İlham Bakır
Öykü, roman, tiyatro oyunu, sinema filmi, dizi film gibi dramatik yapılı eserlerin neredeyse tamamına yakınında ana karakter erkektir. Dramatik yapıdaki bütün çatışma erkeğin etrafında döner. Seyirci ya da okuyucu olarak bizler oyun, öykü, roman yahut film boyunca erkek karakterin yoluna çıkan fiziki yahut ruhsal engeller ile çatışmasını, bu engelleri aşma sürecini görür, erkek karakterin karakter gelişim ve dönüşüm çizgisini izleriz. Ve hemen hemen her dramatik yapılı eserde bir kadın karakter erkeğin çatışma, çözüm gelişme çizgisinin bir yan unsuru olarak yer alır. Kadın, erkeğin karakter gelişim çizgisinin bir yardımcı unsurudur ve bu gelişim için mutlak gerekli ve vazgeçilmezdir. Tıpkı kadının aile yaşantısı için vazgeçilmezliği gibi. Erkeğin bir aile kurması için mutlaka bir kadına ihtiyacı vardır. Baba olabilmek için, ev hizmetlerinin görülebilmesi için, toplumda bir sosyal statü kurabilmesi için bir kadına mutlak ihtiyaç vardır. Kadın, erkek yaşantısının inşası ve sürdürürümü için vazgeçilmez bir unsurdur. Ama bütün bunlar erkek etrafında döner, erkeğe hizmet için vardır.Erkekçi yaşamın sanatsal dramatik yapılı eserlerdeki bir yansıması olarak elbette hikaye anlatma dünyasında da yine yaşam erkeğin serüveni ve gelişimi etrafında kurulacaktır. Çünkü bu anlatı dünyasının öznesi yani yazarı, senaristi, yönetmeni, yayımcısı, yapımcısı da çok büyük oranda erkektir. İnsanlaşma tarihinin başlangıcında kadının yaşamı kurmada, düzenlemede, organize etmede, şifa dağıtmadaki kurucu rolüne paralel olarak hikaye anlatımında da bu kurucu rolün başat olduğu görülür. Bilge kadın, anlattığı hikayeler vasıtasıyla toplum düzenini inşa eder, toplumsal kutsalları oluşturur ve toplumun gelişim ve dönüşüm dinamiklerini kurar. Toplumsal yaşamı kurmada, değiştirip dönüştürmede bu kadar önemli bir yöntem olan hikaye anlatıcılığı da eşitlikçi erkin, erkek tarafından kadından çalınarak erkek egemenlikçi toplumsallık dışı toplumun kurulması ile birlikte kadının elinden alınmıştır. Çok uzun bin yıllardır anlatı dünyası erkek dünyası etrafında dönmektedir.
İş yaşamında, günlük hayatta, siyasette, bilimde, felsefede, sanatta olduğu gibi anlatı dünyasında da kadın amansız bir var olma mücadelesi vermek zorunda erkek karşısında. Erkeğin bir adımda ulaştığı yere kadın ancak on adım atarak ulaşmak zorunda kalıyor önüne örülen engelleri dolanmak için. Kadının bu dünyada görünür ve dikkate alınır olması için muazzam bir çaba ve olağanüstü bir başarının sahibi olması gerekir. Çünkü görünürlüğü sağlayan basın, tanıtım, okuyucuya, izleyiciye ulaşma aparatları da erkek dünyanın elindedir ve orası karar verir bir kadının ne kadar görünür olup olamayacağına. Bu görünürlüğünün, bilinirliğinin, okunup izlenmesinin egemen sisteme ne kadar hizmet ettiğine ne kadar bir karşıtlık oluşturduğuna göre şekil alması sağlanır.
Kadın bilincinin ve kadın mücadelesinin gelişmesi ve büyümesi ile birlikte anlatı dünyasında kadının varlığı da kendini ciddi bir şekilde göstermeye başlıyor. Kadının toplumsal var oluş ve eşitlik mücadelesi anlatı dünyasındaki erkek egemenliğini de sarsmaya başlıyor ve burada kadının var oluşuna ciddi bir ivme kazandırıyor. Hikâye kurucusu olarak çok sayıda kadının yazar, senarist, yönetmen olarak anlatı dünyasında kendini göstermeye başladığı ve üstelik de erkeklerinkinden çok farklı nüanslara, derinliklere sahip bir anlatıyı başarıyla kurdukları görülüyor. Sadece nesneleşen kadını anlatan erkek anlatıcıya karşı, direnen, gelişen değişen, değiştiren ve özneleşen kadını ve buna engel olmaya çalışan erkeği kadın karakter merkezinde muazzam analiz ediyor kadın anlatıcılar. İnsanın insan olma sürecinin temel belirleyenlerinden birinin hikaye anlatma becerisi olduğunu ve hikaye anlatıcılığının bilge kadınla başladığı değerlendirilirse çok az bir fırsat yakalandığında kadının anlatı dünyasında, sinema dünyasında çok kısa sürede muazzam bir yol alması mümkündür.