İÇERİDEN – HÜSEYİN AYKOL
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan Resul Kocatürk, 16 Ekim 2021 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Son 10 gün içinde sana yazdığım ikinci faks mesajı bu. İlk metni geçen hafta başında yazmıştım. Ne var ki, yazdıklarımın yani burada meydana gelen olağandışı gelişmelere ilişkin yazdığım kısımlara dair sansür kararı almışlar ve göndermemişler. Dün kararı tebliğ ettiler. İlgili faks mesajımı sansür bölümüne kadar aynen yazıyorum: Biraz riskli olduğu söylenen bağırsak ve mide kaynaklı sağlık sorunuma ilişkin tetkik-tahlil sonuçları nihayet geçen hafta sonuçlandı. Patolojik incelemelerde kanser hücrelerine rastlanmadığını söylediler. Dalakta tespit edilen nodüller için gereken inceleme halen yapılmadı. Diğer arkadaşların sağlık durumları da iyi.
1 Ekim akşamından bu yana hücrede dört kişiyiz. MKP davasından Sinan ve Zeynel de artık bizimle. Burada devrimci tutsaklar olarak sadece 14 kişi kalmış bulunuyoruz. PKK davasından bu cezaevinde olanların hepsi başka cezaevlerine sevk edildiler. Olup biteni sağır sultan bile duymuş olmasına rağmen anayasal olarak garanti altına alınan iletişim-haberleşme hakkım ve ifade özgürlüğüm keyfi bir şekilde ihlal edildi. Önceki faks mesajımın sansürlenerek engellenmesine itiraz edeceğim ve gerekirse, konuyu AİHM’e kadar götüreceğim. Şimdilik buradayız. Moralimiz de, neşemiz de gayet iyi. Pandemi kısıtlamaları aynen devam ediyor. Şu ana kadar hiçbir esneme olmadığı gibi kapalı görüş hakkımız da üçten ikiye indirildi. Görüşe gelebilen kişi sayısı da ikiye indirildi. Aşıları yaptırdık ama buna rağmen ısrarla 24 saat hücrede kapalı tutuyorlar. İnfaz Hakimliği kararıyla resim atölyesine çıkıyordum. Şimdi ona da çıkamıyorum.”
* * *
Adana-Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde bulunan Şiyar Uyğun, 18 Ekim 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bu cezaevinde uzun süredir tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktayız. Yaşadığımız hak-hukuk ihlalleriyle sıkça karşı karşıya kalmaktayız. Onlarca dilekçe ve suç duyurusuna rağmen hiçbir kurum ve kuruluş ne sesimizi duymakta ne de yaşanan işkence, baskı, hak ve hukuk ihlallerine ses çıkartmaktadır.
Yaşanan hak ve hukuk ihlallerini sıralarsak: Pandemi kısıtlaması bahanesiyle iki buçuk yıldır açık görüş hakkımız fiili olarak elimizden alınmıştır. Kapalı görüşler ayda dört iken ikiye indirilmiştir. Telli kafes olarak bilinen kafes odalarda arkadaşlarımız zorla tutulmaktadır. Hastaneye giderken onur kırıcı muameleyle karşılaşmaktayız. Askerler ve gardiyanlar zorla ağız içi aramayı bize dayatmakta. Mevzuata göre aynı davadan arkadaşlarla aynı koridorda tutulmamız gerekirken başkaları getirilerek sürekli gerilim ve kaos çıkarılmak isteniyor. Birbirimizde izole edilmek üzere ayrı ayrı bloklardaki odalara veriliyoruz. Hiçbir ortak etkinlik ya da sosyal faaliyete çıkarılmıyoruz.
