Bugün gündemimizde olan parti kapatma, milletvekillerini hapse kapatma, Anayasa Mahkemesi’ni kapatma, kafe-bar kapatma, vatandaşı virüs bahanesiyle eve kapatma… vb. uzayıp giden kapatma hikâyeleri. Rejim sorun çözme kabiliyetini yitirdikçe “Eğemediğin başı ezeceksin” faşist nasihatini kendine amentü bellemiş durumda. Paramiliter-faşist parti MHP üzerinde çokça konuşmaya gerek yok. Alparslan Türkeş, hapiste olduğu 12 Eylül darbe günlerinde bile “Biz hapisteyiz ama fikrimiz iktidarda” diyerek devlet için MHP’nin nasıl bir öneme haiz olduğunu özetlemişti. Fikri iktidarını, fiili iktidar ortaklığına dönüştüren MHP, “Devletin başına Devlet gelecek” sloganı yerine “Devletin Başına Tayyip gelecek” ama “Biz ne dersek o olacak” politikasını hayata geçirdi. AKP yakasını öylesine MHP’ye ve eski derin devlet ekibine kaptırdı ki, kendi sonunu getirecek icraatlara bile olmaz diyebilecek kabiliyeti kalmadı. AKP devlet oldu, devletin eski sahipleri ya da parazitleri, AKP’nin dilinde ve zihninde simbiyosis kurdu oldu. “Devletin niteliği otokrasi mi olacak?, Türk mü olacak, İslam mı olacak?” tartışması “otokratik Türk-İslam Sentezi” şeklinde nihayetine erdi. “Türk tipi başkanlık” tartışmaları “Nazilerin bize uyan yanlarını alalım, Türk-İslam dokusuna uyarlayalım” noktasına erişti. Netice itibarıyla dört başı bayındır “Türk tipi faşizm” ilan edilmiş oldu.
Devlet Bahçeli, mevcut kanunların sonuca varma açısından ayak bağı olduğu fikrinde. Çocukluğunda izlediği kovboy filmlerinin etkisiyle yakaladığı rakiplerini oracıkta idam etmeyi düşünüyor. Anayasa, kanunlar olmasa altı ayda muhalefeti ilelebet susturacağı fikrinde. Terörist olarak suçladığı muhalefet ona yasaları hatırlattıkça “KAPATALIM” diyor hukuk adına ne varsa. Bütün sigortaları söküp atmayı, kabloları düz bağlamayı teklif ediyor. AKP’nin teknokratları, D. Bahçeli’nin düz-kontak teklifini frenlemeye çabalıyor ama zamanın aleyhinde işlediğini bilen RTE “rutin dışına çıkmanın” rakipleri yok etmek açısından işe yaradığı fikrinde ve bu nedenle Bahçeli’nin baltayla ormana dalmasını teşvik ediyor.
RTE, yeni bir makas değiştirme durumunda MHP’yi bütün suçların müsebbibi, bir günah keçisi ilan ederek (Cemaatçilerin başına gelenler gibi) kendine manevra alanı yaratabilir. MHP bu durumun gayet farkında. MHP, HDP’ye açılan kapatma davasındaki iddianamenin AKP’yi “gizli sanık” haline getirdiğini görüyor. Asker, polis, yargı alanındaki köklü örgütlenmesine güvenerek kurban olmayacağı, zamanı geldiğinde AKP’yi tasfiye edebileceğini düşünüyor. Zaman zaman karşılıklı el ense, perdah çekme, tos vurma gerilimlerine tanık olsak da henüz kadayıfın altı yeterince kızarmadı. Kendi aralarında ortaklığın bozulacağını ve “temas mutlak” askeri sloganının vuku bulacağını biliyorlar. Yaşanılacak toplumsal depremi sezmiş olmalarına rağmen freni boşalmış kamyon gibi çarparak, yıkarak ilerliyorlar.
Küçük esnafın AVM’ler kapansın çığlığı, D. Bahçeli’nin dilinden “AYM’yi kapatalım” şeklinde yankılanınca, AKP’liler elbette huzursuz. AKP’liler “AVM’ler zaten bizim, nasıl olsa üç vakte kadar AYM’nin de tamamını ele geçiririz” diye düşünüyorlar. Kurumları parti teşkilatına çevirmek AKP’nin uzmanlık alanı ne de olsa! AYM’nin kapatılması çağrısına CHP tarafından “AYM kapatılırsa HDP’yi hangi kurum kapatacak?” sorusuyla, dahiyane bir tepki geldi. Kraldan çok kralcı olma içgüdüsü, sistemin ebediyeti için sigorta sistemini savunmaya çalışmak çok trajik. HDP’ye açılan kapatma davasının hukuki hiçbir tarafının olmadığını, Saray Rejimi’nin önündeki tek engel olan HDP’nin ortadan kaldırma maksadını taşıdığını yüksek sesle söylemek yerine “AYM olmasa HDP’yi hangi kurum kapatacak?” sorusuna AKP-MHP’liler “HDP’yi AYM, CHP’yi biz kapatacağız” diyerek kıs kıs gülüyorlar.
İktidarının ilk yıllarında Türkiye’nin tek kâğıt fabrikasını SEKA’yı kapatmakla işe başlayan AKP, stratejik fabrikaları parsel parsel sattı veya kapattı. “Milli ve yerli” edebiyatının vardığı nokta yetmiş cente muhtaç bir Merkez Bankası, ekonomisi çökmüş, tarımı bitirilmiş, enkaza dönüşmüş bir ülke.
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin gasp edilmesine, darp edilerek tutuklanmasına karşı karnından konuşan muhalefet aynı tutumunu, AKP MYK’sında alınan kararla HDP’ye kapatma davası açılmasında da gösteriyor. HDP’yi kapatma davasının Saray Rejimi açısından bir final olduğunu, istenen sonuç alındığı takdirde bir gece yarısı kararnamesiyle muhalefetin faaliyetlerine son verileceğini idrak etmekte direnenler var. Eyy muhalefet! Saray Rejimi, HDP kapatma davası üzerinden ülkeyi kapatmayı planlıyor siz hâlâ bunu anlamadınız mı?