RTE, Tek Adam Rejimi için oy isterken “Bu kardeşinize yetkiyi verin, ha ondan sonra şu faizle, dövizle, bunla şunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Hatta yetkinin tek kişide toplanmasıyla birlikte ekonominin şahlanacağını iddia etmişti. Tutuklamalar, baskılar, mühürsüz oylar, YSK entrikaları, AKP’ye oy vermeyen yerellere tehditler vb. yöntemlere rağmen ancak burun farkıyla seçimi kazanabildi. Yetkiyi ele geçiren RTE, “Bu kardeşinize yetkiyi verin” dediği gün 1 dolar 4,74 TL seviyesindeydi. Bugün ise dolar 8,85 TL civarında. Faizler de keza iki kat artmış durumda. Temel tüketim ve gıda fiyatları kelimenin tam anlamıyla şahlandı. Ekonomide şahlanma vaadini duyduğumuzda “Attan düştüğünü görmesek memleketi şahlandıracağına inanırdık” diyerek tiye aldığımızda, kendisiyle birlikte ülkeyi de bu denli sert beton zemine çakacağına biz bile tahmin edemezdik.
Geçmişte, dünyadaki, memleketteki bütün siyasi ve sosyal gelişmeler AKP’nin işine yarardı. RTE tökezlediğinde Katar Prensi para yollar, Merkel elinden tutar, Trump yardıma koşar, yerelde ise sistem muhalefeti “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek ardında sıralanırdı.
Bugünlerde her şey ters gidiyor. Tutunacak bir Merkel, Trump yok artık. Katar Prensi, AKP’yi memeden kesti. Muhalefet, kendine güvenli politik çıkışlar yapıyor. Saray’daki şahıs yeni arayışlar içinde olsa da “maşallah dediği bebek üç ay yaşamıyor.”
Cumhur İttifakı’na yeni güçler devşirme çalışmaları sonuç vermiyor. Saadet Partisi’ni Saray’a yamama faaliyetine aracılık yapan Oğuzhan Asiltürk de aniden ölüverdi. HDP, Saray’ın bütün göçertme saldırılarına karşı ayakta kalmayı başararak Saray entrikalarını boşa çıkardı. Saray için yolun sonu görünüyor.
AKP’nin çöküp-çökmeyeceğini konuşmak bu dakikadan sonra lüzumsuz bir tartışma. Saray Rejimi bütün ağırlığıyla ülkenin üzerine çökmüşken bu enkazı kaldırmak, molozların içinden çıkıp, çalınan yüz yıllık demokratik kazanımları geri almak kolay olmayacak. Hele ki, emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin örgütlü yapılarının gerilediği, sistem muhalefetinin AKP’nin ters yüz edilmiş fikri yapısına entegre olmuş olması nedeniyle enkaz kaldırma çalışmaları çok daha yavaş ilerleyecek. Ağırlaşan ekonomik krizin faturası elbette yoksul emekçilere kesilmek istenecektir.
Saray Rejimi’nin işçi sendikalarını etkisiz hale getirmesinden, Kürtlere uygulanan Kayyım saldırısının konforundan iktidara gelecek olan şimdinin muhalefeti olan müstakbel iktidar vazgeçmek istemeyecektir. Geçiş döneminin süslü sözcüklerinin ardından emekçilerin payına sefalet, Kürde-sosyaliste esaret düşeceğini söylemek bir kehanet sayılmaz.
Zam yağmuru henüz sağanak yağış halini almadı.
Emekçilerin barınma, gıda gibi temel ihtiyaçlara ulaşımı daha zorlaşacak gibi görünüyor. Siyaset ve ekonominin Saray ve çıkar amaçlı çetelerin elinde iğdiş edilme durumu siyasi-ekonomik buhranı arttırırken milliyetçi-şoven propagandalarla uyutulan, imparatorluğu diriltme hayalleri empoze edilen kitleler % 50-100 fiyat artışlarıyla gerçeği görmeye başladılar bile. “Türkiye’yi şahlandırma” iddiasıyla pazarlanan Tek Adam Rejimi, gelinen noktada zaten cılız olan “demokrasinin” şah damarını kesmekle kalmadı, ülke kaynaklarını Beşli Çete vb.leri aracılığıyla kuruttu.
Sistem muhalefetinin yaydığı “AKP gidecek her şey güzel olacak” hayaline kapılmanın elbette bir anlamı yok. Her şeyin güzel olma yolunun zorlu bir mücadeleden geçtiğini biliyoruz. Saray Rejiminin çöküşünün yoksullara-ezilen halklara yeni yollar açacağı kesin ancak Şah-mat hamlesini yapan olmak ve yeni “Tek Adam” yaratılmasına müsaade etmemek önemli.