Ana akım burjuva medyasında olmasa da bir yerlerde okumuşsunuzdur: Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 150 insan hafta başında “Defend Kurdistan”, yani “Kürdistan’ı savunmak!” başlığı altında bir girişim başlattılar. Girişimin ana amacı işgali ve olası “kardeş kavgasını” engellemek olarak açıklanmıştı. Bu anlamlı girişim bugün, İzmir HDP binasına yapılan ve Deniz Poyraz’ı katleden saldırıdan sonra kanımızca farklı bir anlam kazanmıştır. Daha doğrusu kapsamı genişlemiştir.
Kürdistan’ı savunmak sadece bir coğrafi alanı veya herhangi bir devletsel/örgütsel yapıyı savunmak değildir artık. Kürdistan’ı savunmak pozisyon almak, yerini belirlemektir: Ya Deniz Poyraz’ın, HDP’nin, Kürt halkının ve dolayısıyla tüm ezilen ve sömürülen sınıfların yanında olacaksınız, ya da faşizmin, egemen sınıfların tarafında! Ya – en azından – parlamenter demokrasinin, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin tesis edilmesi için ayağa kalkacaksınız, ya da faşizmin baskısı altında rejime diz çökecek, savaş aygıtının cephanesi hâline geleceksiniz. Ya direnecek ve değiştireceksiniz ya da boyun eğip esareti kabul edeceksiniz. Başka bir alternatifiniz kalmamıştır artık.
Kürdistan’ı savunmak sadece Kürt halkının ve dostlarının görevi değildir. Hatta komünist, sosyalist veya devrimci olmanıza bile gerek yok. Savaşa, sömürüye, talan ve yolsuzluklara, baskı ve işkenceye, yargısız infazlara ve hukuksuzluklara karşıysanız, bu sizin görevinizdir. Eğer “insanım ve insanca yaşamak istiyorum” diyorsanız, Kürdistan’ı savunmak zorundasınız. Çünkü Kürdistan bugün “ya barış ya savaş”, “ya demokrasi ya faşizm”, “ya özgürlük ya da esaret” anlamına gelmektedir. Karar sizin. “Tarafsız” kalmanın ne anlama geldiğini de artık kendiniz anlayın.
Kürdistan’ı savunmak Avrupa demokrasi, emek ve barış güçlerinin, Avrupa’da yaşayan komünistlerin, sosyalistlerin ve devrimcilerin de birincil görevidir. Çünkü Türkiye ve tüm Kürdistan’da yürütülen kirli savaş aynı zamanda Avrupa’daki emperyalist güçlerin, göçmen ve emek düşmanı ırkçı-faşist hareketlerin, neoliberal hükümetlerin, uluslararası tekellerin de çıkarına yürütülmektedir. Kirli savaş aynı zamanda bir NATO savaşıdır; Kontrgerilla bir NATO aygıtıdır. Emperyalist yayılmacılığa ve Avrupa’nın militaristleştirilmesine karşı çıkanlar için alternatifler bellidir: Ya Kürdistan’ı savunacak, barış için bedel ödeyenlerin yanında yer alacaksınız, ya da emperyalist burjuvazinin ve savaş aygıtı NATO’nun tarafında olacaksınız.
Hiç bu kadar berrak olmamıştı: Kürdistan’ı savunmak işçi ve emekçilerin, köylülerin, işsiz ve emeklilerin, çevrecilerin, insan hakları savunucularının, kadın ve LGBTİ+ hareketlerinin, Hristiyan’ı, Sünni’si, Alevi’si, Yahudi’siyle dindar yoksulların, bölge halklarının, demokratların, devrimcilerin, komünist ve sosyalistlerin çıkarınadır. Çünkü özgür bir Kürdistan emperyalizmin, bölge egemenlerinin, faşizmin, burjuvazinin çıkarlarına karşıdır. Kavga, çıkar kavgasıdır. Ya bu tarafında olacaksınız kavganın ya da özgürlüğün düşmanlarıyla kavganın karşısında!