Şimdi Ortadoğu’nun önemini kaybettiği, hegemonya kapışmasının Asya’ya, Uzakdoğu’ya kaydığı belirtiliyor. Asya, Uzakdoğu ve daha başka yerler üzerinde kapışmaların arttığı doğrudur fakat bu durum Ortadoğu’nun öneminin azaldığı ya da azalacağı anlamına gelmemektedir. Gelişmelerin bu şekilde yorumlanması yanlıştır. Bu yaklaşım gerçekliğe salt maddi açıdan bakmanın sonucudur. Bir yeri politik ve stratejik açıdan önemli kılan esas olarak insandır
Salih Yılmaz
Kapitalist modernite zihniyetiyle bezenmiş dünyanın krizde olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Mevcut dünya krizinin daha da derinleşeceği ve bu dünyanın yıkılacağı uzunca bir süredir dile getirilmektedir. Her zihniyetin oluşturduğu bir dünya olmakta ve o zihniyetin yaşam ve toplum üzerindeki hakimiyeti sonlandığında bir dünya yıkılmaktadır. Sonrasında yeni dünyalar kurulmaktadır. Tarih boyu böyle kurulup yıkılan dünyalar vardır. Bazen gündelik yaşam sohbetleri içinde dünyanın şöyle iyi ya da kötü olduğunu söyleriz. Çoğunlukla da yanlış bulduklarımızı kastederiz ve dile getiririz. Buna karşı her zaman dünyanın değil, insanın kötü olduğu ya da insanın dünyayı bozduğunu dile getirenlerimiz de olur. Bu doğrudur elbette. Dünyayı iyi ya da kötü yapan insandır. Bu basit gibi görünen önemli bir farkındalıktır. Fakat insanın da bir doğası vardır ve duyuş, kavrayış ve anlatışında bu gerçekliğin etkisi olmaktadır. Dünyayı ve her şeyi buna göre yorumlamaktadır. Kendisi iyi olmadığında dünyanın kötü olduğunu söyler ve bu tümüyle yanlıştır. İnsan iyi olmadığında dünyanın iyi olması zordur. Hatta çağımızda bunun mümkün olmadığı kanıtlanmıştır. Kapitalist modernitenin insanı tüm değerlerden soyutlayan ve onu sadece ve sürekli tüketen bir konuma indirgeyen zihniyeti, dolayısıyla dünyası yıkılmazsa dünya gerçekten yıkılacaktır. Kısa süre önceye kadar dünya için nükleer silah ve santraller tehlike arz ediyordu. Fakat şimdi iklimin ısınması, insan nüfusunun ve tüketimin artması gibi dünyayı tehdit eden birçok tehlike söz konusudur. Gerçekten de insanlık kendini iyileştirmezse, kapitalist modernite zihniyetini, bu zihniyete dayalı yaşamı aşmazsa dünyanın sonu kaçınılmaz olacaktır.
Kapitalist modernite krizinin toplumsal ve siyasal bakımdan en çok derinleştiği yer Ortadoğu olmaktadır. Eğer insanın yarattığı dünya son tahlilde insan zihniyetinin bir tezahürüyse çağımız zihniyetiyle en çok uyuşmazlık yaşayan coğrafya ve toplum hiç kuşku yok ki Ortadoğu coğrafyası ve toplumudur. Bunun nedeni birçok faktörün bileşik etkisi sonucunda Ortadoğu’da oluşan toplumsal yapı ve zihniyettir. Ortadoğu’da kültür ve zihniyet farklıdır. Fakat bu farklılığı anlamlı ya da etkili kılan sadece toplumsal yönünün çok güçlü, çok arı olması değildir. Toplumsallık ve Ortadoğu söz konusu olunca deyim yerindeyse bizim cenah meseleyi bu yönlü ele almayı çok seviyor. Şarkiyatçılık kadar garpçılık tehlikesi de vardır.
