Hüseyin Aykol İÇERİDEN
Mezopotamya Ajansı, 20 Temmuz 2021 günü aşağıdaki haberi abonelerine servis etti: Tahliyesine bir yıl kalan tutukluya iki ayrı dava.
“Çilimli T Tipi Cezaevi’nde bulunan ve hakkında iki ayrı dava açılan Resul Baltacı’nın ailesi, müebbet hapis cezasını tamamlamasına bir yıl kalan Baltacı’nın infazının yakılmak istendiğini belirtti.
Düzce-Çilimli T Tipi Cezaevi’nde kalan Resul Baltacı, 1992 yılında Batman’da siyasi nedenlerle tutuklanıp, müebbet hapis cezasına mahkûm edildi. 29 yıldır cezaevinde bulunan Baltacı, hakkında “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma” gerekçesiyle açılan iki ayrı dava dolayısıyla, infazının yakılması tehdidiyle karşı karşıya kaldı.
Müebbet hapis cezasını tamamlayıp, tahliye olmasına bir yıl kalan Baltacı’ya dair ilk dava koğuşunda yasaklı kitap bulundurduğu gerekçesiyle açıldı. Bu davada 10 ay hapsi istenen Baltacı’nın kaldığı koğuşta geçen mart ayında yapılan arama sırasında, üzerinde 12 Eylül döneminde Diyarbakır 5 nolu Cezaevi’nde hayatını kaybeden Kemal Pir ile Mazlum Doğan’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kart bulundu. Cezaevi idaresi tarafından hemen tutanak tutuldu ve akabinde Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonucunda iddianame hazırlanıp, 1 yıl hapis istemiyle Düzce 3. Sulh Ceza Hakimliği’nde dava açıldı.
Baltacı’nın Batman’da yaşayan ailesi, kuruma kaçak sokulduğu ileri sürülen kartı 3 yıl önce bulunduğu cezaevine postaladıklarını ve üzerinde cezaevi idaresinin “görüldü” damgası bulunduğunu belirtti. Kitap ve kartı cezaevine gönderdikleri tarihte cezaevi idaresinin önlerine hiçbir hukuki engel koymadığını belirten aile, her iki dava dosyasından hapis cezası verilerek Baltacı’nın infazının yakılmak ve 6 yıl daha cezaevinde tutulmak istendiğini ifade ederek bu duruma isyan etti.
Gözaltına alındığında bir ay boyunca işkence gören Baltacı, 8 yıl süren yargılama sonucunda müebbet hapse mahkûm edildi. AİHM, şikayetçi olan Baltacı’yı haklı bulup Türkiye’yi tazminata mahkûm etti. 29 yıllık mahpusluğu boyunca birçok cezaevine sürgün edilen Baltacı’nın ismi hasta mahpuslar listesinde de yer alıyor. İleri düzey bel fıtığı, mide rahatsızlığı, göz problemi yaşayan tutsağın ayrıca sol ayak lifleri de koptu.”
***
Son aylarda -özellikle 2021 yılının başından itibaren yürürlüğe giren bir yönetmelik yüzünden- içeriden gelen mektuplarda ve insan hakları örgütleri için raporlar hazırlayan avukat görüşlerinde mahpuslara verilen disiplin cezalarında artış olduğu yönünde şikayetler var. Dahası aldığı cezanın içeride yatması gereken bölümünü yatıp da tahliye zamanı gelenlerin cezaevlerinde oluşturulan kurullarca verilen kararlarla önce altı ay, sonra ikinci kez altı ay daha içeride tutulması söz konusu olabiliyor.
Türk Ceza Kanunu’nun ilk kabul edildiği 1926 yılından bu yana bir kişi aldığı hapis cezasının tümünü cezaevinde geçirmez. Cezanın üçte ikisi ya da dörtte üçü cezaevinde geçirildikten sonra, geri kalanı için sizi tahliye ederler ama söz konusu dönemde aynı konuda bir suç işleyip ceza daha alırsanız, hem yeni aldığınız cezayı hem de kalan cezayı birlikte çekersiniz.
Cezanın belli bölümünü hapiste geçirdikten sonra tahliye edilmenize “şartlı tahliye” denir ve bu durum aldığınız ağır disiplin cezaları ile “infazınızı yakmazsanız” yasal bir kuraldır. Yani şartlı tahliye zamanınız geldiğinde -nitekim hükmünüz ilgili yüksek mahkemece de onaylandıktan sonra size verilen ve adına müddetname denilen resmi kağıtta bu tarih yazılır- sizin tahliye edilmeniz resmi kuraldır. Cezaevi idaresinin keyfine kalmış bir şey değildir.
Ancak 2021 yılı başından itibaren yürürlüğe giren bir yönetmelik gereği, şartlı tahliye tarihiniz 6 ay + 6 ay olarak yani toplamda bir yıl ertelenebiliyor. Zaten 20-30 yıl cezaevinde yatmış ve şartlı tahliye olacağı günü bekleyen bir kişiye “altı ay daha, hatta bir altı ay daha yatacaksın” demek büyük bir psikolojik darbedir. Yapmayın, gerçekten yazıktır!
Cezaevlerinde oluşturulan İdare-Gözlem Kurulları, müdür, başgardiyan, psikolog, öğretmen gibi yargıyla hiç ilgisi olmayan kişiler ve bu konuda verdikleri kararlar tamamen ‘duygusal’. Hatta salt gıcık kaptığı bir mahpusu içeride daha fazla tutmaya yönelik bir karar olabiliyor. Yargıyla hiç ilgisi olmayan bu kişilerin verdiği kararlara muhatap olan kişi, kendisini -verilen hükümden bile- daha fazla içeride tutanlara karşı doğal olarak hınç duyacaktır.
Biriken bu öfke, önümüzdeki yıllarda büyük bir şiddet sarmalına neden olacağını görmek için falcı olmaya falan gerek yok. Burada hiç kimseyi tehdit etmiyoruz. Burada sosyolojik bir durumun tespitini yapıyoruz. Bu yönetmeliği çıkaranlar, İdare-Gözlem Kurulları’nda yer alanlara büyük bir haksızlık yapmışlardır. Hatta bir nevi tuzak kurmuşlardır. Biriktirilen bu öfkenin hiç kimseye yararı yoktur!
* * *
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan Bager Sayak şöyle diyor: “İçeride yazdığım bir romanıma idare el koydu. ‘Bilge Savaşçılar’ adında bir romandı. Mahkemelere başvurdum, ancak bir sonuç çıkmadı. Şimdi bu süreç Anayasa Mahkemesi’ne intikal etti. Bakalım artık AYM’den ne sonuç çıkacak. Sizden bu konuda bir isteğim olacak. Bu konuda sesimi duyurabilir misiniz acaba?”