Oda değişimleri için onlarca dilekçe verdiğimiz halde taleplerimiz keyfi biçimde kabul edilmiyor. Ancak irademiz dışında bulunduğumuz odadan çıkarılıp, başka yerlere konulabiliyoruz. Cezaevi yönetimi emniyet ile işbirliği yapıyor ve avukat görüşü denilerek, mahpuslar emniyetten gelen kişilerle zorla görüştürülüyor. Buraya sevkle ya da tutuklanarak gelenlere fiziki işkence ve psikolojik baskı uygulanarak tarafsızlaştırma dayatılıyor. Bu hukuksuzluğu dile getirmek üzere cezaevi savcılığı ve müdürleriyle görüşme taleplerimize cevap verilmiyor.
* * *
Afyonkarahisar’daki 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Yusuf Birkan, 11 Ekim 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bildiğin üzere Şubat 2020’de Afyon’a getirildiğimizde hücrelere atıldık. Bir buçuk yıl sonra, yani geçen aylarda arkadaşlarımızdan uzak bir koğuşa verildik. Dört arkadaş kalıyoruz: Ben, M. Salih Atlı, M. Siraç Keskin ve İsmail Çevik. Genel durumumuz iyidir. Keyfi uygulamalar, mağduriyetler yaratmaya devam ediyor. Yeni bir taktik geliştirilmiş; dilekçeler işleme konulmuyor. Sorulduğunda ise ‘vermediniz ki’ deniliyor; ispatlayabilirsen, ispatla. Bu durum mektuplar için de geçerli. Yine kitap okutmamak için üstün bir çaba içerisindeler. Mahkeme kararlarının tanınmadığı bir dönemdeyiz.
Hücrede kaldığım süre zarfında bir roman, beş öykü ve 25 şiir yazdım. Koğuşa geçtiğimizde arkadaşlar okudu ve kimi öneriler yaptılar. Ben de bunun üzerine tekrar yazdım. İleride kitaplaştıracağım inşallah. Roman biraz uzun oldu. Bin sayfayı aştı ve bu beni biraz yordu:) Gazetenizi alabilmiş değiliz. Bunun için ne yapmamız gerekiyor bilemiyoruz; mahkemeye başvuru dilekçelerimiz çıkış yapamıyor. Havuz medyasının verdiği haberleri izlemek-takip etmek istemediğimizden dünyadan bihaberiz. İnşallah dışarıda güzel şeyler oluyordur. Tecrit altında olduğumuzdan umut etmekten başka bir şey yapamıyoruz.”
* * *
Silivri 5 nolu L Tipi Cezaevi’nde bulunan siyasi mahpuslardan 24 kişi, adli mahpus ve Fethullah cemaatinden kişilerin bulunduğu 3 nolu L Tipi Cezaevi’ne sürgün edilmişler. Gittikleri odalar pislik içindeymiş ve oradaki sayımlara birlikte gelen 20 kadar gardiyan, kendilerine her seferinde hakaretler ederek tahrik edici davranışlarda bulunuyormuş. Kampüs içindeki bu sevk esnasında mahpusların tüm eşyaları alınmış ve kota bu kadar denilerek, birçok giyim eşyası depoya kaldırılmış. Söz konusu mahpusların ziyaretçilerine de kötü davranılıyormuş. Ziyaretçilerden bir kadına görüşe girişte çıplak arama dayatılmış. Kadın bu yüzden, görüş esnasında baygınlık geçirmiş.
* * *
Diyarbakır 3 nolu T Tipi Cezaevi idaresi, daha önce dışarıdan gönderilen kitapları kabul ediyordu. Mahpuslara bundan böyle dışarıdan gelen kitapları kabul etmeyeceklerini ve geldiği yere geri göndereceklerini belirtmişler.
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Yusuf Birkan – Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi
M. Salih Atlı – Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi
M. Siraç Keskin – Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi
İsmail Çevik – Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi
Gökhan Aygün – Diyarbakır 3 nolu T Tipi Cezaevi
Resul Kocatürk – Kırıkkale F Tipi Cezaevi
Deniz Özdemir – Kürkçüler F Tipi Cezaevi
M. Zahit Şahin – Kürkçüler F Tipi Cezaevi
Şiyar Uyğun – Kürkçüler F Tipi Cezaevi