Birkaç on yıl önce dünyanın birçok yerinde toplumsallık güçlü olarak yaşanıyordu ve birkaç yüzyıl önce tüm dünyada toplumsallık çok güçlüydü. Belki bunlar karşısında Ortadoğu geride bile kalıyordu. Daha kısa zaman öncesine kadar klan ve kabile düzeyinde toplumsallığı yaşayan geniş coğrafyalar vardı. Kapitalist modernite önemli oranda bu dünyayı yıktı ve kendi dünyasını hakim kıldı. Ancak Ortadoğu’da böyle olmadı. Bunun nedeni Ortadoğu’nun toplumsal kültürün yanı sıra uygarlık kültürüne, yani sınıflı toplum ve devlet sistemine de beşiklik yapmasıdır. Ortadoğu’da bu iki dünya çok eski zamanlarda çatıştı, çarpıştı ve ortaya bugünkü Ortadoğu çıktı. Bir nevi uygarlık sistemi Ortadoğu’da toplumsallığı yutamadı. Birçok çelişki ve faktörün soncunda sentezler ortaya çıktı ve bunlar sonucunda veya sayesinde toplumsallık ortadan kalkmadı ve varlığını güçlü bir şekilde sürdürdü. Denebilir ki Ortadoğu çok önceden feleğin çemberinden geçti. Bundan dolayı Ortadoğu’nun pandora kutusunda iyilik ve kötülük iç içe ya da birliktedir. Her şey kötü gidiyorken birden ortamı iyilik kaplayabilir. Fakat uygarlığı çoğunlukla kapitalist moderniteyle tanıyan ve yaşayan diğer kültürler büyük oranda erime yaşadılar. Bunun nedeni bu kültürlerin toplumsallık bakımdan zayıflığı değildi. Nedeni kapitalist modernitenin yanıltan, bozan ve bitiren kötülüğüne karşı donanımsız olmalarıydı.
Şimdi Ortadoğu’nun önemini kaybettiği, hegemonya kapışmasının Asya’ya, Uzakdoğu’ya kaydığı belirtiliyor. Asya, Uzakdoğu ve daha başka yerler üzerinde kapışmaların arttığı doğrudur fakat bu durum Ortadoğu’nun öneminin azaldığı ya da azalacağı anlamına gelmemektedir. Gelişmelerin bu şekilde yorumlanması yanlıştır. Bu yaklaşım gerçekliğe salt maddi açıdan bakmanın sonucudur. Bir yeri politik ve stratejik açıdan önemli kılan esas olarak insandır. Tüm maddi ve manevi yaratımların sahibi insansa, o vakit bir insanda biriken maddi ve manevi değerler ne kadarsa o insanın önemi o düzeydedir. Bir insanı bir toplum ve coğrafya olarak, bunu da zihniyet ve kültür olarak ele aldığımızda gerçek değer ve önemin temelleri ortaya çıkmış olur.
Ortadoğu’nun kapitalist modernite sistemi içerisinde önemi azalmaz. Azalmak şurada dursun, Ortadoğu kapitalist modernite sistemine alternatif olacak en güçlü yerdir. Kapitalist modernite Ortadoğu’ya zihniyet olarak yerleşmeyi başaramadı. Ortadoğu’daki kültür ve zihniyet bunun önünde engel oldu. Bundan sonra bunu başarır mı, kapitalizm Ortadoğu’yu da dünyanın diğer yerleri gibi tümüyle yutabilir mi, bilinmez. Bunun kolay olmayacağı aşikardır. Kapitalist modernite Ortadoğu’da koparmalar sağlayabiliyor. Ortadoğu’da kitleler kopup Avrupa’ya, modernitenin merkezine gidiyorlar. Bu durum kapitalist modernitenin başarısı değil, başarısızlığıdır. Gerçekleşen başarısız denemelerin, bir nevi yaşanan arızanın sonucu gibidir. Belki bundan olacak, sistemin merkezleri de bu kitleleri istemiyor, kendisi için yararlı görmüyor ve istemiyor. Bu durum kapitalist modernitenin Ortadoğu’ya zihniyet olarak yerleşememesini başka açıdan kanıtlamaktadır.
Sonuç olarak Ortadoğu yaşadığımızda çağda önemini korumaya devam edecektir. Daha önce olduğu gibi bundan sonra da verilecek mücadelenin düzeyi çok önemli olacaktır. Bilgi, teknik ve ulaşımın çokça geliştiği çağımızda coğrafya ve diğer faktörlerin siyaset ve stratejiler üzerindeki belirleyiciliğini ortadan kaldırmıştır. Çağımızda bir olguyu önemli yapan temel faktör artık kültür ve zihniyettir. Ortadoğu’yu bu yönlü ele almak ve değerlendirmek gerekiyor.