Hüseyin Aykol
Göçmen ve mülteciler söz konusu olduğunda, Avrupa’dan çok Güney Afrika’da yaşananlar, bizim durumumuza daha yakın örnek olmalı
Nasrettin Hoca’nın evine bir gün hırsız girer. Zavallı hocanın para edecek birkaç ‘kıymetli’ eşyasını bir çuvala dolduran hırsız evden çıkar. Durumu gören Nasrettin Hoca, hırsızı takip etmeye başlar. Uzun bir süre sonrasında hırsız dayanamayıp sorar: Hoca, hoca niye beni takip ediyorsun? Hoca da der ki, “Bütün eşyamı aldın, herhalde taşınıyoruz; o nedenle seni takip ediyorum. Peki yeni evimiz nerede?”
Avrupa’nın kapılarına dayanan mültecileri her gördüğümde, ben hep bu fıkrayı hatırlarım. Batının sömürgeci devletleri tarafından soyup, soğana çevrilen; hatta çoğunda bir de iç savaş çıkartıp, her iki tarafa da silah satılıp birbirine düşman haline getirilip, kendi ülkesinde gelecek umutları kalmayan insanların Avrupa kapılarına dayanmasına şaşıran ‘medeni’ Avrupalılara şaşırsak mı, yoksa acısak mı artık bilemiyorum.
Suriye’deki Baas rejimi yerine Müslüman Kardeşleri iktidar getirmeyi amaçlayan; ancak başarısız olan AKP’nin yerlerinden edilen milyonlarca Suriyelinin önemli bir bölümünün ülkemizde uzayan misafirliğini muhalefetin de seçim kozu olarak kullanacağı ortaya çıktı. Dahası Suriyelilere, bugünlerde Afganlılar da katılmaya başladı. Göçmen ve mülteciler söz konusu olduğunda, Avrupa’dan çok Güney Afrika’da yaşananlar, bizim durumumuza daha yakın örnek olmalı.
Güney Afrika’nın tarihi
Güney Afrika’daki ilk insan izleri, Milattan Önce 500’lü yıllara kadar geri gidiyor. 1652 yılında Hollanda’nın sömürgesi oldu. 1806 yılında sömürge yönetimi İngilizlere geçti. Süveyş Kanalı’nın açılması öncesinde Avrupa’dan Asya’ya giden gemilerin yolu üzerinde olmasıyla önem kazanmış olan Güney Afrika’da 1867’de elmas, 1886’da altın bulundu. 1910’da İngilizlerden bağımsızlığını ilan eden Güney Afrika’nın 1961’de kabul edilen anayasası ülkenin yönetimini Beyazlara vermişti. Ancak 1990’lı yıllarda artan isyanlar, gösteriler, grevler yüzünden Apartheid rejimi çözüldü ve Apartheid politikalarını belirleyen yasa maddeleri zaman içerisinde yürürlükten kaldırıldı. Tüm toplumun ilk defa özgürce oy kullanabileceği 1994 seçimleri gerçekleştirildi. 27 Nisan 1994 tarihinde yapılan seçimler neticesinde Afrika Ulusal Kongresi (ANC) oyların % 62 ile büyük çoğunluğunu elde etti. Bu seçimler ile birlikte iktidarı ele alan ANC, bu iktidarını halen korumakta.
Mandela’dan sonra 1999’daki seçimleri ANC’li Thabo Mbeki kazandı. İki dönem devlet başkanlığı yapan Mbeki ve daha sonra yine iki dönem devlet başkanlığı yapan Jacop Zuma yaptığı yolsuzluklar nedeniyle yargılandı-yargılanıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı, 2018 yılından bu yana Cyril Ramaphosa’dır.
Gandhi, Mandela ve Öcalan
Londra’da hukuk eğitimi alan Mahatma Gandhi, İngiltere ve Galler barosuna girdikten sonra Hindistan’a döndü ama Bombay’da avukatlık yaparken çok başarılı olamadı. 1893’te o zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun bir parçası olan Güney Afrika’da Natal eyaletinde bir Hindistan firmasının önerdiği bir işi kabul etti. Gandhi 1895 yılında Londra’ya döndüyse de, yeniden gittiği Güney Afrika’da 1915 yılına kadar kaldı ve bizzat kendisinin de maruz kaldığı Hintlere uygulanan ayrımcılığa karşı mücadele etti.
Gandhi, Hintlerin oy kullanmasını engelleyen bir yasa tasarısına Hintlerin karşı çıkmasına yardım etmek için buradaki kalış süresini uzattı. Yasanın çıkmasını engelleyemese de kampanyası Güney Afrika’da Hintlerin yaşadığı sorunlara dikkati çekme yönünden başarılı oldu. Gandhi, daha sonra Hindistan’da da uygulayıp, başarılı olacağı pasif protesto eylemlerini ilk kez burada hayata geçirdi. Gandhi 1915’te Güney Afrika’dan Hindistan’a geri döndü.
Nelson Mandela, Apartheid rejiminin çökmesi üzerine, 27 yıl sonra hapishaneden tahliye edildi ve 1994 yılında yapılan seçimleri ANC’nin kazanmasıyla devlet başkanı oldu. Mandela, hapisten çıkar çıkmaz hemen kendi adı üzerinden ayrıcalıklar edinen eşini boşamış, partideki görevlerinden alınmasını sağlamıştı. Güç sarhoşluğuna uğramamak için yeni anayasanın el vermesine rağmen, ikinci kez aday olmadı ve bu yüzden 1999 yılında ‘emekli’ oldu.
Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998 günü Suriye’den ayrıldıktan sonra gittiği Yunanistan, İtalya ve Rusya’da kalamayacağı belli olunca, kendisini taşıyabileceğini düşündüğü Güney Afrika’ya gitmek üzere Yunanistan’dan çıktığı yol güzergahı üzerinde bulunan Kenya’da kendisine kurulan bir komplo ile 15 Şubat 1999 günü Türkiye’ye teslim edildi. Uzun bir süre sürgünde yaşayabileceği Mandela’nın liderliğindeki Güney Afrika’ya Öcalan ulaşabilseydi, bugüne uzanan tarihimiz belki bir başka şekilde yaşanabilirdi.
GÜNEY AFRİKA
Başkentler: Pretoria, Cape Town, Bloemfontein
Nüfusu: 57 milyon kişi
Resmi dil: 11 resmi dili var
Etnik yapı: Siyahlar, Melezler, Beyazlar, Asyalılar
Yüzölçümü: 1 220 000 kilometrekare
Kişi başına milli gelir: 12 bin dolar
Ülkenin sanayisi platin, altın, krom, elmas, platin, uranyum, antimon bakır ve kömür madenleri işletmesi, otomobil, metalurji, makina, tekstil, demir-çelik işletmeleri, gübre sanayi, ticari gemi tamiratı ve doğalgaza dayanıyor. Afrika’nın en güçlü ekonomisine sahip olduğu için başta komşuları Botswana, Lesotho, Mozambik, Namibia, Eswatini, Zimbabwe’den ve iç savaş yaşayan ülkelerden (Kongo, Somali ve Etiyopya’dan) gelen yüzbinlerce kişinin iltica talebi kesinlikle reddediliyor. Çok ucuza çalışan yabancılar ekonomik ve geçici göçmen olarak kabul ediliyor. Ancak bu arada işsiz kalan ülke vatandaşları, sık sık göçmenlere ırkçı saldırılarda bulunuyor.