ortaya çıktı. Özel hayatında kimin ne çektiği bizim meselemiz değil ancak dindarlık adı altında kendinden olmayan herkesi ahlaksız ilan edenlerin özel hayatından saçılanlara karşı “özel değil, genel genel” deme hakkına sahip oluyoruz böyle durumlarda. Zira AKP ve yancılarının “Camide içki içtiler, Kabataş’ta üstü çıplak deri eldivenli Geziciler başörtülü bacıma saldırdılar” ikiyüzlü ahlakı böyle durumlarda daha görünür oluyor.
Burhan canciğer KUZU sarmasının Zindaşti ile koyu muhabbeti… A. Dilipak’ın kenevir aşkı… Uyuşturucu ile mücadele komisyonlarına AKP+MHP blokunun silme hayır oyu vermesi… 90’lar play-listinin bir diğer parçası olan “bir kilo toz, bir otoboss” havasının hâlâ çok sevilmesi… SS’in çıkardığı “elini ayağını kırmadan getirme” single’ının zülfi yâre değil, zevahire oynaması… (SS ile dikey fotoğraf çektirenlerin “yatay çekme” vukuatlarının ortaya saçılması bir tesadüf olsa gerek) AKP’li M. Birinci’nin, Kazanova hayatı yaşayan Ayvatoğlu’dan zavallı bir tinerciden bahseder gibi “Kınamayın, ona ulaşın, sahip çıkın…” demesi…
Burada mesele, bir gencin lüks araçta yatay çekmesinden ziyade, bu gencin, basit bir grafiker olarak başladığı ve AKP’li yöneticilerin iddia ettiği üzere, önemsiz bir büro çalışanı olarak devam ettiği hayatının hangi noktasında, bu servete, güce erişmiş olduğu? Üstelik işsizler ordusuna yeni işsizler eklenirken, esnaf batarken, halk yoksulluk içinde dert çekerken, rejim elitleri süper lüks araç ve mekânlarda “yatay çekim” yapıyor olması esas mesele.
Onlar lüks araçlarda yatay çeksinler. Lebalep kongrelerde yatay çeksinler. Saraylarda oturup halka operasyon çeksinler. Bütün dertleri halk çeksin! Ama nereye kadar bu dertleri halk çeker işte o hiç belli olmaz!