Ragıp Zarakolu
Stockholm. 2010 yılında Brezilya’da Sao Paola Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Ermeni Soykırımı Konferansı’nda Vahakn. N Dadrian ile son kez buluşacaktık.
İlk kitabını 1994 yılında bir anlamda savunma amaçlı olarak yayınlamıştık. Orijinali Yale Üniversitesi tarafından yayınlanmıştı, “Uluslarararası ve Ulusal Hukuk Sorunu Olarak Jenosid/1915 Ermeni Olayı ve Hukuki Sonuçları”.
Çünkü hakikate ilişkin ilk kitabı, Yves Tenon’un “Ermeni Tabusu”nu 1993 yılında yayınlamıştık ve yasaklanmıştı.
12 Eylül’ün efsanevi avukatlarından biri olan Kemal Keleşoğlu savunuyordu bizi.
Ama Dadrian’ın kitabı da yasaklandı. Savunmamızda, Dadrian’ın 1990 yılında Türk Tarih Kurumu konferansına resmi davetini kullandık. Gelmemiş olsa da. Elbette Özal liberalizminin ürünü idi bu davet. Kürt sorununa da yansımıştı bu liberal tavır. Ama bir yerde ölümüne neden oldu.
Bir daha hiçbir soykırım araştırmacısı davet olunmadı sözde akademik inkarcı konferanslara.
Ermeni soykırımı temasını Ecevit/Bahçeli ikilisi bir “milli güvenlik” teması haline getirip alarm zillerini çaldılar.
Aslında koalisyon hükümeti idi ama, gerçekte MHP’nin düdüğü ötüyordu. Bunun bir sonucu da 19 Aralık cezaevi kıyımı olacaktı.
Şimdi MHP bir hükümet ortağı bile değil ama onun düdüğü ötüyor.
Bu dış siyasete de yansıyor. Ama bütün yaşananların faturası AKP’ye yazılıyor.
Zaten AKP’nin kurucu üyelerinden kaçı AKP’de ki.
Oysa AKP, Kürt illerinde “ana muhalefet” partisi idi. Şimdi zırnık oy çıkacağını sanmıyorum.
Ermeni sorunu da, Kürt sorunu da cicim balayı aylarında binilmesi gereken liberal otobüsün yakıtlarından olacaktı. Hatta liberal Alevi kimliği konferansları da düzenlenecekti.
Ama otobüsü alan Üsküdar’a geçtikten sonra liberal otobüsten inildi.
Zaten 1908 Anayasa devriminden bu yana kaç defa otobüsten inildi, sayısını biz de şaşırdık.
Al işte yine tarihin tekrarı. Tarih yine hortladı TBMM’de. Yine mebus avı var salonlarında.
1960’larda TİP’in Çetin Altan’ın varlığına tahammül edemeyen, onu linç etmeye kalkan zihniyet Doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mı tahammül edecek?
1994’te Leyla Zana’ları, Orhan Doğan’ları yaka paça tutuklayan, DEP’i Anayasa Mahkemesi’nde kapattıran kafa yine faaliyette.
Medrese’de en zor ders Bin’a idi. IQ’su düşük olanlar zorlanırdı.
Aynen şimdi de “bizim oğlan bin’a okur, döner döner yine okur!”
2010 yılında Sao Paolo’daki konferansta, Milli Güvenlik Devleti ile soykırım inkarı arasındaki bağa değinmiştim. “Ermeniler 95 yıldır katledildiklerini ispata, Kürtler de varolduklarını ispata çalışıyor” demiştim.
1980 12 Eylül darbesinden sonra, cuntanın “Ermenistan” sözünü ansiklopedilerden bile silmeye çalıştığına değinmiştim.
Latin Amerika’da uygulanan, Pentagon kökenli condor planının Türkiye’deki yansımasının 12 Eylül darbesi olduğunu belirtince, Brezilyalı hocalardan biri, “sizde de mi diye” soracaktı. 12 Eylül darbesi olduğunda, Carter “kim yaptı” diye sorunca, “bizim çocuklar” yaptı yanıtını alacaktı. Bizde ise “çocuklar kontrolden çıktı Mr. Biden!”
Latin Amerika gelişmeleri üzerine birçok derleme hazırladım, seminer verdim. Latin Amerika gelişmeleri üzerine onlarca kitap yayınladım. İletişim Yayınları’ndan çıkan “Dünyanın Ters Köşesi / Latin Amerika: Tarih, Toplum, Kültür” adlı derleme beni çok sevindirdi. Elinize sağlık derlemeyi hazırlayan araştırmacılar, Esra Akgemici, Kazım Ateş ve diğerleri. Çok sayıda genç araştırmacının Latin Amerika olgusu üzerinde yoğunlaması. Aynı soykırım araştırmacılığında, Kürdoloji araştırmacılığında, kimlikler konusunda genç araştırmacılar kuşağının yükselmesi gibi.
Condor planının Latin Amerika’daki zincirini ilk kıran Brezilya olmuştu. Eski darbelerden farklı olarak, topluma yeniden biçim verme, askeri ekonomiye ortak etme olayı ilk orada başladı. Şili bunu General Pinochet altında en ağır biçimde yaşadı. Uruguay, Arjantin çocuklarının helikopterden atılmasına tanık oldu. Ama bu zincir kırıldığı gibi, Latin Amerika solunun iktidar olmasına da tanık olundu. Bu süreci başlatan Sao Paola forumu olmuştu, 80’li yılların ikinci yarısında başlayan.
Lula ilk Başkan oldu. Yardımcısı beceremedi. Venezuela’da Chavez’in yardımcısı gibi.
Ama Lula hapisten çıktığı, Yüksek Mahkeme tarafından aklandığı gibi şimdi önümüzdeki seçimde yeniden başkanlığa aday.
Hadi, Anayasa Mahkemesi top sende şimdi. Demokrasimizin düzeyini Latin Amerika düzeyine çıkarma. Güney Kore bile becerdi demokrasi olmayı. Son umut Anayasa Mahkemesi. Kapatmayı reddet, mebus atmayı iptal et diyeceğim! Adliyeyi etkilemeye çalışmaktan hakkımda dava açılsa bile!
Yoksa “asıl ters köşe biziz” diyeceğim.